19 Mayıs 2024, Pazar Gazete Oksijen
16.06.2023 04:30

CHP değişimin yol haritasını açıklamak zorunda

CHP muhalif kesimde her geçen gün daha da yükselen değişim talebini nasıl karşılayacağını net bir şekilde kamuoyuna açıklamak zorunda.Bu süreci ne kadar hızlı ve şeffaf şekilde yönetirse parti bir sonraki yerel seçimlere o kadar iyi hazırlanmış olacak. Son pişmanlık fayda etmez!

Muhalif seçmenler son seçimde yaşadıkları derin düş kırıklığını bir daha yaşamak istemiyor. O nedenle CHP’de büyük bir değişim görmek istiyor. Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi bu seçimde elde edilen yüzde 48 desteğin göz ardı edilmesini kabul etmeyerek değişimi zamana yaymak istiyor. Muhalif seçmenler de CHP yönetimi de önümüzdeki yerel seçimlerde başarılı olmak ve bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimine daha iyi bir şekilde hazırlanmak istiyor. Bir tarafta acil değişim talep eden geniş bir seçmen kitlesi var, diğer tarafta değişimi kendi kurumsal takvimine göre zamana yaymaya alışmış bir parti mekanizması var. Sıkıntı şu ki 9 ay sonra bir seçim var ve CHP bu seçimde başarılı olmak istiyorsa şu an kendisinden değişim talep eden seçmenlerin taleplerini karşılamak zorunda.

CHP değişim sürecini yönetemiyor!

Seçimden sonra geçen iki hafta gösterdi ki CHP geniş muhalif tabanın değişim talebini yönetmekte zorlanıyor. Bu durum yeni değil. CHP garip bir şekilde denizi aşıyor ama her seferinde derede boğulmayı başarıyor. Gerek ilk gerekse de ikinci tur seçim gecesi gördüğümüz gibi, CHP seçim sonucunun belirginleştiği o kritik saatlerden itibaren tabanda yaşanan derin düş kırıklığını giderecek adımları atmakta çok geç kaldı. Geçen hafta yazdığım gibi, seçim geceleri seçimin sonucunun hikayesini yazmak için son derece kritik öneme sahip anlardır. CHP her seçimde bu tarihi fırsatı kaçırıyor. Kanaat oluşturmada zamanlama hatası yapıyor. Atı alan Üsküdar’ı geçtikten sonra atılan naranın kimseye bir faydası yok…
CHP yönetimi muhtemelen kendi yaşadığı yenilginin yarattığı şokla kamuoyundan yükselen değişim talebinin boyutunu hesaplayamadı. Ya da her zaman olduğu gibi muhalif seçmenlerin yükselttiği değişim talebinin zamanla söneceği hesaplandı. Zira geçmişte böyle olmuştu. Hatırlayın, Baykal partiyi baraj altında bırakmış sonra da yine o parti tarafından genel başkanlığa getirilmişti.

CHP yalnızca ‘CHP’lilerin’ partisi değildir!

Ancak devir değişiyor. Bugün CHP artık sadece üyelerin, delegelerin ya da parti emektarlarının partisi değil. Değişen seçim sistemi ile birlikte CHP artık Türkiye’de değişim isteyen yüzde 50’nin partisi olmuştur. Bunu yerel seçim sonuçlarıyla ve son seçimde alınan yüzde 48 oyla görüyoruz. Dolayısıyla partinin değişim talebine sessiz kalması artık bir seçenek değildir. Bugün değişim talep eden seçmenlerden yarın yerel seçimlerde CHP’li adaylara oy istenecek. O nedenle CHP yönetimi bir an önce sadece kendi parti tabanını değil, geniş muhalif kamuoyunun taleplerini de hesaba katan bir değişim takvimi açıklamak zorunda.

Muhalif seçmenler artık kaybetmek istemiyor!

Geldiğimiz noktada artan kamuoyu baskısıyla birlikte artık hem CHP yönetimi hem de partide liderlik pozisyonu için adı geçen İmamoğlu ve Özgür Özel gibi isimlerin her biri değişim mesajı veriyor. Ancak bu değişimin nasıl bir değişim olacağı hala tam bir muamma. CHP yönetimi ilk başta MYK değişimi ile bu süreci atlatmayı umdu, olmayınca da seçimli kurultay kararı aldı. Ancak partiye üye olmayan geniş muhalif kesimin talebi ne MYK değişimi ne de kurultayda değişim ile sınırlı.

