19 Mart 2024, Salı
03.12.2022 15:48

Tasarımparkı Moda yeni sergisiyle yeni adresinde

Farklı disiplinlerin bir araya geldiği Yaşamın Birlikteliği karma sergisiyle kapılarını Kadıköy’deki yeni adresinde açan Tasarımparkı Moda’yı kurucusu, iç mimar, tasarımcı Nursema Öztürk; 8 Aralık’a dek sürecek sergiyi ise küratörü Şanel Şan Sevinç ile konuştuk

Tasarımparkı Moda, tasarım ortamına katkıda bulunmayı, genç veya profesyonel tasarımcıların girişimlerine destek vermeyi, tasarım ortamındaki iletişimin sürekliliğini sağlamayı, ulusal ve uluslararası alanda sergiler ve atölyeler düzenlemeyi, tasarım ile ilgili sohbet ve etkinliklere ev sahipliği yapmayı amaçlayan bir mekân. Tasarımparkı Moda’nın yeni adresindeki açılış sergisi olan Yaşamın Birlikteliği ise Banu Birecikligil, Emre Yıldır, Fulya Çetin, Hüseyin Rüstemoğlu, Neşe Çoğal ve Nilgün Sabar’ın birlikte yarattığımız dünyaya ve dünyanın geleceğine dair eserlerinden müteşekkil. Tasarımparkı Moda’yı kurucusu, iç mimar, tasarımcı Nursema Öztürk; 8 Aralık’a dek sürecek sergiyi ise küratörü Şanel Şan Sevinç ile konuştuk.

Tasarımparkı Moda’nın açılış öyküsünü anlatır mısınız?

Nursema Öztürk: Tasarımparkı ismini aldığı günden bugüne Kadıköy’de ilk tasarım ve etkinlik merkezi olarak yüzlerce ses getirici sanat ve tasarım etkinlikleri ile ulusal ve uluslararası etkinliklerle hep etkin oldu. Aslında bu hayal 2002 yılında Alman tasarımcılar ile Türk tasarımcıları bir araya getirme fikrim ile ortaya çıkmıştı ve temelleri 20 yıl öncesinde atılmıştı. Bir hayalin ortaya çıkması ve olgunlaşması, maya tutması 8 yıl kadar sürdü. Bu dönemde tüm hızıyla farklı mekânlarda etkinlikleri gerçekleştirirken bağımsız bir mekân olma fikri bu günlere getirdi bizi. Üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştığım süreçte akademik çalışmalar ile taçlandı, sonrasında profesyonellerle çoğalırken, mekân içinde bir kafe, kütüphane, sergi salonu, seminer alanları derken 400 m2’lik bir alanda keyifle bir arada üretilen bir alan olarak tasarım ve sanatseverlere hep kapısı açık oldu. Pandemide sokağa çıkma yasağı ile kapılarını herkes gibi geçici bir süre kapatsak da bu dönemde yine aynı caddede bahçe katı olan, 30 yıl önceki ofisimize taşındık, 2 yılı burada geçirdik.

Online olarak Tasarımparkı Online ile atölye gezileri, sanatçı ve tasarımcı sohbetleri dijital ortamda devam etti. Bu etkinliklerde Şanel Şan Sevinç ile hep bir arada projeler ürettik. Pandeminin etkilerinin bitmesi ve kendimizi tekrar sosyal alanın içinde bulduğumuz bu günlerde, yine yeniden diyerek kapılarını bu sefer yepyeni bir vizyon ile açmasını arzu ettim. Sanatçılarımıza bir mekân olmak, sanat ve tasarımseverlerle buluşturmak, iletişimimizi sürekli kılmak, sanat ve tasarım gibi yaratıcılık ve duyguları ifade etmeyi gözler önüne sermek ve düşünmenin büyük gücünü topluma yaymak motivasyon ve ilham kaynağımız olmaya devam etti.

Tasarımparkı bir sonraki adımda Berlinʼde…


Burada nasıl faaliyetler olacak?

N.Ö: Mimar bir yakınımın sözleri hep kulağımda yankılanır “Değirmeni durdurursan, tekrar çalışıp gücünü toplaması için, çalışır halinden daha fazla efor gerektirir” derdi ki öyle oldu, kapılarını açması bir yıl kadar sürdü. Köklü değişiklikler, yeni yerindeki re-design çalışmaları ile istediğimiz gibi oldu ve ilavelerimiz de oldu. Çalışma alanı olarak 4 ana bölümden, toplam giriş alanı ve açık alan dahil 3 kattan oluşuyor. Bu dört ana bölüm, etkinlik ve sergi alanı, marka iş birliği modelleri proje çalışma alanları, cafe bölümü, açık alanda enstalasyon çalışmalarından müteşekkil. (İstanbul/ Kadıköy merkezli ve Londra’da yer alan Design Park markası ile bir sonraki adımda Berlinʼde de var olmayı hedefleyen)

Tasarımparkı’nı, tekrar tanımlamak ve yeni bir algı yaratmak için, dinamik ve esnek bir konsept belirleyerek uluslararası düzeyde anlaşılabilir kolektif çalışmalara imza atacak bir marka tanımlamasıyla yolumuza tekrar başladık. Tasarımparkı’nda yurtdışı kaynaklı sanatçılara konaklama, atölye ve sergi hizmeti vererek yaratıcılıklarının ve konsantrasyonlarının artması için alan açmayı, giriş katında sergi ve etkinlik alanı olarak hizmet vermeyi, bahçe alanında heykel ve sanatsal enstalasyon imkanı yaratmayı, giriş katı ve bahçe alanında kahve keyfi yaratmayı, tasarımım olan www.ubox.com.tr ile limit-siz yani limiti sizin sınırlarınızla tasarlayabileceğiniz bir ürünle workshoplar ve etkinlikler yaparak sosyal sorumluluk projelerinde yer almayı amaçlıyoruz.

Yaşamın Birlikteliği karma sergisi, Tasarımparkı Moda’nın açılış sergisi. Bu serginin ortaya çıkış hikâyesini anlatır mısınız?

Şanel Şan Sevinç: Pandemi sürecinde özellikle kültür-sanat sektöründe yaşadığımız “durma” hali ve peşi sıra gelen “uzaklaşma”, “ayrışma” günlerinin ardından “Tekrar bir araya gelişimiz nasıl olacak?” sorusu hep aklımızdaydı. Tasarımparkı da pandemi sürecinde çalışmalarına online olarak devam etmiş, yeni mekânında tekrar açılma kararını bu yıl almıştı. Bir kültür-sanat-tasarım merkezi, izleyicisi ile yeniden nasıl bir araya gelecekti? “Yaşadığımız çağda toplumsal olarak ayrışmadan tekrar bir araya nasıl geleceğiz?” de bir başka soru olarak ön plana çıktı.

 

Birlikte yaşamanın mümkün olup olmadığını, farklı tarzlara sahip sanatçılara sorarak Yaşamın Birlikteliği sergisini kurguladım. “Kimlik, uyruk, beden, dil farklılıklarımıza rağmen birlikte denge ve uyum içinde yaşamak nasıl mümkün olur?” sorusu etrafında kendilerine özgü çözümler sunan sanatçılar ile bir araya geldik. Covid süresince hayatımıza tüm hızıyla giren teknoloji, gündelik yaşamımızı, alışkanlıklarımızı değiştirdi. Covid sonrası dönemde bir anda dijital sanat ortamlarından, metaverse evrenden, NFT eserlerden bahseder olduk. “Yapay zekaların tasarladığı resimler mi, insan elinden çıkan sanat eserleri mi?” sorularını tartışmaya açtık. Yapay zekalar, paralel evrenler, robot insanlar derken “eşit” olma ve salt insan olabilmenin de hâlâ mümkün olup olmadığını sorguladığımız bir dönemden geçiyoruz.

Sergide Banu Birecikligil, Emre Yıldır, Fulya Çetin, Hüseyin Rüstemoğlu, Neşe Çoğal ve Nilgün Sabar’ın eserleri yer alıyor. Sanatçıları ve eserleri nasıl seçtiniz?

Serginin katılımcıları ile de kolektif biçimde oluşturduğumuz düşünceleri şöyle özetleyebiliriz: Salt “insan”, salt “yaşayan” olmanın kıymetini bilip birbirimize daha fazla sarılmaya ve saygı duymaya olan ihtiyacımız da bir o kadar artmışken; “kadın, erkek, cinsiyetsiz, çift cinsiyetli, yapay zeka ya da robot… Hepimiz evrenin bir parçasıyız. ‘Gerçek’ dünyada, ‘metaverse’ evrende, ya da zihnimizde, ‘birlikte yaşama hakkı’ senin benim onun doğanın hayvanların ve tüm zekaların ortak hakkı.” Sanatçılar bu düşünce-zihin haritası içinde, her biri kendisine has karakteri, duruşu ve sanatsal bakış açısıyla bir araya gelen isimler, temaya farklı açılardan yaklaştılar.

Sergiyi 8 Aralık’a dek Tasarımparkı Moda’da ziyaret edebilirsiniz