Uterus didelphys” diye özel bir durum olduğunu bu yazıyı yazmak için bilgisayarımı açtığımda öğrendim.
Normal olarak benim açımdan yazı işi böyle gelişiyor.
Yazı yazmak için bilgisayarımı açıyorum, önce dünyada, memlekette neler olmuş diye haberlere göz atıyorum, o arada ya haberlerdeki bir ayrıntı dürtüyor ya da serbest çağrışımla bir konu başka bir şeyi çağrıştırıyor derken, yazmaya başlıyorum.
Tuhaf olduğunu kabul ediyorum; ben de istemez miydim yazacağım konuyu önceden planlayayım, üzerine düşünüp notlar alayım.
İngiltere’de yaşayan Annie Charlotte (25) “uterus didelphys” tanısıyla dünyaya gelmiş.
Bu, Charlotte’un iki cinsel organı olduğu anlamına geliyor. Hermafroditlerden farklı olarak iki cinsel organı da kadınlara özgü.
Annie Hanım’ın dikkatimi çekmesi bu fiziksel durumu değil, söylediği bir söz:
İki sevgilisi varmış ve vücudunun özel durumu nedeniyle bu durum “teknik olarak” aldatma sayılmazmış.
Zekice bir kapak: çok aşklılık
Böyle konularda polemiğe girmeyi sevmem ama Annie Hanım’ın, erkek egemen kültürel ortamın etkisini fazlasıyla üzerinde hissettiğini ve o kültürel kavramlarla düşündüğünü söylemekle yetineyim.
Bu haberi okurken aklıma 15 – 28 Ocak tarihli New York dergisinin kapağı geldi.
Derginin kapak konusu “poliamori” adı verilen bir konu; Türkçeye “çok aşklılık” diye de çevirebiliriz.
Kapağın hatırımda kalması işlediği konudan çok derginin görsel yönetmeninin zekâsıydı.
Birbirine sarılmış dört tatlı kedicikten oluşan görsel, işlenen konudan daha çekici diye düşünmüştüm.
Vitrinine çalar saat koyan sünnetçiyi çağrıştıran bir yaklaşımdı bu.
Poliamori denilen şeyin, poligamiden farkı var. Bir kere işe “resmî kurumlar” karışmıyor!
Taraflar bilir ve onay verir
Poliamoride bireyler, birden çok sevgiliye sahip oluyorlar ve söz konusu ilişkiye dâhil olan herkes bu durumu biliyor ve bilmekle de kalmıyor, onaylıyor.
Dürüst ve açık bir durum var, kimse kimseden bir şey saklamıyor.
Poligamide ise çok eşle evlilik söz konusu.
Bazı Müslüman memleketlerinde olduğu gibi erkeğin birden çok kadınla evlenmesi (polijini) ya da modern öncesi bazı toplumlarda olduğu gibi bir kadının birden çok erkek ile evlenmesi (poliandri).
Böyle bilmiş bilmiş yazıyorum ama “poliamori” kavramını da yeni öğrendim sayılır.
Bu kavramın varlığından Aslı Perker’in, Ayrılığın İlk Günü isimli romanının yayınlanması vesilesiyle yapılan bir söyleşideki sözlerinden haberim olmuştu.
Hürriyet’teki o söyleşiyi aradım, buldum; Aslı (adıyla hitap edebiliyorum çünkü geçmişte birlikte çalıştığım bir arkadaşım ve iyi bir yazar olduğunu görmek beni mutlu ediyor) şöyle diyor:
“Çok adaletsiz bir denklem var. Türk kadını, Türk erkeğine çok fazla. Güzel, becerikli, akıllı... Türk erkekleri yakışıklılıklarıyla ünlü değil, malum. Becerikli oldukları da söylenemez. Sonra da kalkmış kadınlara ‘Medeni olalım, polyamory, yani çok aşklılık yaşayalım’ vs. diyorlar. Pardon? Siz bu kadar güzel kadınla çok aşklılık yaşarsınız. Biz bu kadar çirkin arasında ne yapalım? Sen beni koy Danimarka’ya, bak nasıl polyamory yaşıyorum!”
Biraz uzun bir giriş oldu ama artık ne yazacağıma da karar verdim, iki satır sonra fikrimi değiştirmezsem tabii: Bir insan, birden çok insana aynı anda âşık olabilir mi?
