24 Nisan 2024, Çarşamba Gazete Oksijen
28.05.2021 06:00

Pandemide düşenler ve ayakta kalanlar

Pandemi sonrası küresel toparlanmanın eşit yaşanmayacağına dikkat çeken Roubini, riskler ve olanaklara baktığı bir dünya turuna çıkıyor

Son zamanların en ciddi küresel durgunluğu sonrası, gerek özel gerek resmi tahminlere dünyadaki üretimin bu yıl ve önümüzdeki yıl hızla toparlanacağına dair iyimserlik hakim. Ancak büyüme ülkelerin arasında ve içinde eşit dağılmayacak. Toparlanmanın V şeklinde mi (potansiyel büyümenin üzerine çıkan güçlü bir geri dönüş), U-şeklinde mi (V’nin daha zayıf bir versiyonu), yoksa W şeklinde mi (çift dipli durgunluk) olacağı, farklı ekonomilerde ve bölgelerdeki birçok faktöre bağlı olacak.  Koronavirüsün birçok ülkede hâlâ kontrol altına alınamadığı düşünüldüğünde, virüs sebepli yeni kısıtlamaların mükerrer dur-kalk döngülerine yol açıp açmayacağı belirsiz. Ekonomilerini yeniden açmakta fazla aceleci davranan bazı ülkelerde bu duruma şahit olduk. Kaygı verici bir diğer ihtimal de aşıya dirençli yeni varyantların ortaya çıkması.

Virüs dışı riskler 

Virüsün yanı sıra göz önüne alınması gereken bir dizi ekonomik risk de söz konusu. Çok fazla firmanın iflas etmesi ve uzun süreli işsizlik yüzünden çalışanların becerilerinin erozyona uğrayıp istihdam edilemez hale gelmeleri durumunda toparlanma yavaş olup kalıcı hasar bırakabilir. Yüksek borçlu firmaların nasıl etkileneceği de merak konusu. Tüketicilerin pandemi dönemindeki tasarruflarını harcaması sonucu bastırılmış talebin serbest kalmasıyla bu etki ne ölçüde silinecek, bilmiyoruz. 
ABD’de yeni vaka sayısındaki düşüş, yüksek aşılama rakamları ve artan tüketici güveni bu sene güçlü bir toparlanma yaşanacağına işaret ediyor.
ABD’de yeni vaka sayısındaki düşüş, yüksek aşılama rakamları ve artan tüketici güveni bu sene güçlü bir toparlanma yaşanacağına işaret ediyor.
Sosyo-politik kaygılar da var: Artan eşitsizlik daha fazla istikrarsızlığa ve talep baskılamasına yol açar mı? Bu sorunun yanıtı büyük ölçüde, geride kalanların gelir ve harcamalarını desteklemeye dönük politikaların ölçeğine, kapsamına ve kapsayıcılığına bağlı olacak. Benzer şekilde, şu ana kadar sağlanan makro teşviklerin yeterli mi yetersiz mi olacağını henüz görmedik. Bu teşviklerin aşırı olduğu da ortaya çıkabilir; bunun sonucunda kimi durumlarda hem enflasyon hem de enflasyon beklentisi hızla artabilir. Yine de toparlanmanın ABD ve Çin ile beraber Çin’in küresel tedarik zincirlerine dahil olan, gelişen Asya piyasalarında daha güçlü olması bekleniyor. ABD’de vaka sayısındaki düşüş, yüksek aşılama rakamları, artan tüketici ve işletme güveni ve gerek mali gerekse parasal büyümenin kapsamlı etkileri güçlü toparlanma sağlayacaktır.

Aşırı ısınma 

Buradaki asıl risk ise ekonomik anlamda aşırı ısınma. Yakın geçmişte yaşanan enflasyon artışı FED’in umduğundan daha kalıcı olabilir; ayrıca bugünün şişkin finansal piyasalarında düzeltmeye gidilirse güven zayıflayabilir. Çin ve ona bağlı ekonomilerde, toparlanma büyük oranda yetkililerin virüsü erken kontrol altına alması ve makro teşvikler sayesinde hızlı ve güçlü oldu. Söz konusu teşvikler hızla yeniden açılmayı ve iş güveninin yeniden tesisini mümkün kıldı. Ancak Çin özel ve kamu sektörünün belli bölümlerindeki yüksek borç oranları risklere yol açıyor. Daha geniş bakıldığında ise ABD ile Çin arasındaki rekabetin giderek tırmanma ve bir nevi Soğuk Savaş’a dönüşme ihtimali, özellikle daha büyük ölçekli bir ekonomik ayrışmaya ve yeni bir himayeciliğe yol açarsa, Çin’de ve tüm dünyada büyümeyi tehdit edecektir.

