Türkiye’de tarım sektörüne yönelik meseleleri tartışırken, genelde sorunun temelini ‘ithalata dayalı tarımsal üretim modeli’ne bağlarız. Söz konusu modelden kastımız, tarımsal üretimde kullanılan tohum, gübre, yem, zirai ilaç, mazot gibi pek çok girdinin oldukça önemli bir kısmının ithal ham maddelerden oluşması… Ancak son yıllarda bu ithal girdilere bir tanesini daha eklemek mümkün: İşçilik! Son 8-10 yıllık sürece baktığımızda Türkiye’nin tarımsal üretiminde ihtiyaç duyulan iş gücünün önemli bir kısmı artık yabancı göçmenler tarafından sağlanıyor. Bilindiği üzere özellikle Arap Baharı sürecinin ardından Ortadoğu’da bozulan dengeler ve yaşanan göç dalgaları ile birlikte Türkiye ciddi bir mülteci akınına uğradı. Sınırları yasa dışı bir şekilde geçerek Türkiye’ye giriş yapan kalabalık mülteci gruplarının sırtlarında çocukları ve birkaç eşyası ile yollardaki uzun yürüyüş görüntüleri halen hafızalarda... Türkiye’nin dört bir yanına dağılan mülteciler, zamanla ülke ekonomisinin de birer parçası haline dönüştüler. Türkiye’de kayıtlı geçici koruma altında yaklaşık 3.7 milyon Suriyeli ve 300 bin civarında da Afgan mülteci olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’nin farklı bölgelerinde yapılan saha çalışmalarının ortalaması alındığında ise tarım sektöründe çalışan yaklaşık 450-600 bin Suriyeli ve en az 20-25 bin Afgan çoban olduğu öngörülüyor.
Tarımsal istihdamda kayıt dışılık yüzde 84
Türkiye’de istihdam edilenlerin yüzde 17.2’si tarım sektöründe yer alıyor. TÜİK Temmuz 2021 verilerine göre tarım sektöründe yaklaşık 4.9 milyon kişi istihdam ediliyor. SGK verilerine göre, kayıt dışı istihdam oranının en yüksek olduğu sektörlerin başında yüzde 83.5 ile tarım geliyor. Tarım işçilerindeki yaygın kayıt dışılık oranı, bu alandaki sağlıklı verilere ulaşmayı da engelliyor. Mülteciler, geleneksel olarak kayıt dışılığın yüksek olduğu sektörlerde çalıştığı için verilerin güncelliği ve güvenirliliği her zaman tartışma konusu oluyor. Yaşar Üniversitesi’nin UNESCO Uluslararası Göç Kürsüsü Rapor Serileri’nden ‘Tarımda Mevsimlik Göçmen ve Mülteci İşçiler Çalıştay Raporu’nda, Türkiye’de tarım sektöründe çalışan yabancı uyruklu mülteci ve göçmen işçilerin durumları, çalışma şartları, sahadaki temel sorun ve ihtiyaçları incelenmiş. Mültecilerin tarımda istihdam edilmesinin nedenleri arasında ucuz işgücü, düşük üretim maliyeti, yerel halkın tarımdan uzaklaşması ve göreceli olarak göçmenlerin daha verimli çalışması gibi faktörler öne çıkıyor. Afrikalılar çay hasadı yaptı
Rapora göre, pandemi öncesine kadar Türkiye’de Azeri, Gürcü ve Suriyeli olmak üzere üç temel göçmen tarım işçisi arzı söz konusu idi. Pandemi sürecinde Gürcü işçilerin Türkiye’ye girişi kısıtlandığı için özellikle çay ve fındık hasadında bayrağı bu sefer Gambiya, Senegal, Sudan ve Zambiya uyruklu Afrikalı işçiler devraldı. Tarımın bitkisel üretim tarafında yoğun olarak Suriyeli, Iraklı ve Filistinli göçmenler çalışırken, hayvancılıkta çoğunlukla Afganlar ve kısmen de Türkmen ve Özbekler tercih ediliyor. Örneğin Afganlar, daha güvenilir bulundukları için İç Anadolu’da makineli tarımda da işverenler tarafından tercih ediliyor; tarla veya araziler emanet edilebiliyor. Afganların daha güvenilir sayılmasına yönelik algının oluşmasında ise Suriyelilerden daha uzun süre bu bölgede yaşamalarının bir sonucu olarak dil engelini aşmış olmaları ve Suriyelilerin tarımda deneyimli olmadıkları düşüncesi hakim. Yapılan akademik saha çalışmalarına göre, 2015 yılından bu yana Türkiye genelinde Kars ve Ardahan’da hayvancılık, Ordu, Giresun, Rize ve Artvin’de çay ve fındık, Malatya’da kayısı, Ege’de kiraz, Gaziantep’te fıstık, nar, zeytin, Adana ve Mersin’de ise narenciye bahçeleri ile sera üretiminde yabancı göçmen işçilerin yaygın olarak tercih edildiğinin altı çiziliyor. Peki neden? Çünkü artık tarımsal üretim birçok kırsal hanenin temel gelir kaynağı olmaktan çıkmış durumda. Kırsaldan kente göç olgusu devam ediyor. Miras yoluyla bölünen ve küçülen tarım alanlarındaki üretim, ölçek ekonomisinden uzaklaşıldığı için kârlı ve cazip olmaktan çıkıyor. Kırsalda nüfus yaşlanırken ve gençler bu işi yapmaktan kaçınırken, ister istemez ücretli işgücüne talep artıyor. Özetle tarımsal üretimde artık aile emeğinin yerini ücretli işgücü alıyor. Ama ücretli işgücü maliyetlerindeki artış da kısmen ucuza çalıştırılan yabancı göçmen işçileri daha cazip hale getiriyor. Eskiden yoğunluklu olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinden Türkiye’nin dört bir yanına gerçekleşen mevsimlik işçi hareketi de son yıllarda mültecilerle birlikte değişime uğradı. Türkiye’de sayılarının 3 bin civarında olduğu tahmin edilen ‘çavuş’ ya da ‘dayıbaşı’ olarak adlandırılan tarım aracıları da artık komisyonlarını yabancı göçmen işçilerden alıyor. Yoksulların rekabeti
Raporda bu değişime dikkat çekilerek, “Yoksulların rekabeti işçi grupları arasında gerçekleşiyor olsa bile Türkiye’de kırsal alan artık farklı etnik, dini ve kültürel grupların karşılaşma mekânı halini aldı. Aynı şekilde gezici mevsimlik tarım işçiliği bağlamında kırsal alanlar ve köyler de farklı etnisiteden hatta farklı ülkelerden insanların karşılaşma mekânları haline geldi” tespitine yer veriliyor. Türkiye’nin kırsaldaki gerçekleri, tarımdaki kronik sorunlar ve gıda arz güvencesi gibi açılardan bakıldığında tarımsal işgücü piyasasında yabancı göçmen işçilerin ağırlığı daha da artacak gibi gözüküyor. O yüzden raporda da değinildiği gibi, Türkiye’de yaşayan mültecilerin sayısı, potansiyeli ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak tarımda yeni bir istihdam modeline ihtiyaç duyulduğu aşikar. Afgan çobanın maaşı 5 bin TL
Ankara Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan Kılınç, gençlerin tarımdan uzaklaştığını ve kırsalda yaşamak istemediğini belirterek, İç Anadolu Bölgesinde büyükbaş, küçükbaş ve kanatlı sektöründeki işletmelerin neredeyse yüzde 90’ında Afganların çalıştığını söylüyor. Kılınç’a göre, hayvancılık açısından Türkiye genelinde de durum çok farklı değil. Hasan Kılınç, “Eskiden Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelen işçiler ağırlıktaydı, şimdi ucuz işgücü olduğu için tarımda Suriyeliler ve Afganlar öne çıkmaya başladı. Hatta kırsaldaki inşaat işlerinde de Suriyeliler tercih ediliyor” diyor. Tarımda yabancı işgücü tercihinde yerli işgücü bulamamanın da etkisi olduğunu kaydeden Kılınç, “Kimse kırsalda çalışmak istemiyor. Afgan çobanlara niteliklerine göre 3.000-4.000 TL arası maaş veriliyor. Genelde ortalama 3.500 TL diyebiliriz. Ayrıca 1.000-1.500 TL arasında da yeme, içme ve diğer ihtiyaçları için harcama yapıyoruz. Dolayısıyla bir Afgan çobanının kabaca aylık geliri 5 bin TL civarında” derken şunu da ekliyor: “Şu an 5 bin TL versek dahi yerli bir işçi bulmak zor. Kırsaldaki sorunlar, altyapı sıkıntıları gibi pek çok faktörden dolayı işletmeler yerli işçi bulmakta zorlandığı için yabancı işçilere yöneliyor. Tarımda işgücü yabancılaşıyor.” Günlük yevmiye 124 TL'den başlıyor
Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, Çukurova’da Suriyeli işçilerin tarımsal üretimin önemli bir parçası haline geldiklerini ifade ediyor. Eskiden Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelen tarım işçilerinin yerini artık Suriyelilerin aldığını kaydeden Doğru, “Eğer Suriyeliler ülkelerine dönecek olursa narenciye hasadı ve diğer tarımsal ara işleri kim yapacak bilemiyoruz” diyor. Narenciyede erken türlerin hasadı başlarken Suriyelilerin günlük yevmiyesini de merak ediyoruz. Mutlu Doğru, her yıl tartışma konusu olan işçi yevmiyesi konusunda ortak bir noktada buluştuklarını kaydederek, “Asgari ücretin brütü baz alınarak 30’a bölüyoruz ve günlük yevmiyeyi bu şekilde belirliyoruz. Bu sezon için günlük yevmiye yüzde 10 çavuş kesintisi dahil 124 TL olarak belirlendi. Budama yapanların aldığı rakam yüzde 10 daha fazla, zirai ilaç atanlar ise yüzde 20 daha fazla kazanıyor. Daha teknik bir iş olan traktör kullanıcılarına da 124 TL üzerinden yüzde 30 daha fazla yevmiye ödeniyor” diyor. Bu arada İç Anadolu bölgesinde kuru soğan hasadı başladı. Tarlalarda çalışanların yaklaşık yüzde 70’ini Suriyeliler oluşturuyor. Bu yıl günlük yevmiye ise günde 20-25 çuval yapan Suriyeli işçi için 200-250 TL arasında değişiyor. Sabah saat 6 gibi başlayan mesai akşam hava kararıncaya kadar sürüyor. Kadınlar ve çocuklar ön safhada
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi Ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saniye Dedeoğlu, doktorasını Londra Üniversitesi’nde ‘Kalkınma Araştırmaları’ alanında yapmış. Kadın emeği, göç ve sosyal politika konularına odaklanan Prof. Dr. Dedeoğlu, “2011 yılında Suriyelilerin gelişi ile beraber mevsimlik tarım işçileri içinde Suriyeli sayısı kademeli olarak artmaya başladı. Özellikle Adana ve Mersin gibi güney illerinde tarımsal işlerin çoğu Suriyeli tarım işçisi hanelere bırakıldı” diyor. Tarımsal üretimde Suriyeli emeğin entegrasyonunun birçok açıdan sosyolojik sonuçlar da doğurduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Dedeoğlu, “Suriyeli göçmen sayısının tarımsal üretimde giderek artması ve bu işleri ele geçirme süreçleri özellikle kadın ve çocuk emeğinin yaygın olarak kullanmalarından dolayı kesişimsel kırılganlık olarak adlandırılabilir. Bu olgu hane içinde artan sayıda en kırılgan grupların üretime katılması ile ortaya çıkmaktadır. Bu kırılganlıklar da, Suriyelilerin Türk işgücü piyasalarına, özellikle de tarım sektörüne entegrasyonlarını etkilemektedir” diyor. Türk tarımının yeni gerçeği
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, “Suriyeli, Afgan, Kuzey Iraklı ve diğer yabancı uyruklu işçiler artık başta tarım olmak üzere ülkemizin işgücü piyasasının bir gerçeğidir” diyor. Prof. Dr. Gülçubuk, “İşgücü kullanımına ilişkin sorunlar çözülmek isteniyorsa işe “kayıtlılık” temelinden başlamak gerekiyor. Çünkü kayıt dışılık, çalışma izninin olmaması, iş kaybı endişesi ve de sahipsizlik, hak aramayı herkes açısından imkânsız hale getiriyor. Her şeyden önce ucuz ve kayıt dışı işgücü kullanımı nedeniyle yerli nüfusun yabancı nüfusa yönelik bir negatif bakışı var. Ücretlerin düşmesi, iş bulamama gibi nedenlerden dolayı yerli nüfusta bir tepkinin olduğunu söylemek yanlış olmaz. Eğer bu sorunlar ülkemizde kalıcı bir planlama temelinde çözülmezse gelecekte hem çalışma barışı ve hem de işgücü bulma açısından önemli sorunlar ortaya çıkabilecektir” uyarısında bulunuyor. Prof. Dr. Gülçubuk, “Yapılan bir alan araştırmasında yerli nüfus, Suriyeliler geldikten sonra günlük ücretlerinde yüzde 30-60’lara varan düşmeler olduğunu belirtmiştir. Son 5-6 yıldır daha önce başta Adana, Hatay, Mersin olmak üzere Akdeniz bölgesinde çalışmaya giden mevsimlik tarım işçileri artık daha çok Ege, İç Anadolu ve Batı Karadeniz Bölgelerine gitmektedir” diyor.