07 Eylül 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
19.07.2024 04:30

Küresel fiyatlamalar, bankalar, GYO’lar ve ihracatçılarda durum…

Küresel piyasalarda risk iştahının yükselmesini tetikleyen faktörlerin başında Powell’ın ABD Senato ve Temsilciler Meclisi’ndeki mülakatında enflasyonun yanında düşünmeleri gereken diğer unsurlara dikkat çekmesi, yüzde 2’lik hedefe ulaşmadan faiz indirmeye başlayabileceklerini belirtmesi ve enflasyonun düştüğüne dair kendilerine güvenleri olduğunu belirtmesi geldi. Ardından gelen Trump’a suikast girişiminin kamuoyu yoklamalarına göre Trump’ın popülaritesini artırması ve Trump’ın piyasa dostu algılanması genel olarak riskli varlıklara ilgiyi daha da artırıyor. 

Şu an için swap fiyatlaması eylül, kasım ve aralıkta olmak üzere FED’in üç faiz indirimi yapmasını öngörüyor. Her biri 25 baz puan olan bu indirimler sonucu politika faizi yıl sonunda yüzde 4,75’e gerileyecek. Bu hızlanan indirim beklentileri ABD 10 yıllıklarını yüzde 4,2’nin altına baskılamakta. Düşen faizler hem küresel tahvil yatırımcılarının değerleme karı yazmalarına, hem sermaye maliyetini düşürerek şirket değerlemelerinin artmasına hem de altın gibi faiz getirisi olmayan kıymetli madenlerin fiyatlarının yükselmesine sebep oluyor. 

Politika faizinin düşme ihtimalinin artması ve piyasa faizlerinin aşağı sarkması hisse senetleri ve altın için olumlu olsa da bu durum hızla tersine dönebilir.

Momentum yatırımcıları fiyatlamaların yukarı gidişatını alım fırsatı olarak görür. Bu yaklaşımı haklı bulurum, asla piyasayla kavga edilmez, piyasayla aynı yönde olup para kazanmak hedeftir. Aynı şekilde piyasa aşağı gelirken de çok düştü diye alınmaz, “düşen bıçak tutulmaz”. Yine de bu fiyatlamaları ters yönde değiştirebilecek riskleri not edelim ki bu risklerin gerçekleştiğini gördüğümüzde portföylerde hızlı aksiyon alabilecek stratejik altyapımız hazır olsun. 

Powell’ın sunumunun ardından; Cumhuriyetçilerin 6 Kasım seçimleri öncesinde bir faiz indiriminin yanlış olduğunu söylemesi, henüz hedeften uzakken bir faiz indiriminin zamansız olacağına ilişkin görüşleri FED’in faiz indirim kararını geciktirebilir. Bu durumun dışında Trump’ın kurumlara vergi indirimi gibi piyasa dostu algılanan vaatleri gerçekleşirse ABD’de kamu maliyesini olumsuz etkileyecektir. Tabii ki inen vergiler hisse senetleri için olumlu, ama gevşek maliye politikları da doğal olarak enflasyonist olmayacak mı? Yani en nihayetinde Trump’ın olası genişlemeci maliye politikaları doğal olarak Powell’ın faiz indirmesini geciktirip, tekrar “iş gören” faizlerin yükselmesine sebep olabilir.

Bunun sonucunda kaybeden sadece tahvil yatırımcısı olmayacaktır, yüksek faizler dönüp hisse senedi değerlemelerini de aşağı çekecektir. Bu yüzden küresel hisse senetleri, altın ve kripto varlıklarda ürkek iyimser bir görüşe sahibim. Özellikle Trump’ın kasımda seçilmesi halinde Rusya-Ukrayna savaşını çözme vaadi gerçekleşirse, ons altının bu şişmiş fiyatlardan yüzde 10’un üzerinde bir düzeltme yapması söz konusu olabilir. Yıl sonu gelmeden ons altının 2 bin 200 dolarlar seviyesinden alım fırsatı vereceğini düşünüyorum. 

İnşaat ve ihracatçıların hisselerinde temkin

Gelecek hafta itibarıyla ikinci çeyreğin mali tabloları açıklanmaya başlanacak. Bankalarla ilgili tahmin setleri gelmeye başladı, geçen hafta bahsettiğimiz gibi karın önceki çeyreğe kıyasla marj erimesi kaynaklı düşeceği ortada. Herkes tarafından bilinen riskin marjinal olumsuz fiyatlaması olmaz, bilakis artık karın iyileşerek gideceği varsayımıyla portföylerde banka ağırlıkları artırılabilir.

Bireysel tarafta aktif kalitesinde bozulma işaretleri olsa da ticari kredilerde tahsilatlar güçlü devam ediyor. Ağırlıklı kredi kartlarından kaynaklanan komisyon gelirleri, operasyonel karı destekliyor.

Ekim ayında küçük adımlarla başlamasını beklediğimiz faiz indirimleri mevduatlarda önden fiyatlanmaya başlanır. Halihazırda yüzde 70’i aşan faizlerle kullandırılan kredilerden tahakkuklar devam ederken TL mevduat faizleri her ay aşağı gelerek üçüncü ve özellikle de dördüncü çeyrekte banka marjlarını destekler. Bu nedenle bankalara yatırım konusunda ikinci çeyreğin ardından iyileşmeyi takip edeceğimiz birkaç çeyrek güvendeyiz.

İhracatçılar ise operasyonel tarafta negatif sürprizlere açık ve ileriki çeyreklerde hızlı bir toparlama garanti değil. İhracatçı şirketler dövizle borçlanma konusunda rahat. Haziranda döviz kredisi artışları aylık yüzde 2 ile sınırlanana kadar bankalar da döviz kredisi kullandırma konusunda pek hevesliydi. Kurun yatay gitmesi döviz kredisi kullanmış şirketlerin kambiyo giderlerini düşürüp en dipteki karlarına destek atacak.

Öte yandan operasyonel karlardaki etki maalesef bunun tam tersi. İlk çeyrekte kur yüzde 10 yukarı gitmişken ikinci çeyrekte ise tamamen stabil kaldı. Oysaki maliyetlerin TL bacağı yükselmeye devam ediyor. Nisan, mayıs ve haziranda toplam yüzde 7’nin üzerinde üretici fiyat enflasyonu artışı olurken ihracat fiyatlarının artmaması ihracatçı ve dövizle fiyatlayanların operasyonel marjlarını baskılayacak. Baskılanan operasyonel karlar ve eşzamanlı azalan kur farkı giderleri birbirini dengelese de akıllı para FAVÖK’e, yani nakit faaliyet karına odaklandığından ihracatçıların ikinci çeyrek sonuçlarının borsada olumsuz fiyatlanması riski var. 

Tema değerlemeden kıymetlidir. Bir sektörün veya şirketin güçlü bir hikayesi varsa, büyüme, marj artışı, yeni yatırımın tamamlanması, teşvikler veya faiz ortamının şirket lehine gelişmesi… Bunlar önce şirketlerin piyasa değerine yansır sonrasında analistler model revize eder, hisseler bir tur da o zaman yükselir. Katalist yokluğunda ise değerleme tek başına yükselişi tetikleyemiyor.

Yıllarca en büyük küresel yatırımcılara BİST’teki hisse önerilerinin oluşturulması ve satışını yapan bir analist olarak çıkarımım şudur ki; değerleme dışında art arda üç katalist sıralayamadığın bir hisseyi portföylere aldırtamazsın.

İnşaat sektörüne girdi sağlayan şirketler ve gayrimenkul sektörünü bana çok soruyorlar. Çarpan olarak iskontolu olması maalesef yeterli değil. Tamam, uzun vadeli portföylerde dursun bir gün elbette tema o sektörden yana da dönecek ama arada fırsatları kaçıracaksınız.

TCMB verilerine göre konut fiyatları 7’nci aydır reel olarak düşüyor. Mayısta yıllık yüzde 15 reel düşüş var. Yılın ilk yarısında ev satışları geçen yılın ilk 6 ayına göre yüzde 4 azaldı. Ev fiyatları düşerken, satışlar azalırken hangi şirket yeni konut projesine başlayacak, nasıl uzun çelik, düz cam, çimento satılacak? Yatırım amaçlı ev alanlar yüzde 50 mevduat faizi fırsatlarını kaçırma kaygısıyla satış amacıyla piyasaya daha çok gelecek daha da büyük iskontolar yapacak. Geçmişte yüksek faiz, değersizleşen TL’nin sonucu olarak gelirdi. Yani en azından dövizi olan kazandığıyla emlak yatırımı yapardı, şimdi o da yok. Kurumlar vergisi istisnası olan gayrimenkul yatırım ortaklıklarına şimdi bir de yüzde 10 asgari kurumlar vergisi gelecek. Tamam, karının yarısını dağıtan GYO’lar bundan muaf ama onun için de kar elde ediyor olmaları gerekmez mi? Sonuçta borsada inşaatla ilgili sektörlerin zamanının henüz gelmediğini düşünüyorum. 


“Küresel fiyatlamalar, bankalar, GYO’lar ve ihracatçılarda durum” başlıklı yazı basılı gazetede Mete Yüksel yerine yanlışlıkla Kerim Rota imzasıyla çıkmıştır. Yazarlarımızdan ve okurlarımızdan özür dileriz.