Fransız düşünür Michel Foucault 19. yüzyılı “mekan çağı” olarak adlandırır. En meşhur örneği ise 18. yüzyılda yaşamış İngiliz Hukukçu Jeremy Bentham’dan aldığı ilhamla işlediği “panoptikon” adlı hapishane modelidir. Muktedirin iktidarını en hoyratça hatırlatabildiği bu yapılar tecriti sürekli bir gözetlenme hissiyle pekiştirerek mahkumu alabildiğine sindirir. Foucault “heterotopya” olarak adlandırdığı bu tür mekanların gözden uzak haline de dikkat çeker. Örneğin ölümü anımsatan mezarlıklar tam bir heterotopya olarak modern yaşamın hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan insanlarından mümkün olabildiğince uzakta konumlanır.
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim