23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
23.07.2021 04:30

Çiftliğin yerini laboratuvar aldığında

Mantığa oturtmak mümkün olmasa da varlığımızı borçlu olduğumuz besin kaynaklarını kullanma yöntemimiz sürdürülebilir olmaktan çok uzakta. Teknolojinin bunun için de tavsiyeleri var

İnsanoğlu otobur bir tür mü etobur mu? Yoksa her ikisini de kapsayan çoklu bir beslenme rejimine mi sahip? Üç seçeneğin de kendinden son derece emin savunucuları var. Bu yüzden olması gerekeni bulmak için mevcut durumun gösterdiklerine bakmak daha anlamlı olabilir. İnsanoğlu et yiyerek de ot yiyerek de yaşayabilen bir tür. Ancak (etik boyutu bir yana) gıda amaçlı et üretimi (yani besi hayvancılığı) dünyamızın giderek kıtlaşan kaynakları üzerinde her geçen gün daha büyük bir baskı oluşturuyor. Önümüzde üç seçenek var. İlki beslenmemize aynen devam etmek. Ancak bu yöntemin deniz canlıları dahil her türden eti, her an biraz daha zor bulunan, pahalı ve az kişinin ulaşabileceği bir gıdaya dönüştürmesi kaçınılmaz. Çünkü “üretim” tüketimi karşılamıyor. İkincisi hayvansal besinleri hayatımızdan tamamen çıkarmak. Bu da kültürel kodlardan dolayı zorlu. Bu haftaki yazımızın konusunu oluşturan üçüncü yol ise et ihtiyacını yeni ve farklı kaynaklardan karşılamak. 30 yıl sonra 9 milyarı aşmış dünya nüfusunun dörtte üçü şehirlerde yaşayacak. Başka bir deyişle, milyarlarca insan her türden endüstriyel gıda kaynaklarına bağımlı bir hayat sürecek. Geçtiğimiz iki hafta boyunca etraflıca ele aldığımız tarım ürünlerindeki ölçekleme nispeten kolay. Ancak hayvancılıkta işler değişiyor. Çünkü gıda amacıyla sürdürülen hayvancılık faaliyetinin hem kaynaklara hem de doğaya çok yüksek bir faturası var.

