Telefonla konuşmak yerine yazılı iletişimi daha çok sevdiğimi bundan 20 yıl önce filan Yemeksepeti’nden ilk siparişimi verdiğim gün anlamıştım. Dijital menülerin olmadığı o tarihte esnafı telefonla arayıp, “Şu var mı, bu var mı?” diye sorarken dükkandaki büyük gürültüyü aşabilmek için bağıra bağıra sipariş vermeye çalışırdık. Menünün yarısını bile söyleseniz telefondaki kişi mutlaka “Başka bi şey ister misin abicim?” denen o klasik son soruyu da sorardı. “Başka bi şey yok, teşekkür ederim” dersiniz, mekandaki o kargaşada adresinizi doğru dürüst not alamadığı için siparişi getiren motorcu yolda kaybolurdu.
Oysa Yemeksepeti’nde esnaf kardeşimizin sesini hiç duymadan, taleplerimizi menüden kendimiz seçip adresi de net şekilde yazılı olarak iletmek mümkündü. Bu uygulama asosyal bir tüketici olarak o tarihte bana gerçek bir devrim gibi gelmişti. Bugün bile bence e-alışveriş ve dijital satış kanallarının yükselişinin ardında karşı tarafla sadece yazılı olarak muhatap olmayı seçenlerin olmasının etkisi büyük.
Cebi çalınca strese girenlerin sayısı arttı
Mahalle hayatının aurasını sevip, lahmacuncuyu telefonla arayan ve hal hatır sorarak sipariş veren sıcak insanlar beni yabani bulabilir. Fakat bu konuda yalnız olmadığımı bilmenizi isterim. Kuşaklararası araştırmalara göre dijital çağda büyüyen Z Kuşağı artık tamamen mesajla iletişim kurmayı tercih ediyor. Aynı iş yerinde, plazaların açık ofis ortamında çalışanlar bile artık yüz yüze konuşmak ya da telefonla iletişim kurmak yerine WhatsApp ve e-mail ile yazılı iletişimi tercih ediyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre 1990’dan sonra doğanların 4’te 3’ü 1960’larda doğanların ise yüzde 40’ı telefonları çaldığında strese giriyor.
Hatta son yıllarda bu stresi çokça yaşayan düşünceli insanlar, karşısındaki de benzer telaşı yaşamasın diye ‘Uygun musun?’ diye mesaj attıktan sonra telefon ediyor. Belki de birkaç yıl sonra yakın arkadaşları bile mesaj atmadan pat diye aramak görgüsüzlük sayılacak. Çünkü arayan kişi, zamanını kendi belirlediği saatte karşısındakinin o anki ruh halinden habersiz bir eylemde bulunuyor. Kapsül’den Seçil Türkkan’a görüş veren 30 yaşındaki bir avukat şunları söylüyor: “İşim gereği sık sık telefonla konuşmak zorundayım. Benim için telefonum bir nevi elektronik kelepçe. Günün her saatinde aranma ihtimalim var. Müvekkil, karşı taraf, alacaklı, borçlu, meslektaş vs. kişilerle konuşmak zorundayım. Bazen konuşurken arka planda cevapsız aramalar birikmeye başlıyor. Günümün çoğu telefonda geçiyor. Zil sesi bile artık anksiyete yaşamama yol açıyor. Dışarıda benimkiyle aynı zil sesi olan telefonlar çalınca strese girdiğimi hissediyorum.”
Artık jest ve mimik yerine emojiler var
WhatsApp çağında yazışarak iletişim kurmanın avantajlarından biri de ‘gruplar’ sayesinde insanlarla tek tek muhatap olma derdinden kurtulmak. Bugün 1,8 milyara yakın cihazda yüklü bulunan WhatsApp sayesinde ‘lafı uzatmadan’ söylemek istediğinizi kısaca tebliğ edebiliyorsunuz. Öğrenci velisi grupları, apartman sakinleri gruplarında aşırı uzayabilecek muhabbetler bu sayede pratik şekilde özetlenebiliyor. Hatta bazen bu gruplardaki yazışmalar çok uzadığında imdadımıza emoji yetişiyor.
Bildiğimiz hiçbir kelime ile anlatılmayacak durumları bile bazen tek bir ifade ile savuşturmak mümkün. Yüz yüze iken lafı çok uzatan birine jest ve mimiklerle tepki vermek itici olabilir. Buna karşın WhatsApp’ta bir araba laf anlatan birine parmak işareti ile onay vermek ya da bir gülücükle işi geçiştirmek gerçekten çok pratik. İyi ki varsın WhatsApp, iyi ki varsın emoji.