Darren Aronofsky ismini ilk kez 1998 yılında çektiği Pi filmiyle duyduk. Senaryosunu da yazdığı bu tuhaf ama çekici siyah beyaz filmle ‘ikinci filmini merakla beklediğimiz’ o yönetmenlerden biri oldu. İki yıl sonra yönettiği Requiem for a Dream o yılın en beğenilen filmlerindendi ve bağımlı bir kadını oynayan Ellen Burstyn’e Oscar adaylığı getirdi. Aronofsky bu filmle bağımsız sinemadan, Hollywood topraklarına transfer oldu. Ondan sonra büyük bir bütçeyle çektiği The Fountain’la kariyeri ‘sallan/yuvarlan’ bir ton aldı. Noah gibi hiç beğenilmeyenlerin yanı sıra, Black Swan gibi hoş filmlerle karşımıza çıktı. Bu hafta vizyona girecek The Whale (Balina) öncesi yönettiği Mother! da genelde çok kötü eleştiriler almıştı.
Yönetmenin 2008’de çektiği ve başrolü Mickey Rourke’a verdiği The Wrestler o yılın en çok konuşulan filmlerindendi. Bunun nedeniyse büyük bir yıldızdan, büyük bir enkaza dönüşmüş olan Rourke’u başrole taşımasıydı. ‘Çökmüş bir güreşçiyken, ailesi için tekrar yarışmaya giren eski bir sporcunun hayatı’ gibi klişe bir konu anlatan film, Hollywood’un sevdiği bir ‘dönüş’ gerçekleştirdiği için çok konuşuldu, Mickey Rourke Oscar adayı oldu ve o yıl Antalya da dahil olmak üzere gitmedik festival bırakmadı. Ama kariyeri bir daha o parlak günlere asla dönmedi.
İşte Aronofsky, Rourke için yaptığını bu kez Brendan Fraser için tekrarlıyor. 90’lı yılların sonuna doğru oynadığı sevimli komedilerle tanınmaya başlayan, 1999’un gişe şampiyonlarından The Mummy (Mumya) filmiyle yıldıza dönüşen Fraser, uzun yıllar bir yıldız olarak devam etti kariyerine. Büyük bütçeli komedi/macera filmlerinin aranılan oyuncusuyken, uzun süredir düşük bütçeli, çoğu vizyona girmeyen filmlerle devam ediyordu kariyer yolculuğu ve adı sadece ne kadar kilo aldığı haberleriyle anılıyordu.. Ta ki Aronofsky, Rourke için yaptığını, aradan yıllar sonra Fraser için yapana dek.
Oscar adaylığı
İlk kez geçen eylül ayında Venedik Film Festivali’nde görücüye çıkan Balina, en çok Fraser’la ilgili gündem oldu. Galada dakikalarca alkışlanan Fraser’ın gözyaşlarını tutamaması günlerce konuşuldu. Moby Dick hayranı emekli bir İngilizce öğretmeni olan Charlie’nin hikayesini anlatıyor film. Charlie aşırı kiloları dolayısıyla bakıma muhtaç halde yaşamaktadır. Yıllar önce yaşadığı bir gönül macerası yüzünden ayrıldığı karısı ve kızıyla yıllar sonra tekrar görüşmeye başlamış, ama kızı her fırsatta babasını diliyle dövmekte! En büyük yardımcısıysa artık hayatta olmayan ve uğruna ailesini terk ettiği partnerinin kız kardeşi. İşte filmde de bu dört karakterin hikayesine tanık oluyoruz. Fraser’ın yanı sıra, ona yardım eden Liz’e hayat veren Vietnam asıllı oyuncu Hong Chau’da Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar adayı oldu.