Beslenirken yok olmak

Her gün biraz daha fazla duyduğumuz “sera gazları” etkisinde iki ana faktör var. İlki şehirleşme. Bugün dünyanın 25 büyük şehri, sera gazlarının yüzde 52’sinden sorumlu. İkincisiyse beslenme. Araştırmalara göre  bu şekilde beslenmeye devam edersek sera gazı salımı yüzde 51 oranında artacak. Dahası, sadece et yemeyi bırakarak dahi bu tabloda yüzde 44’lük bir düşüş yakalamak olası.  Gıda üretiminin çevreye etkileri radikal bir değişimin kaçınılmaz olduğunu ortaya koyuyor. Örneğin dünyamızın yüzde 70’i suyla kaplı ancak sadece yüzde 2,5’luk kısmı içilebilir halde. Bunun da yüzde 92’sini tarım ve hayvancılık faaliyetleri tüketiyor. Ekilebilir ve yaşanabilir arazilerin büyük bölümü yine hayvancılık faaliyetleri tarafından işgal altında. Artan talebi karşılamakta zorlanan sektörün hayvanlara eziyet derecesine varan şartları da cabası. Peki bütün bu gerçeklere rağmen (örneğin benim gibi) etten kopamayanlar için bir ara formül yok mu? Var; üstelik seçenekler de artıyor. Et, balık, tavuk gibi gıdaların alternatif yöntemlerle üretimi “sentetik etler” ve “ikame etler” adlı iki ana eksende ilerliyor. İlk kategoriyi oluşturan sentetik etlerin sektör jargonunda “kültür eti”, “yapay et” gibi pek çok farklı ismi var. Ancak hepsi de özünde eti hayvandan alınan kök hücrenin laboratuvar ortamında çoğaltılarak “üretilmesini” anlatıyor. Hiçbir inek öldürmeden alınan tek bir kök hücreyle 80 bin hamburger köftesi ya da bir tavuğun tek bir kök hücresiyle 100 bin tavuk burger üretmek mümkün. Üstelik genetik müdahalede bulunmadan, kimyasal bir katkı ya da ilaç kullanmadan, hayvanlara kötü muamele etmeden. En büyük engel ise maliyet. Bu yöntemi kullanarak ilk eti Hollandalı bilim insanı Prof. Mark Post üretmiş ve 2013’te Londra’daki bir bilim konferansında yemişti. Ancak Post’un o hamburger etini üretmesi 2 yıl sürmüş ve 250 bin euro’ya mal olmuştu. (Prof. Post, kurduğu Mosa Meat adlı yapay et girişimiyle yoluna devam ediyor). 2016’da Memphis Meats 1 porsiyon köfteyi 1.000 dolara üretmeyi başarmıştı. Bugün maliyetler geleneksel et fiyatlarına yaklaşmış durumda. Hedef 5 sene içinde market raflarında ucuz bir seçenek olarak var olabilmek.  Şimdiden “Eat Just” gibi girişimler Singapur’daki zincir restoranlarda laboratuvar üretimi tavuk etinden gıda satıyor. İsrail merkezli “Future Meat” laboratuvarı, 3,90 dolar maliyetle tavuk göğsü üretmeyi başardı. İsrailli bir diğer girişim “Aleph Farms”ın laboratuvar etleri Uluslararası Uzay İstasyonu’nda astronotların protein ihtiyacını karşılıyor. “Clara Foods” ve “Just Eat” benzer yöntemleri kullanarak laboratuvar yumurtasını, Fransa merkezli “Gourmey” dünyanın en vahşi yöntemiyle üretilen kaz ciğerini (foie gras) hiçbir kaz ya da ördek kullanmadan laboratuvarlarında üretiyor. ABD’li “BlueNalu”nun sarıkanatı, “Finless Food”un ton balığı, Britanyalı “Exmoor”un siyah havyarı da yine aynı sırra sahip. Laboratuvarlar hayvan kök hücreleriyle et üretirken bir diğer grup sadece sebze kullanarak et içermeyen ancak tadı et gibi olan “ikame et” yarışında. İmalatı daha kolay ve ekonomik olan bu seçenek şimdiden Domino’s, Burger King gibi pek çok meşhur zincirin menüsüne girmiş ve 200 milyar dolarlık bir pazar yaratmış durumda. Impossible Meat gibi öncü şirketlerin yanı sıra Prof. Can Akçalı tarafından kurulan Biftek adlı bir Türk girişimi de bu alanda varlık gösteriyor.

Yeni nesil dertler

Bütün bu gelişmelerin perde arkasında apayrı bir çekişme var. Örneğin gelişmeleri gören “geleneksel” et üreticileri, yapay ve ikame etlerin “et” ibaresini taşımasının engellenmesini talep ediyor. Öte yandan özellikle yapay etlerin teolojik açmazları da var. Örneğin İslami usullere göre “kesilmemiş” bir kültür bifteği caiz midir? Bir Yahudi domuz kök hücresinden üretilen eti yiyebilir mi? Etik açıdan et yemeyen bir vegan hiçbir hayvana zarar vermeden üretilmiş laboratuvar etini diyetine alır mı? Genetiği değiştirilmiş tohumlara yönelik tartışmalar dahi sürerken bu tip etler tüketiciler tarafından ne kadar kabul görür? Hiçbirine hazır olmadığımız bu türden nice sorulara rağmen yapay ve ikame etlerin birkaç sene sonra gündelik hayatın sıradan parçalarına dönüşmesi kaçınılmaz. Doğadan ekonomiye, sosyal yaşamdan sağlığa dönüştürecekleriniyse yaşayarak göreceğiz.