Muhalif seçmenler artık kaybetmek istemiyor. Özellikle AK Parti ve Erdoğan’dan önce başka bir siyasi lider tanımayan genç seçmenler hem önümüzdeki yerel seçimlerde hem de bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde kazanacak aday ve strateji ile seçime girmek istiyor. O nedenle muhalif seçmen için CHP kurultayının takvimi değil, onları zafere götürecek sürecin takvimi önemli. Muhalif seçmenler Kılıçdaroğlu sonrasını görmek istiyor. CHP tabanı genel başkan arıyor, geniş muhalif iktidara alternatif bir muhalefet arıyor. Şimdi Kılıçdaroğlu’nun yapması gereken bu iki farklı talebi nasıl karşılayacağını kamuoyuna somut bir şekilde açıklamak. Değişimin yol haritasını açıklamadan yapılacak her hamle geniş muhalif tabanla parti arasında Kılıçdaroğlu tarafından büyük bir emekle kurulmuş olan köprünün doğrudan yıkılması demek. Bu iki grup arasındaki köprü CHP’yi yerelde iktidar, Kılıçdaroğlu’nu ikinci turda aday yaptı. Önümüzdeki dönemde geniş muhalif kesimle CHP arasındaki duygusal çöküşe son verilmez ise parti yeniden baraj sıkıntısı çektiği döneme geri dönebilir, yerel seçimlerde başarı hayal olur.

Cumhurbaşkanlığı seçimini bırak, yerel seçime bak!

Dikkat ederseniz bu yazının başından itibaren bir değişim takviminden söz ediyorum. Şimdi gelin bu takvimin parametrelerini belirleyelim.

Yerel seçimler öncesi partiyi bırakmış olan Kılıçdaroğlu’nun partiye yarardan çok zararı olacaktır. Yüzde 48 almış, parti tabanında son derece pozitif bir intiba bırakmış ve dürüstlüğü ile herkesin gönlünü kazanmış bir liderin gidişi son derece hassas dengeleri gözeterek yönetilmelidir. Kılıçdaroğlu ancak kendi rızasıyla o partide başkanlık yarışını kaybedecek bir güce sahiptir. Dolayısıyla değişim takvimi hazırlanırken bu hassas dengeler gözetilmelidir.

Şu anda muhalif kamuoyunda partinin lideri olarak görülen isimlerin başında İmamoğlu gelmektedir. Ancak bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi 5 yıl sonra! Önümüzde bir yerel seçim var. İmamoğlu’nun yerel seçimler öncesinde CHP genel başkanlığına talip olması demek, İstanbul’un peşinen AK Parti’ye teslim edilmesi demek. Benzer durum tüm diğer belediye başkanları için de geçerli.

Özetlersek, CHP bu iki temel parametreyi hesaba katarak muhalif kesimde her geçen gün daha da yükselen değişim talebini nasıl karşılayacağını net bir şekilde kamuoyuna açıklamak zorunda. Bu açıklama başta Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu olmak üzere partinin önde gelen isimlerinin tam desteğiyle yapılmak zorunda. CHP bu süreci ne kadar hızlı ve ne kadar şeffaf bir şekilde yönetirse parti bir sonraki yerel seçimlere o kadar iyi hazırlanmış olacak. Son pişmanlık fayda vermez! 

Tek kaybeden Kılıçdaroğlu mu?

Seçim sonrası tartışmalarda tüm fatura tek bir kişiye, Kemal Kılıçdaroğlu’na çıkartılıyor. Oysa Kılıçdaroğlu çok değil sadece 2 puan oyu rakibinden alabilmiş olsaydı bugün onu eleştirenler muhtemelen başarıdaki payları üzerine yarışa girecekti. Ama bu işler böyle, mağlubiyet öksüzdür. O nedenle Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerde üsluba özen göstermek sadece bir etik duruş değil aynı zamanda bir hakkaniyet meselesidir.

CHP elbette eleştirilmeli. Her iki seçim gecesi de çok kötü yönetildi. İki seçim arası kıymetli zaman çok kötü değerlendirildi. Ancak bütün bu eksiklere rağmen eğer eleştiriler sadece Kılıçdaroğlu ile sınırlı tutulursa, değişim talebi sadece CHP ile sınırlı kalırsa muhalefet daha çok seçim kaybeder. Çünkü Türkiye’de CHP sorunu olduğu kadar etkin muhalefet sorunu da var.

Muhalefet bu seçime bir ittifak olarak girdi. Ortada bir başarısızlık var ise fatura tüm ittifaka çıkartılmalı. Aslına bakarsanız parti olarak CHP bu seçimde oyunu en çok arttıran parti oldu. O nedenle yalnızca CHP ve Kılıçdaroğlu odaklı bir hesaplaşma muhalefetin önünü açmaya yetmeyecektir. Ek sorular sormak zorundayız. İyi Parti neden geçen seçime göre oy kaybetti? DEVA ve Gelecek neden AK Parti’ye küsmüş ve bazı kamuoyu yoklamalarında 10 puanı aşmış geniş bir seçmen kesim için bir seçenek olamadı? HDP neden tabanını birleştiremedi? Ya da daha genel sorayım: Halkın yaşadığı bunca ekonomik sorun varken muhalefet neden iktidarın güvenlik ve terör odaklı kampanyasına teslim oldu? