Geçtiğimiz ay bu köşede Türkiye’de kripto paralara yatırım yapanların sayısının 3 milyon kişiyi bulduğunu yazmıştım. Türkiye’nin bu alanda nüfusuna oranla Avrupa’da birinci dünyada ise dördüncü olduğunu belirtmiştim. O yazı sonrası bu rakamların çok daha yüksek olduğuna, en az 5 milyon kişinin Bitcoin alıp-sattığına dair geri bildirimler aldım. Bu konuda resmi bir veri olmadığı için yazımda Dünya Ekonomik Forumu’nun 74 ülkede yaptığı araştırmaya referans verdiğimi anlattım. Geride kalan bir ay boyunca (biraz da algıda seçicilikten) gittiğim hemen her yerde Bitcoin ve kripto para muhabbetlerine tanık oldum. Kafelerde oturulmaya başlandığından beri etrafımdaki masalarda gençlerin Bitcoin sohbetlerine kulak misafiri oluyorum. Sadece Bitcoin değil yükselme potansiyeli olduğu düşünülen ama adını bile telaffuz edemedikleri kripto paralardan konuşuyorlar. Hatta maç muhabbeti yapar gibi telefonlarından çeşitli ‘coin’lerin grafiklerine bakarak yüksek sesle birbirlerine ‘yatırım tavsiyesi’ verdiklerini görmeye başladım. Borsa İstanbul’dan fazla ‘küçük yatırımcı’sı var!
‘Biz ne zaman milletçe bu kadar finansçı olduk?’ diye hiç düşünmedim bile. Çünkü ben çocukken Ayşe Teyzeler’in emekli maaşını çekip anında dolara çevirdiği dönemlere tanıklık ettim. Türkiye’de babaanneler bile elindeki üç kuruşluk doları azar azar bozdurarak kendini TL’nin değer kaybına karşı koruyan birer fon yöneticisi gibidir. Peki Türkiye, ‘ne olduğu tanımlanamayan’ arkasında bir merkez bankası ya da bir regülasyonun olmadığı ama bir taraftan da ‘geleceğin ödeme sistemi’ denilen bu paralara niye merak sardı? Tam bunu araştırırken Sözcü’den Özlem Ermiş Beyhan arkadaşımızın bir haberi düştü önüme. Haberde kripto para alım-satım platformlarının yetkilileri ile konuşulmuştu. Bir şirket yöneticisi günde 8 bin kişinin kendilerinden hesap açtığını bu rakamın bazı günler 40 bine yaklaştığını söylüyor. Bir diğer platformun müşteri sayısı yılbaşından beri üç ayda 1 milyon kişi atarak 2,8 milyon kişiye ulaşmış. Salgın döneminde işsiz kalanlar ya da evden çalıştığı için bilgisayar başında daha çok zaman geçirenler için en pratik yatırım aracı da şu sıralar kripto paralar. Neden mi? Başta Bitcoin hemen hepsi epeydir soluksuz yükseliyor. Bitcoin zaman zaman düşse bile, dolar/TL kuru yükselişte olduğu için bu düşüşler hissedilmiyor. Yani Bitcoin yatırımına yeni başlayanlar için ‘nereden alırsan al kazanıyorsun’ (kesinlikle yatırım tavsiyesi değildir) rivayeti kulaktan kulağa yayılıyor. Kaybetmeyi göze alıp hikayeye katılıyorlar
Banka mevduat faizlerinin yüksele yüksele yüzde 17-18’lere geldiği, bu rakamın da ‘hissedilen enflasyonun’ çok gerisinde kaldığı bir dönemdeyiz. Türkiye’nin ‘Z Kuşağı’ da bu ahval altında 1990’lardaki babaanneleri gibi bir finans çözümü bulmaya yöneldi. Gerek bir işi olup maaşlı çalışanlar gerekse ‘genç işsizler’ elindeki avucundaki 100-150 liralarla bile Bitcoin alıp satmaya başladı. Çünkü hem doların artışından hem de Bitcoin’in artışından ‘geometrik olarak kazanmak’ çok daha çekici geliyor. Kripto paralar için bir gün yüzde 12 yükselip ertesi gün yüzde 10 düşmek gayet sıradan dalgalanmalar. Dolayısıyla dar bütçeli yatırımlarla günlük kazanç peşinde koşan Z Kuşağı için burada hem adrenalin hem de faizden bir yılda kazanacağı parayı tek günde ‘trade etme’ ihtimali var. Şimdi çıkıp da birileri ‘bu işlerin sonu hüsrandır, yatırım yaparken profesyonellerden yardım alın’ filan demesin. Daha bu hafta, büyük fonlarından birinin (Archegos Capital) tek kalemde 8 milyar dolar kaybettiğini okumadık mı? Bunun domino etkisiyle büyük bankalardaki toplam zararın 20 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor. Tamam bu miktar Goldman gibi bankalar için ‘önemsiz bir kayıp’ olabilir. Oransal olarak ‘genç işsiz’ kardeşim için de Bitcoin işine girip 150 lira kaybetmek dünyanın sonu sayılmaz. Bu yükseliş devam ettikçe, hikayenin içine Elon Musk filan gibi baharatlar eklendikçe Türkiye’deki bu kripto para coşkusu daha da büyür. Bu coşkunun son dalgasında ‘papaz elinizde kalmayacaksa’ şimdilik yükselişin tadını çıkarmak lazım.