Cannes ve Venedik ile gezegenin en önemli film festivallerinden olan Berlin’in diğer iki önemli festivalden en büyük farkı, onlardan çok daha politik olmasıydı ancak bu yıl Berlin bu konuda deyim yerindeyse tamamen çuvalladı. Tüm dünyada olduğu gibi, Almanya’da da aşırı sağın yükselişinin endişe yarattığı bu dönemde, festival yönetiminin aşırı sağcı iktidar partisi AfD üyelerini açılış törenine davet ettiği ortaya çıktı. Bunun üzerine kopan fırtına sonrası yine aynı yönetim davetini “geri çektiğini” açıklayıp, bir de üstüne Demokrasiyi Savunuyoruz adı altında bir gösteri düzenledi. Ancak muz cumhuriyetlerinde olur denen cinsten Aziz Nesin’lik bu durum, festivalin ilk ve son ayıbı olmadı. Önceki festivallerde Ukrayna konusundaki hassasiyetini her an belirten festival, Gazze konusunda aynı hassasiyetin onda birini göstermeyerek ne kadar ‘demokratik’ olduğunu belli etti. Ödül töreninde Altın Ayı’yı alan Mati Diop’un “Filistin’in yanındayım,” cümlesi, tüm festivalin en açık ve en anlamlı karşı duruş cümlesiydi. Aynı açıklamayı ödül alan bazı sinemacılar da tekrarladı. Ertesi gün festival yönetiminden gelen “ödül alanların yaptıkları açıklamalar kendilerine aittir, festivalle ilişkilendirilemez” açıklaması, yönetimin başından beri sergilediği tutumun bir kez daha altını çizdi. Herkesin demokrasisi kendineydi!
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim