20 Nisan 2024, Cumartesi
14.05.2021 10:39

Şark Ekspresi’nde son cinayet

Melih Esen Cengiz’in Bir Kadın Bir Cinayet romanında 1977 Mayıs’ındaki Orient Express’in son yolculuğuyla Türkiye’nin kanlı 1 Mayıs’ı iç içe geçiyor

İşe bak, Orient Express son seferini yapıyor. İçindeki bir yolcu katil. Topkapı Sarayı’nın dış bahçesinde cinayet… Hay Allah!” Melih Esen Cengiz’in Bir Kadın Bir Cinayet romanındaki Emniyet Müdür Muavini vakayı böyle özetliyor. Endişelenmekte haklı çünkü maktul de, cinayet şüphelisi de yabancı. Ortak noktaları ise, Orient Express’in 1977 Mayıs’ındaki son seferiyle İstanbul’a gelmiş olmaları… Evet, 1977 Mayıs’ındayız… Taksim’deki kanlı 1 Mayıs’ın üzerinden henüz birkaç hafta geçmiş. Sağcı ve solcu gençler şehrin her yanında çatışıyor. İstanbul morgu gencecik bedenlerle dolup taşıyor. Bunlar yetmezmiş gibi yaşlı bir Avrupalı erkek, Gülhane Parkı’ndaki ağaca asılı halde bulunuyor. Kimdir, hangi ülkenin vatandaşıdır, ne iş yapar belli değil. Ağacın dibinde yaşlı bir Alman kadın “Onu ben öldürdüm!” diyerek ağlıyor. İkisi de baloya gider gibi giyinmişler. Olayı çözmekse Sultanahmet Karakolu’nun genç amiri Komiser Attila Onan’ın işi. 

Herkes ensesinde

Vicdanlı ve akıllı bir polis Komiser Attila. Yaşlı kadının gerçekten katil olabileceğini aklı kesmiyor. Almanca bildiği için şüpheliyle rahatlıkla anlaşabiliyor. Soruşturması boyunca ensesinde sürekli şehre yine Orient Express ile gelmiş Fransız polis Andres’in, Türk amirlerin ve basının nefesini hissediyor. Karakolun bulunduğu Sultanahmet Meydanı’nda ise her an sosyalist ve milliyetçi gençler arasında bir çatışma bekleniyor. Etraftaki Katmandu yolcusu hippiler bile huzursuz. Tek cinayet şüphelisi olan 61 yaşındaki Gisela Haberzettl ise garip bir kadın. Her gün ifade değiştiriyor. Bir dediği bir dediğini tutmuyor. Komiser Attila’nın sabrını zorluyor. Bir taraftan da 20. yüzyıl Avrupa tarihini önüne serip sıkıcı hayatını renklendiren kadına yakınlık hissediyor komiser. Böylece Orient Express’in son yolculuğuyla Türkiye’nin kanlı Mayıs’ı romanın kurgusunda iç içe geçiyor.

Toplumsal polisiye

Tesadüf bu ya, Melih Esen Cengiz’in Altın Kitaplar tarafından yeni yayımlanan romanıyla, polisiye uzmanı Erol Üyepazarcı’nın 221B dergisindeki yazısını aynı günlerde okudum. “Polisiye Romanda Toplumsal Sorunlara Yaklaşım” başlıklı yazıda Üyepazarcı, ünlü Yunan polisiye yazarı Petros Markaris’in sözlerini aktarmış: “1960’lardan sonra roman toplumsal sorunlar yerine karakterler üzerinde durmaya başladı. Ama son yirmi yıldır bu da değişime uğradı. Postmodern dediğimiz tür çıktı ortaya. Bu durum toplumsal romanın havada kalmasına neden oldu. İşte bu durumda Avrupa’da polisiye roman, toplumsal romanın yerini aldı. Son dönemin polisiye romanları toplumsal sorunlara ayna tutuyor.”

Zarifçe sürüklüyor

Bir Kadın Bir Cinayet, Markaris’in bahsettiği yeni Avrupa polisiyesinin günümüz Türk romanına yansımasına güzel bir örnek. Üstelik Avrupa ve Türkiye tarihindeki kırılmaları başarıyla bir araya getiriyor. Bir de buna Melih Esen Cengiz’in insanı zarifçe sürükleyen anlatımı eklenince, mayısta okuması zevkli oluyor.  Bir Kadın Bir Cinayet/ Melih Esen Cengiz/ Altın Kitaplar/ 248 Sayfa.