İstanbul gece hayatından son durumu aktarmak için tüm hafta sabahlara kadar gezdim. Saat sabahın 7’si. Kesintisiz eğlence mabedi Suma Han’dan geliyorum. Karaköy’deki bu tarihi binada gece hiç bitmiyor. Aslında bir tek burası değil, İstanbul uzun yıllardır pek uyumuyor. Peki, bu uykusuz İstanbul zaman içinde nasıl değişti? 2000’lerin asi Beyoğlu çocuklarının yerini şimdi kimler aldı? Eğlencenin ritmini kim belirliyor? Yeni nesil eğlence insanları geceye kaçta başlıyor, ne yiyor, ne içiyor, ne dinliyor? Bunları ve bazı başka detayları konuşmak için İstanbul gece hayatının geçmişinden bugününe her köşesini bilen ve eğlenceye yön veren isimleri sessiz bir köşeye aldık.
Cengiz Can Atasoy / Suma Han
“Biraz özgürlüğe çok ihtiyaç var”
Gece yarısına doğru, Karaköy’deki meşhur Bankalar Caddesi’nin üzerinde lambacıların, yedek parçacıların, bankaların arasında kalmış eski binaya yaklaştıkça Berlin’deymiş gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Suma Han’ın kapısında bekleyenlerin yaş ortalaması 25-40, erkeklerin gözünde gece gözlükleri, kadınlar az giyinmiş, cool, ışıklı ve mutlaka neon renkli. Çünkü eskiden sadece ‘marjinal’ festivallerde görülen ışıklı giysiler, neon makyajlar, büyük taçlar, maskeler artık gece hayatının olağan bir parçası. Girişler çoğu zaman özel yani içeriden birini tanımalısınız.
Bugünün rockstar’ı dj’ler
Buraların yaratıcısı Cengiz Can Atasoy. “Eğlenmekten yorulmuyor musunuz?” diye başlıyorum söze. “Gece hayatıyla ilişkim ben daha doğmadan başladı” diyor. Babası Orhan Atasoy, diğer adıyla Asit Orhan. Moğollar’ın efsanevi gitaristi, yenilerin Teoman’dan bildiği Gemiler’in yaratıcısı. “Bizim evde hep birileri ağırlanırdı. Bendeki bu topluluk yaratma, eğlendirme sevgisinin temeli ta o zaman o evde atıldı herhalde. Suma’da yarattığımız bu ‘vibe’ın ve ‘community’nin başlangıcını çocukluk yıllarımda görüyorum” diyor Cengiz Can. “Artık partiyi organize etmek partilemekten daha çok hoşuma gidiyor. Müziği seçmek, kimin olacağına karar vermek… Artık rockstar yok, DJ’ler rockstar oldu.”
İnsanların iki gün partileyesi varmış
Elektronik müzikle kişiliğini, hayatını, işini birleştirmiş biri o. “Global eğlence dünyasındaki dönüşüm 2005’te başladı” diyor. “Elektronik müzik underground ve nish’ti. İstanbul’da bu iş Godet ve MiniMüzikhol’le başladı. Biz Kilyos Suma’daki 48 saatlik partilerle İstanbul’da bir potansiyeli ortaya çıkardık. Başladığımızda insanların iki gün durmadan partileyesi olduğunu kimse bilmiyordu. Biraz özgürlüğe herkesin ihtiyacı var. Dans zemini herkesi eşitler.”
Yorulmayanlar kulübü
Geceye karışmak için partiye iniyoruz. DJ kabinin arkasına geçtiğimizde kimse yokmuş gibi dans eden kalabalığa bakıyorum. Kim bu insanlar? Cengiz Can cevaplıyor: “Yanında kim olduğunu bilmeden itile kakıla dans etmeye alışık bir ekip her şeyden önce. Ama en büyük ortak özellikleri geceye geç başlamaları ve sabaha kadar yorulmamaları...” Orası kesin! “Burayı yaparken kültürün bir parçası haline gelsin, 50 sene sonra da var olsun umuduyla yaptım.”
Tahir Bulca/ Zihni Bar
“Bebek geçer Beyoğlu bakidir”
Tahir Bulca 30 yıldır gece hayatında. Cihangir Kaktüs, Celtic Irısh Pub gibi yerlerin yanında 80’lerin efsanesi Nişantaşı Zihni’nin de başında o var. “30 yıl önce, Beyoğlu rock müziğin merkeziydi. Kemancı, Hayal Kahvesi zamanları... Dört bir taraftan türlü türlü insan canlı müzik dinlemeye, eğlenmeye Taksim’e gelirdi” diyor. Şimdilerde Valikonağı’nın yıldızı Zihni’ye konsantre olmuşsa da Beyoğlu’na pek laf söyletmiyor; “Beyoğlu gece hayatının kalbidir ve düşse de kalksa da öyle kalacak. Kadıköy, Beşiktaş, Arnavutköy, Bebek gelir geçer, Beyoğlu bakidir.”
2017’de dibi gördük
Bulca, İstanbul gece hayatındaki dönüşümün 2000’lerin ortalarında hissedilir olduğunu söylüyor. “Rock düşüşe geçti, elektronik müzik türedi. 2017’deki Reina saldırısıyla dip görüldü. Ama şimdi yine bir kitle Boğaz’da, Kuruçeşme’de, Etiler’de ve Nişantaşı’nda eğlenmeye çıkıyor.”
Canlı müzik geri döndü
1980’lerdeki halini koruyarak bu ekimde tekrar açtığı Zihni Bar ilk gününden beri dolu. Zihni’nin sahnesi Teoman’a emanet; kimlerin sahne alacağına o karar veriyor. Tahir Bulca, “Ama canlı müziği ayakta tutmak için zorlanıyoruz. Kaşeler, masraflar çok arttı” diyor. “Eğlence hayatı her dönem değişir. Pandemide ev partileri arttı, alkol zamlarından dolayı da ev toplanmaları revaçtaydı. Ama şimdi tekrar mekanlara dönüş var.”
Burak Beşer/ Momo Bebeköy
“Şehirdeki genç kitle lüks tanımını değiştirdi”
Stiletto’lar ve minik seksi elbiseler hazırsa Momo Bebeköy’e geçiyoruz. Ünlüler, yarı ünlüler ve expat’lar burada. Seksi kadınlar, sert kokteyller, enfes yemekler ve sonunda dans!
Momo’nun kurucusu Burak Beşer “Şehirde harika genç bir kitle var, farklı deneyimler yaşamak istiyorlar. Lüks tanımını değiştirdiler. Bu kitle yemeğini yediği tabağın bir sanatçı tarafından tasarlanmış olmasını, kokteylindeki malzemenin ne olduğunu öğrenebiliyor olmayı önemsiyor” diyor. “Tabii bunlar çok kısıtlı bir kitlenin ihtiyaçları…” diye ekliyorum. “Evet” diyor. “Şehirde farklı komüniteler var. Herkes bir arada olmak istemiyor. Eskiden hedef kitleyi tanımlarken yaş önemli bir faktördü, artık hissettiğin yaş önemli.” Bakıyorum da burada ‘Ben buna değerim’ hissi başrolde.
“Uyumayan şehir New York” demek İstanbul’a haksızlıktı
“Burası tam bir mahalle. Dışarıdan giren rahat edemez” diyorum. Burak, “Hepimiz kendi mahallelerimize hapsolmadık mı?” diye soruyor. Haklı. “Benim gençliğimde Kuruçeşme ve Asmalı gibi iki büyük oyuncu vardı İstanbul’da. O zamanlar “Uyumayan şehir New York” denildiğinde İstanbul’a büyük haksızlık yapıldığını düşünürdüm. Bir akşamda birden çok kapı yapılması olağandı. Renkli bir gece hayatı vardı. Ama artık insanların ilk tercihi yakınlarındaki yer oluyor. Her şey değişiyor.”
Görkem Girav/Upperist:
“Herkes güvende hissettiği mekanlarda”
The Marmara Taksim’in ‘rooftop’ı, dünyanın en güzel manzarası, 360 derece İstanbul! Upperist, uzun yıllardır Beyoğlu ve Karaköy’de popüler mekanlar işleten Görkem Girav’a emanet. 90’lardan beri Beyoğlu çocuğu. “Ah o eski günler diye başlayabilirim” diye surat asıyor başta, sonra manzaraya bakıp “Ama inancım var hala” diye gülümsüyor. “90’ların sonu, Kuruçeşme sahil hattı, Pasha, Laila, Chinawhite, Reina...Avrupalı, Amerikalı turistlerin bile bayıldığı, dünyanın en güzel yeriydi İstanbul’un Boğaz hattı! Beyoğlu desen… Kemancı, Roxy, Mojo, Hayal Kahvesi… Terör, darbe girişimi, pandemi… Gece hayatı bitti gibi hissedildi bir süre ama öyle kolay bitmez! Sadece herkes kendine yakın, güvende hissettiği mekanlara yöneldi. Moda, Topağacı, Yeniköy, Cihangir, Kurtuluş gibi. Ama geçecek.”
Değişim başladı
“Son iki yıldır Turizm Bakanlığı, özellikle gastronomi alanında büyük destek veriyor. Dünyaca bilinen Michelin ve Gault & Millau’nun yarattığı rekabet ortamıyla gastronomi ve eğlence hayatında yeni bir döneme girdik. Pozitif etkilerini görmeye başladık.”