Teknolojinin hızı nefes kesiyor

• 2021 itibarıyla dünyanın en iyi üniversitelerinin üçte biri artık Asya’da yer alıyor. Çin, Hong-Kong, Singapur ve Güney Kore arayı açmış durumda. • Cep telefonu ekranlarında kullanılması hedeflenen, çatladığında kendini onaran bir şeffaf materyal geliştirildi. • Netflix’in oyun şirketi EA’den bir yöneticiyi transfer etmesi, platformun yakında oyunseverler için de bir hizmeti sunmaya başlayacağı ihtimalini gündeme taşıdı. • Çin merkezli video tabanlı sosyal ağ TikTok, 3 milyar indirilme barajını geçti. Şimdiye dek sadece Facebook bu kadar yüklenmişti. • Twitter, Instagram’ın Story hizmetini taklit eden Fleets uygulamasına son veriyor. • Twitter’ın Kurucusu Jack Dorsey’in finans girişimi Square, yeni bir Bitcoin platformu üstünde çalıştığını duyurdu. • Oyun dağıtım platformu Steam, SteamDeck adlı bir el konsolu geliştirdi. 400 dolar etiketli ürün bu yılın Aralık ayında satışa sunulacak. • Japon bilimciler 3 bin km uzunluğundaki bir hat üzerinden saniyede 319 terabit veri transfer etmeyi başararak internetteki yeni hız rekoruna imza attı. • Amazon, Facebook’un faaliyetine son verdiği uydu internet hizmetindeki ekibin tamamını transfer etti. • Paris’te uçtan uca robotla çalışan bir pizza restoranı açıldı. • “Uzay tarımı” üzerine deneyler yürüten Çin, Ay’a taşıyıp getirdiği pirinç tohumlarını yetiştirmeyi başardı. Şimdi 13 araştırma laboratuvarına dağıtılan 17’şer gramlık Ay toprağı üzerinde tarım imkanları araştırılıyor. • İnternete sızan belgelerde istihbarat kurumlarına casus yazılım satan İsrail merkezli NSO Group’un, aralarında Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülen Cemal Kaşıkçı’nın da bulunduğu 50 bin kişiyi takip ettiği ortaya çıktı. • Fidye virüsleri sahiplerine sadece bu yıl 33 milyon dolar karşılığı Bitcoin kazandırdı. • Microsoft RiskIQ adlı siber güvenlik şirketini 500 milyon dolara satın alıyor. • Doğum oranı sürekli düşen İran’da devlet “Hamdan” adlı bir eşleşme uygulaması geliştirdi. • Geliştirilen yeni bir çatı kaplama malzemesiyle binaların ısısını 13 derece düşürmek mümkün hale gedi. • Amazon uykumuzu takip edecek özel bir yöntemin patentini aldı. • Deneysel bir beyin implantıyla felçli bir hastanın düşünceleri söze dönüştürüldü. • Örümcek zehrinde bulunan bir proteinin kalp krizlerine bağlı ölümleri engelleme özelliğine sahip olduğu ortaya çıktı. • 741 bin vaka üzerinde yürütülen bir çalışmada alkollü içki tüketimiyle kanser arasında bir bağlantı bulundu. • ABD NC State ve Almanya Aachen üniversiteleri ortaklığında sivrisinek sokmasını engelleyen süper ince bir kumaş geliştirildi. • Singapur dünyanın en büyük yüzen güneş enerjisi santralini kullanıma soktu. 45 futbol sahası büyüklüğündeki paneller 60 megawatt elektrik üretecek. • 3D yazıcıyla üretilmiş ilk çelik köprü Amsterdam’daki bir kanal üzerinde hizmete girdi. • Dubai’de yerin 60 metre altına inen dünyanın en derin havuzu açıldı.  
M. Serdar Kuzuloğlu
M. Serdar Kuzuloğlu