23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
01.04.2022 04:30

Savaşın bir mağduru da “iklim”

Rusya-Ukrayna savaşının dünya enerji arz ve talebinde yarattığı dalgalanmalar, iklim krizini engellemeye yönelik çabaların büyük bir kısmını önüne katıp süpürdü

31 Ekim - 12 Kasım 2021 tarihleri arasında Birleşmiş Milletler liderliğinde İskoçya’nın Glasgow şehrinde düzenlenen İklim Değişikliği Konferansı, 2015’te epey olaylı geçen Paris İklim Anlaşması’ndan sonra bozulan moralleri düzeltmeyi başarmıştı. 26 ülkenin katıldığı etkinlikte kömür başta olmak üzere bütün fosil yakıtlardan uzaklaşma konusunda (bu alandaki tüketim şampiyonu Çin dahil olmak üzere) bütün katılımcılar olumlu görüş belirtmiş; takvimler ve eylem planları hazırlamıştı.

Hatta Britanya Hükümeti en cesur adımlardan birini atarak 2050 yılına kadar “sıfır karbon toplumu olma” yolunda bağlayıcı bir karar almıştı. Ne var ki üzerinden henüz birkaç ay geçmişken bugün yine Britanya’da Muhafazakar Parti’nin başını çektiği sağ kanat bu karardan geri dönülmesi için Başbakan Boris Johnson’a baskı yapıyor.

Üstelik bu U dönüşünde Britanya yalnız da değil. Ukrayna’yı işgal etmesi yüzünden Rusya’ya yönelik uluslararası yaptırımların tetiklediği enerji krizi, özellikle Avrupa’yı derin bir çaresizliğe itmiş halde.

Bölgenin en büyük sanayi ülkesi Almanya, enerjisinin hatırı sayılır bir bölümünü Rusya’dan ithal ettiği fosil yakıtlardan karşılıyor. Ancak aynı zamanda Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusunda da en cevval ülkelerden biri olması sebebiyle bu günlerde hummalı bir şekilde alternatif enerji kaynakları araştırıyor. Ara formüllerden biri farklı ülkelerden sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatı. Ancak Almanya’nın LNG’yi dönüştürecek santrali yok. Alman Hükümeti iki dönüşüm tesisi için Kuzey Denizi’nde milyarlarca euroluk bütçeyi onayladıysa da bunun seneler sonra hizmete girebilecek bir çözüm olduğunu unutmamak gerekir.

Çok daha kırılgan yapıdaki Çekya, hiç risk almadan kömüre dayalı kaynakları ihtiyacı kadar kullanmaya devam edeceğini açıkladı. Fransa ise daha önce ekonomik açıdan anlamlı bulmadığı için durdurduğu İspanya ile arasındaki 450 milyon euro’luk boru hattı projesini yeniden masaya yatırdı.

Durumun vahametini fark eden Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Avrupa için Rus gazına olan bağlılığı azaltacak 10 maddelik bir şablon hazırladı. Tavsiyeler arasında ev ve ofislerde sürekli ısıtma yerine (belirli bir ısıda otomatik olarak kapanacak) termostatlı çözümler kullanmak ve ev sıcaklıklarını 1 derece düşürmek var. Rapora göre sadece bu iki tedbir dahi Avrupa’nın Rusya’dan ithal ettiği miktarın yüzde 6’sına denk gelen 10 milyar metreküp doğal gaz tasarrufu sağlayabilir.

Özetle doğal gazının yüzde 40’ını, petrolünün ise yüzde 25’ini doğrudan Rusya’dan ithal eden Avrupa, bu geçiş sürecinde hem kömür tüketimini hem de fosil yakıt ithalatını artırmak zorunda. Sütten yanan ağızların ortak hedefi 2030 yılında Rusya’dan tamamen bağımsız bir enerji tedarik yapısı kurmak. Bu kararın enerji verimliliği ve yeşil enerji çözümleri konusunda dev bütçeli yatırımları tetiklemesi bekleniyor.

Dosta Bitcoin, düşmana ruble

Tek dertli taraf et peşindeki kasap değil elbette. Can derdindeki Rusya, doğal gaz ihracatında dünya lideri. Petrol ihracatındaysa ikinci sırada. Bu sebeple uluslararası yaptırımlarla ağır yara alan ekonomisinin tek kurtuluşu enerji ihracatı. O da bu hamlelerle köşeye sıkışmış durumda. En büyük sıkıntı, mevcut ticari anlaşmaların sürekliliğini sağlayabilmek.