Avrupa’yı bekleyen tehlikeler

Avrupa ise daha kötü durumda. Kıta, yeni bir enfeksiyon ve kapanma dalgası yüzünden 2020’nin son ve 2021’in ilk çeyreğinde çift dipli durgunluk yaşadı. Yılın ikinci çeyreği boyunca toparlanma zayıf olacaktır ancak aşılama oranları artmaya devam eder, makro politikalar da bağdaştırıcı niteliğini korursa, yılın ikinci yarısıyla birlikte büyüme hızlanabilir. Yine de ücretsiz izin planlarının ve çeşitli kredi garantilerinin vaktinden önce sonlandırılması daha kalıcı yaralara ve gecikmelere sebep olabilir. Dahası, uzun süredir ihtiyaç duyulan yapısal reformlar yapılmadığı için, euro bölgesinin belli kısımlarındaki düşük potansiyel büyüme ve yüksek kamu borcu oranı sürecek gibi görünüyor. Avrupa Merkez Bankası varlık satın alımını sürdürdükçe, ülke farklılıkları (yani, Alman ve İtalyan tahvil gelirleri arasındaki fark) düşük seviyede kalabilir. Ancak parasal desteğin eninde sonunda aşamalı olarak bitirilmesi gerekecek ve açıkların azaltılmasına ihtiyaç var. Ayrıca krizden faydalanmak isteyen, AB muhalifi popülist partilerin yarattığı endişe olduğu gibi duruyor.  Japonya’da da yeni başlangıç bir hayli yavaş oldu. Yeni ir enfeksiyon dalgasını kontrol altına alma amaçlı kapanmanın ardından, ülke bu yılın ilk çeyreğinde negatif büyüme gösterdi ve Tokyo’da düzenlenecek Yaz Olimpiyat Oyunları’nı gerektiği gibi yönetmekte zorlanıyor. Japonya da büyümesini artırmak ve devamında mali konsolidasyonu mümkün kılmak için yapısal reformlara muhtaç. Ayrıca, devasa kamu borçları sürdürülemez hale gelebilir. Son olarak, birçok gelişmekte olan ekonomide durum daha hassas. Bu ülkelerde yüksek nüfus yoğunluğu, zayıf sağlık sistemi ve düşük aşılama oranları yüzünden virüs yayılmaya devam ediyor. Çoğunda iş dünyasının ve tüketicinin morali bozuk; turizm ve havale gelirleri kurudu; borç oranları şimdiden yüksek ve muhtemelen sürdürülemez nitelikte; üstelik yüksek borçlanma maliyeti ve zayıf para birimleri yüzünden mali durum sıkıntıda. Dahası, sıkı politikaların gevşemesi için yeterli manevra alanı yok ve bazı ülkelerde popülist politikalar siyasi inanılırlığı baltalıyor.

Türkiye “dikkatle izleyin” listesinde

Dikkatle izlenmesi gereken en sorunlu ekonomiler arasında Hindistan, Rusya, Türkiye, Brezilya, Güney Afrika, Sahra Altı Afrika’nın birçok bölgesi ve Orta Doğu’nun daha kırılgan, petrol ithalatçısı ülkeleri yer alıyor. Birçok ülke resesyon değil depresyon yaşıyor. 200 milyondan fazla insan yeniden aşırı yoksullaşma riski taşıyor. Bu adaletsizliğin şiddetlenmesiyle, açlık ve hastalık konusundaki en kırılgan ülkeler, iklim değişikliğinden de en ciddi tehdidi görenler oluyor. Dolayısıyla olası istikrarsızlık sebepleri oldukları yerde duruyor. © Project Syndicate