Tarım ve gıda sektörü açısından 2024 oldukça hareketli geçeceğe benziyor. Bir başka deyişle riskler ve kırılganlıklar daha fazla öne çıkabilir. Ve burada dış etkenlerden ziyade iç faktörler daha belirleyici olacak gibi görünüyor.
Öncelikle 31 Mart yerel seçimlerine kadar enflasyon en kritik konu. Enflasyonla mücadele adı altında tüketici fiyatlarının kontrol altında tutulmaya çalışılacağı, dolayısıyla üretici fiyatlarının daha çok baskılanacağı bir dönem kimse için sürpriz olmasın. Bunu zaten son iki yıldır yaşıyoruz.
Açlık sınırının 14 bin 25 TL, yoksulluk sınırının 45 bin 686 TL’ye yükseldiği ve yükselmeye devam edeceği böyle bir süreçte gıda fiyatlarının seyri ana gündem konusu olmaya aday.
Genel seçimde ve sonrasında çokça tartışılan “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” tartışması yerel seçimlerde yeniden gündeme gelecek mi göreceğiz.
Ama ortada bir gerçek var… Vatandaşın alım gücü erirken, enflasyon artmaya devam ediyor. Market ve pazarlarda hayat pahalılığı kol geziyor; mutfakta çok uzun zamandır yangın var.
Arz, talep, stok ve fiyat dengeleri altüst oldu
Gıdanın fiyatına ilişkin erişilebilirlik sorunu çözülmek yerine kördüğüme döndüğü için gıdanın kalitesine yönelik sorunlar da ona eklendi. Öncelik, sağlıklı gıda ile beslenmekten ziyade karın doyurabilmek...
Vatandaş artık canının istediğini değil parasının yettiğini tüketir hale geldi.
Yerel seçimin ardından yüzleşmeye hazırlandığımız acı reçeteler ve kemer sıkma politikaları ise tüketimin nitelik ve niceliği kadar üretimde de dengeleri değiştirebilir. Bunun neden ve sonuçlarını iyi analiz etmek lazım.
İşte bu süreci analiz ederken, yılın son haftasında hem 2023’te yaşanan önemli gelişmeleri hatırlatalım hem de 2024’te bizi bekleyen olası risk ve fırsatlara dikkat çekelim istedik.
2023 yılının şubatında yaşanan ve 11 ili vuran deprem felaketi ülkenin ana gündemi oldu.
Bölgede hayvancılık başta olmak üzere tarımsal üretim kısmen sekteye uğradı. Deprem felaketinin tarım sektöründe yarattığı hasar tarımsal büyümeye de olumsuz yansıdı.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı raporuna göre, depremin 11 ili kapsayan tarımsal faturası 27 milyar TL’yi aştı.
Tarım ve gıda sektörü açısından 2023 arz-talep-fiyat dengesinde oynaklıkların yaşandığı bir yıl olarak da anılacak.
Hatırlarsanız 2023’ün ilk çeyreğine damga vuran iklimsel gelişme kuraklık riskiydi. Fakat mart ayından itibaren mevsim normallerinin üzerinde gerçekleşen yağışlar üretimi kurtardı. Buna karşın kuraklık riskine yönelik daha önceden açılan ithalat kapıları ve düşürülen gümrük vergileri iç piyasada üretim ve tüketim dengesiyle fiyat istikrarını bozdu. Önceki yıllarda tarımda yokluk yönetilmeye çalışılırken, 2023’te bolluk yönetilmeye çabalandı. Buğday ve mısır gibi stratejik tahıl ürünlerinde verim yüksek gerçekleşti. Buna rağmen ithalatın hasat başlangıcına kadar sürmesi sonucu yeni sezona yurtdışından alınan mallarla dolu depolarla girildi ve uzun süre yerli ürünleri stoklama sorunu yaşandı.
Buna bir de piyasa talebindeki zayıflık eklenince buğday ve mısır fiyatları TMO’nun açıkladığı müdahale alım fiyatlarının altında kaldı.
Finansmana erişim sorunu ve maliyetinin yanı sıra öngörülemez piyasa koşulları tarım ve gıda sektöründe yatırım hızını yavaşlattı.
Tıpkı geçen yıllarda olduğu gibi 2023’te de ihracat yasakları gündem oldu.
