Bu haftaki hikâye güne, içinde bulunduğumuz ortama uygun: Kökü İsveç’te olan bir marşın, insanlara umut vermek üzere Türkçeleştirilme serüveni. Sözlerini İsveçli şair Gustav Fröding’in yazdığı Felix Körling bestesi, Tre Trallande Jäntor. Biz bunu Gençlik Marşı olarak bildik. Hani “Dağ başını duman almış / Gümüş dere durmaz akar” sözleriyle başlayan, “Yürüyelim arkadaşlar” nakaratını haiz marş. Aslında marş değil, Türkçeye aktarılırken marşa dönüştürülmüş. Hikâyesi, Milli Mücadelenin ilk yıllarına uzanıyor. Atatürk tarafından temaslarda bulunmak ve gözlem yapmak üzere İsveç’e gönderilen Selim Sırrı Tarcan, bu şarkıyı orada duymuş, çok sevmiş ve söz yazdırarak dönemin en etkili marşlarından biri hâline getirmiş.
Aslı, antimilitarist ve eğlenceli bir şarkı. Üç genç kızın ormanda başından geçenleri anlatıyor. Yer yer erotik sözlere de rastlıyoruz. Gustav Fröding, İsveç’in millî şairi kabul edilen isimlerden. Bizde Orhan Veli’nin yaptığı dokunuşa tekabül eden bir dönüşüme sebep olmuş. Şarkının tarihi daha eski ama bilhassa 30’lu yıllarda taş plaklar aracılığıyla pek çok eve girmiş. 1962’de Stockholm’de kurulan The Cyclons, bu şarkıyı 60’lı yıllarda dönemin tarzına uygun olarak yeniden yorumlamış.
Savaş yılları
Tre Trallande Jäntor‘ü İsveç’ten alıp Türkiye’ye getiren Selim Sırrı Tarcan, Mektebi Sultani’nin idman hocası ya da bugünkü deyişle beden eğitimi öğretmeni. 1916 yılında, temaslarda bulunmak ve oradaki durumu yerinde incelemek üzere İsveç’e gönderilmiş. Gelirken yanında getirdiği şarkıyı biraz değiştirerek notaya almış ve Ali Ulvi Elöve’ye giderek buna bir söz yazmasını istemiş. Elöve, o tarihte Tarcan’la aynı okulda Türkçe öğretmeni. Marşın ona getirildiği günü, hatıralarında şöyle anlatıyor:
“Selim Sırrı Tarcan ziyaretime geldi ve o günlerde pek gözde olan bir İsveç marşı için güfte yazmamı istedi. Vakit geçirmeden çalışmaya koyuldum. O yıllar, I. Dünya Savaşı’nın aleyhimize döndüğü yıllardı. Gençlik ve halk kaygıya kapılmıştı. Marş yazarken başlıca amacım bu havayı dağıtmak, gençlere azim, ümit ve kalp vermek oldu...”
Gerçekten de öyle olmuş ve bu marş, en karanlık zamanlarda insanlara umut vermiş. Atatürk’ün, Bandırma vapuruyla Samsun’a giderken güvertede bu marşı mırıldandığını, o geziye tanıklık edenler anlatıyor. Samsun’da başlayan, Erzurum ve Sivas yollarında devam eden yürüyüşte de bu marş önemli bir rol oynuyor ve en umutsuz zamanlarda hep birlikte söylenmek suretiyle insanlara umut aşılıyor. Tam da istendiği gibi.
Seçim şarkısı oldu
Kaynaklara göre, bu marş, ilk kez Tarcan ve Elöve’nin görev yaptığı dârülmuallimînde yani İstanbul Erkek Muallim Mektebi’nde çalınmış. Bugün, burası St. Joseph Koleji. Okul dışındaki ilk icra, 1916 yılının bahar aylarında, Kadıköy’de, İttihatSpor Sahası’nda gerçekleşiyor. Burası, o dönemki adıyla Papazın Çayırı’nda. Bugünkü yerini işaret edecek olursak, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu.
Gençlik Marşı, 20 Haziran 1938’de, 2400 sayılı kanunla “millî marş” statüsüne alınmış. Sonrasında defalarca plağa aktarılmış, dilden dile bugüne gelmiş. Yakın dönemde, onu, Kenan Doğulu, Yaşar, Vokaliz gibi isimler seslendirdi. Ayrıca hafızanızı zorlarsanız, 2002 seçimlerinde bir siyasi parti tarafından seçim şarkısı olarak kullanıldığını hatırlarsınız. Milli marş statüsüne alınmış ama telif hakkı dışarıda olduğu için partiye kaptırılmış. Neyse ki o günler unutuldu ve marş, sivilleşti. Bugün hâlâ herkese umut veren, coşkuyla söylenen ezgilerden. Güneşin ufuktan doğacağı günün özlemiyle dillerde.