Rusya’nın sınırları dışında neredeyse geçersiz hale gelen para birimi ruble akaryakıt anlaşmalarında da kilit rol oynuyor. Rusya Başkanı Vladimir Putin, ekonomisini canlandırmak adına “düşman” olarak sınıflandırdığı ülkelere sattığı akaryakıtın (mevcut sözleşmelere aykırı olarak) ruble ile ödenmesini istedi. Öte yandan -ilginç bir hamleyle- aralarında Türkiye’nin de bulunduğu “dost” ülkelerin ödemelerini kendi ulusal para birimleri ya da Bitcoin ile yapmasını kabul etti.

Kripto para manevrası, yılbaşından bu yana yüzde 30’a varan kayıp yaşayan Bitcoin’e adeta bir “hayat öpücüğü” etkisi yaptı. Bu karardan nasibini alamayan tek “dost” ise Çin. Zira ülkede geçtiğimiz sene her türden kripto para kullanımı yasaklandı. Ancak Çin Merkez Bankası tarafından kullanıma sunulan kripto tabanlı “e-Yuan” bu konuda bir seçenek oluşturabilir. İki ülkenin şubat başında Çin’de düzenlenen 2022 Kış Olimpiyatları’ndaki görüşmelerinde anlaştığı konular arasında bölgesel finansal işbirliğinin de bulunduğu iddia ediliyor.

Öte yandan “Putin’in Prensleri” olarak adlandırabileceğimiz oligarklara yönelik yaptırımlar da kripto paraları seçenek olmaktan çıkarabilir. Ana vatanları dışındaki milyarlarca dolarlık varlığına el konan Rus milyarderler kripto paralara yönelince bazı çevreler kripto borsalardan Rusları engellemelerini istemiş ancak kabul görmemişti.

Kripto paraların Rusya’nın ulusal stratejisine dönüşmesi durumunda olabilecekler ise meçhul.

Çin sansürüyle pişen Lantern adlı uygulama, birkaç haftadır Rusya’da lezzet testinde

Lantern, Rusların internetteki can simidi oldu

Rusya’ya yönelik yaptırımlar internet hizmetlerinde de hız kesmeden devam ediyor. Bir yandan Rus Hükümeti arka arkaya sosyal ağlara erişimi kısıtlarken, diğer yandan uluslararası birçok dijital hizmet Rusya’ya hizmet vermeyi kesiyor. Kimileri tarafından “Dijital Demir Perde” olarak adlandırılan bu cendereden çıkış yolu arayan Rus vatandaşları çıkışı “Lantern” adlı gizemli bir hizmette buldu.

Erişim engellerini kaldıran bu uygulamanın ücretli ve ücretsiz iki sürümü bulunuyor. Ücretsiz sürümde toplam veri transferiniz 500 MB ile sınırlı. 32 dolar karşılığında yıllık abonelik bedelini ödediğinizdeyse sınırsız miktarda veri ve hizmete ulaşabiliyorsunuz. Geliştirici şirket Rusya’da ücretsiz abonelikte de sınırsız hizmet verse de her gün paralı üyeliklerin arttığı rapor ediliyor.

Ülkede daha birkaç ay öncesinde kadar neredeyse kimsenin adını duymadığı Lantern, tabir-i caizse “kor ateşte pişmiş” bir çözüm. Çünkü ortaya çıkış sebebi olan Çin’deki çok daha gelişmiş ve amansız sansür yöntemlerinin hepsini aşmayı başararak 2 yıldır kullanıcılarına sansürsüz erişim sunmayı başarmış. İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde de çok sayıda kullanıcıya sahip. Apple ve Google uygulama merkezinden 150 milyondan fazla indirilen uygulamanın aylık 7 milyon aktif kullanıcısı bulunuyor. Son 4 haftada üstünden geçen trafikte yüzde 100 bin gibi akıl almaz bir artış olmuş.

Lantern’in temelini bireyler arası (p2p) özel bir ağ oluşturuyor. TOR benzeri bir protokol kullanarak merkezi hiçbir sunucuya bağlanmadan istenen adres ya da hizmete doğrudan kendi kullanıcıları üzerinden “sekerek” ulaşıyor. Yani Lantern kullanıcıları bizzat ağın kendisini oluşturuyor. Böylece VPN’lerin engellendiği durumlarda dahi erişimi kesintisiz sürdürebiliyor.

Geliştirici şirket şu günlerde “özgür” ülkelerdeki kullanıcıların sansürlü içerikleri kendi bilgisayarlarında barındırarak engelli ülkedeki kullanıcılara sunabileceği benzer bir uygulama üstünde çalışıyor. Böylece örneğin Barcelona’daki bir kullanıcı Tahran’daki bir başka kullanıcıya gönüllü hizmet verebilecek. Lantern kullanıcıları bu konuda yüreklendirmek için sunulan katkı karşılığında ödenecek Yinbi adlı bir kripto para dahi geliştirmiş.

Lantern’in kurucuları ya da geliştiricileri hakkında neredeyse hiçbir bilgi yok. Hizmet sundukları ülkelerden gelebilecek tehditlerden ötürü medya karşısına çıkmıyorlar. Ancak ilişkilerin altını biraz eşeleyince olağan bir şüpheli ortaya çıkıyor: ABD. Lantern’i geliştiren firma 2015 yılında ABD İçişleri Bakanlığı’na bağlı Open Technology Fund (Açık Teknoloji Fonu) üzerinden 790 bin dolar destek almış. (Bu fonun katkı sağladıkları arasında güvenli web tarayıcıları TOR ve Psiphon da yer alıyor.) Lantern’nin çatı şirketi Innovate Labs ise aldığı fonları kamuoyuyla paylaşmıyor. 

Decentraland Moda Haftası

Haftanın tortusu: Erkekler için ilk doğum hapı denenmeye başlıyor

• Ukrayna’nın Mariupol şehrinde içinde 120 bilgisayar ve oyun konsolu donanımı ve 500’den fazla teknoloji sergisi barındıran bilişim müzesi Rus bombardımanında imha edildi.

• İsrail’in en büyük yatırım şirketi OurCrowd, Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapay zeka odaklı bir ARGE merkezi kuracağını açıkladı. 50 mühendisin çalışacağı merkez Abu Dhabi’de yer alacak. Anlaşma iki ülke arasında 1 trilyon dolara ulaşması hedeflenen ekonomik iş birliği kapsamında gerçekleştirildi.

• Britanya’da yürütülen bir soruşturmada yönettiği siber saldırılarla 14 milyon doları aşan miktarda “gelir” elde eden Lapsus$ adlı siber suç örgütünün liderinin Oxford şehrinde yaşayan 16 yaşında otizmli bir genç olduğu ortaya çıktı. Microsoft başta olmak üzere birçok dijital hizmetin açıklarını kullanan, son olarak Nvidia şirketinin hack edilmesine karışan grubun mesajlaşma uygulaması Telegram’da 47 bin üyeli bir kanalı olduğu da belirlendi.

• Metaverse gündeminin çizgi üstü platformlarından Decentraland, ilk moda haftasına ev sahipliği yaptı. Birçok popüler moda markasının yer aldığı etkinlik 24-27 Mart tarihleri arasında gerçekleşti. Sadece davetlilerin katılabildiği emsallerinin aksine Decentraland Moda Haftası herkesin katılımına açık olarak düzenlendi. Beğenilen kreasyonlar NFT olarak satıldı.

• NASA, uzay teleskoplarının 30 yıllık çalışması sonucu kendi Güneş sistemimizin dışında keşfedilen gezegen sayısının 5 bini geçtiğini açıkladı. Geçtiğimiz aylarda görevine başlayan James Webb Uzay Teleskobu ile bu sayının çok daha artması bekleniyor.

• California Üniversitesi, Dünya’ya yaklaşan asteroidleri uzayda yok edebilen bir çözüm geliştirdi. Pi kodlu sistem, tespit ettiği gök taşlarını atmosfere girmeden önce ok benzeri maddeler fırlatarak 100 kilogramlık küçük kütlelere ayırıyor. Bu küçük parçalar da atmosferden geçerken eriyerek bertaraf edilmiş oluyor. Simülasyonlara göre bu şekilde 100 metre çapındaki bir göktaşını 24 saat içinde yok etmek mümkün. (Ek Bilgi: Dünya’ya doğru hareket ettiği tespit edilen 370 metrelik Apophis adlı asteroidin 2029 yılında Dünya’yı yok edeceğine yönelik iddialar var.)

• Erkekler için üretilen ilk doğum kontrol hapı bu yılın sonunda insanlar üzerinde denenmeye başlanacak. Hormon tabanlı olmayan yöntem, vücudun doğurganlığı belirleyen A vitamini ile etkileşimini temel alan bir yöntem kullanıyor. Fareler üzerinde yürütülen deneylerde başarı oranı yüzde 99 olarak kayıtlara geçti.

M. Serdar Kuzuloğlu
M. Serdar Kuzuloğlu