Varil ve dökme zeytinyağı ihracatı süresiz kısıtlandı
Önce domates için mart başında ihracat yasağı getirildi ancak gelen tepkiler üzerine yasak kararı bir hafta içinde iptal edildi. İhracat yasağından nasibini alan bir diğer ürün ise zeytinyağıydı. Avrupa’da iki sezondur üst üste yaşanan aşırı sıcaklık ve kuraklık kaynaklı küresel rekolte kaybından Türkiye de nasibini aldı. Böylece zeytinyağı fiyatları tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yükselişe geçti.
Fiyat artışlarını frenlemek için ağustos ayında varil ve dökme zeytinyağı ihracatına kısıtlama getirildi. Önce 1 Ekim’e kadar olan kısıtlama kararı daha sonra süresiz şekilde uzatıldı.
Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaş, 2023’te de tarımsal emtia piyasasında küresel dalgalanmalara sebep oldu. Ağustos 2022’de oluşturulan Tahıl Koridoru üç kez uzatılarak 12 aya yakın süre açık kaldı. Koridor üzerinden 32 milyon tonu aşan tahıl ürünü geçti. Tahıl Koridoru Anlaşması 17 Eylül’de sona erdi ancak küresel piyasalarda arz ve stok yeterli seviyede olduğu için kapanan koridorun piyasalara etkisi sınırlı kaldı.
2023 yılı Tarım ve Orman Bakanlığı’nda görev değişimine de sahne oldu. Bakan Yardımcısı İbrahim Yumaklı haziranda Tarım ve Orman Bakanı olarak atandı ve görevi Prof. Dr. Vahit Kirişçi’den devraldı.
Eylülde Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan “Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik” Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Böylece tarımda izin almadan üretim yapma dönemi resmen sona ererek planlı üretime yönelik ilk adım atıldı. Planlı üretime geçiş için 2025 yılı işaret edildi.
Aynı zamanda Sözleşmeli Üretimin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik de 15 Eylül tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Türkiye 2023 yılını OECD ülkeleri arasında gıda enflasyonu şampiyonu olarak tamamladı. G20 ülkeleri arasında ikinci olan Türkiye, dünyada en yüksek gıda enflasyonuna sahip dördüncü ülke oldu.
Türkiye’de en son 2001’de gerçekleşen genel tarım sayımının ardından yenisinin yapılması için düğmeye basıldı. Tarım Reformu Genel Müdürlüğü ile Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) arasında eylül ayında “Genel Tarım Sayımı” yapılmasına ilişkin protokol imzalandı. Bakan Yumaklı tarım sayımını 2026’da bitirmeyi hedeflediklerini söyledi.
Hayvancılıkta yaşanan kronik sorunlar 2023’te de devam etti. Gıda enflasyonuyla mücadele adı altında baskılanan çiğ süt fiyatları yüzünden zarar eden üreticiler anaç hayvanlarını kestirmek zorunda kaldı. Çiğ süt arzında daralma yaşandı. Bu durum orta vadede kırmızı et piyasasında da dengeleri bozdu ve üretim düştü.
2023 hayvancılıkta ithalat yılıydı
Üretici satış fiyatlarının kontrol altında tutulmaya çalışıldığı bir ortamda raflarda et ve süt ürünlerinin fiyatları artmaya devam etti. Düşük talebe rağmen arzdaki daralma sonucu ithalat için yeniden düğmeye basıldı. 2023’te canlı hayvan ve kırmızı et ithalatına 1 milyar doları aşkın döviz ödendi.
Bu yıl narenciye sektörü de üretim bolluğu sebebiyle sıkıntı yaşadı. Limon, mandalina ve portakal üretiminin ortalamanın yüzde 40 üzerinde gerçekleşmesiyle birlikte fiyatlar aşırı düştü, ürünler dalında kaldı.
Özellikle Çukurova’daki limon üreticileri daldaki ürünlere alıcı bulamadıkları için ağaçlarını kesmek zorunda kaldı.
Rekabet Kurumu tarım ve gıdayı mercek altına aldı
Gıda fiyatlarındaki artış Rekabet Kurumu’nun da radarına girdi. Mayıs 2022’de yumurta sektörüne yönelik açtığı soruşturmaları tamamlayan Rekabet Kurulu, kanunu ihlal ettiği tespit edilen taraflara toplamda yaklaşık 98 milyon TL idari para cezası uyguladı.
Ekim ayında ambalajlı su şirketlerine soruşturma açan Rekabet Kurumu, aralık başında da kırmızı et sektörüne yönelik inceleme başlattı.