Eğer Spinoza gibi düşünüyorsanız bu soruya olumlu bir yanıt verebilirsiniz.
Rahmetli şöyle yazmıştı: “Aşk, dış bir neden fikrinin eşlik ettiği bir iç gıdıklanmasıdır.”
Ve doğrusunu isterseniz, sosyal medya imamlarının vaazlarına da yansıdığına göre bir erkeğin ya da kadının bir “iç gıdıklanmasına” maruz kalması çok normal ve kaçınılmaz bir durum.
Schopenhauer de günümüzde yaşamış olsaydı, Cübbeli Ahmet ile bu konuda anlaşabilirdi.
Bireyselleşmiş cinsel dürtü mü?
Aşkın Metafiziği’nde şöyle yazıyor:
“Bütün aşklar, istedikleri kadar dünyevilikten uzak görünsünler, sadece cinsel dürtüde temellenirler; evet, hatta bu âşıklık hali, sadece daha yakından belirlenmiş, daha özelleşmiş hatta sözcüğün en dar anlamıyla bireyselleşmiş cinsel dürtüdür.”
“Bireyselleşmiş cinsel dürtü” kuşkusuz ki bir aşk ilişkisinin içinde yer alır.
Ama bu aşk adını verdiğimiz ruhsal durumu tanımlamak için yeterli midir, emin değilim.
Cinsel çekim duyduğumuz herkese âşık olur muyuz?
Bu soruya olumlu yanıt verecek çok kişi olmaz diye düşünüyorum.
Günlük yaşamımızda çok sayıda insanla karşılaşabiliyoruz.
Güzel kadınlar, yakışıklı erkekler, ilginç karakterler dört bir yanımızdalar.
Onlara bakarken, göz göze geldiğimizde, yan yana oturduğumuzda mutlaka cinsel bir çekim hissediyor musunuz?
Eğer aklınızı sosyal medya vaizleri gibi bu işle bozmadıysanız böyle hissetmezsiniz.
Baştan çıkarma başta zeka işiydi
Kirkegaard, Baştan Çıkarıcının Günlüğü’nde, baştan çıkarmanın bir cinsiyet sorunu olmadan önce, aklın ve duygunun zengin çekiciliğinden kaynaklandığını söylüyor.
Onun için de her önüne gelen bizleri baştan çıkaramaz.
Aşkın insan ruhu üzerinde yarattığı en önemli etki verdiği seçilmiş olma duygusudur.
Etrafta bize benzeyen belki on binlerce insan varken, bir kadının (ya da bir erkeğin) sizi tercih etmesinin verdiği seçilmiş olma duygusundan söz ediyorum.
‘Seçilmiş olmak’ aslında teolojik bir kavram: Herhangi bir insanın doğaüstü bir kararla, benzersiz ve olağanüstü bir görev için seçilmesi.
Aşk ilişkisindeki taraflardan biri ötekine hiçbir zaman şunu söylemez: Seni seviyorum çünkü çok zenginsin, beni güzel yerlere, yemeğe-tatile götürüyorsun vs.
Birisi bunu size söylerse, onun sizi değil, sizin “fasilitelerinizi” sevdiğini düşünürsünüz.
Gerçek aşk bunlarla ilgilenmez.
Tam tersine aşkın objesi zeki olmasa da, namussuz olsa da, alçak bir yalancı olsa da, fakir olsa da, genel güzellik değerleriyle kıyaslandığında çirkin sayılsa da ona âşık olunabilir.
Sevgililerimizi seçiş biçimimiz, tercih ettiğimiz insan tipi kendi temel yaradılışımızı ortaya koyar.
Bizi etrafta dolaşan öteki erkeklerin ya da kadınların cinsel çekimlerinden koruyan şey de budur.
Aşk, seçtiğimiz birine teslim olma ile ilgili bir duygudur.
Bu gönüllü bir teslim oluştur ve en önemlisi neye teslim olduğunuzun da çoğu zaman farkında bile olmayabilirsiniz.
Onun için bu poliamori palavralarına inanmayın derim.
Aynı anda birden çok kişiye âşık olamazsınız. Aşk zannettiğiniz şey, salt cinsel çekimdir.