2023’te öne çıkan bu gelişmelerin bir kısmı 2024’e de miras kalacak gibi gözüküyor.
Örneğin kırmızı et tarafında seçimlere kadar sürmesi beklenen ithalatın seçim sonrası da devam edip etmeyeceği hayvancılık sektörünün orta ve uzun vadede görünümünü doğrudan etkileyecek.
Gıda enflasyonu taklit ve tağşiş riskini artırıyor
Bir yandan 2024’te iç talep yavaşlayacağı için şirketlere dış pazarlara yönelmeleri tavsiye edilirken, fiyatları artabilecek tarım ve gıda ürünlerine yönelik olası ihracat yasakları ve kısıtlama hamlelerinin uygulanmaya devam etme ihtimali de var. Dolayısıyla söylem ve eylemler arasında çelişki yaşanırsa şaşırmayın.
Rekabet Kurumu’nun tarım ve gıda sektöründeki şirket, dernek ve birlikleri yakın markaja alması tıpkı önceki yıllarda olduğu gibi 2024’te de sürpriz olmayacaktır.
Destekleme miktarları, girdi maliyetlerindeki dalgalanma, müdahale alım fiyatları ve dış ticarette izlenen yol yerli üretimin seyrini doğrudan etkileyen ana faktörler.
Özellikle hayvancılık tarafına baktığımızda söz konusu etkenler üretimi sekteye uğratan bir iklim oluşturuyor. Hayvan varlığındaki azalış, üretimdeki düşüş trendi ve bunlara paralel artan ithalat durumu teyit ediyor. Bu da hayvansal mamullerin gıda enflasyonu üzerinde daha fazla baskı yaratabileceği anlamı taşıyor.
2024’te gıdada taklit ve tağşiş konusunu daha çok konuşabiliriz. Zira yüksek enflasyon ve azalan alım gücü gıdanın fiyatı kadar kalitesine de etki ediyor. Gıda erişim maliyeti arttıkça merdiven altı üretim tarafında da hareketlilik artıyor. Ürünlerde taklit ve tağşiş riski yükseliyor.
Bunu bal, zeytinyağı, et ve süt ürünleri başta olmak üzere pek çok gıda türünde yaşadık ve yaşıyoruz.
İklim ve jeopolitik riskler kırılganlıkları artırıyor
Tarımsal emtia piyasası açısından 2024 yılının, tıpkı 2022-2023 sezonu gibi çalkantılı geçme ihtimali yüksek.
Dengeleri bozabilecek temel risklerin başında iklim değişikliğinde artan öngörülemez sürprizler ve tedarik zincirindeki kırılganlıklar geliyor.
Buna Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere devam eden jeopolitik krizleri ve bölgesel bazda yükselen tansiyonları da eklemek lazım.
Söz konusu riskler gıda arz güvenliğini tehdit ettiği ve fiyatları dalgalandırdığı için 2023’te 19 ülke 41 gıda ürününe doğrudan ihracat yasağı, kısıtlama ya da dolaylı vergilerle müdahalede bulundu.
2023’te Hindistan’ın pirinç ve kuru soğan ihracatını sınırladığına, Fas’ın soğan, patates ve domates ihracatını durdurduğuna, yine Fas’ın yanı sıra Türkiye ve Suriye’nin zeytinyağı ihracatında frene bastığına, Myanmar’ın tahıl ürünleri ihracatını kısıtladığına şahit olduk. Tunus meyve ve sebze, Arjantin sığır eti, Bangladeş pirinç ihracatını yasakladı. Birçok gıda ürününde de Rusya, Arjantin ve Çin gibi ülkeler kısıtlama yoluna gitmese de ek vergi getirerek dolaylı yoldan müdahalede bulundu.
Buna benzer hamleler 2024 senaryoları arasında da yer alıyor.
Öte yandan hem Türkiye hem de dünyada rejeneratif (onarıcı) tarım, sürdürülebilir beslenme ve döngüsellik gibi başlıklar 2023’te daha fazla öne çıktı.
2024’ün risklerini minimize etmek ve mümkünse fırsata dönüştürmek için sürdürülebilir ve yenilenebilir yaklaşımlar yine kilit rol üstlenecek gibi görünüyor. Bunun yanında yapay zekanın tarımsal üretimde ekolojik hassasiyeti gözeterek verim, maliyet ve kalite açısından yaratacağı farklara 2024’te daha somut örneklerle şahit olacağız.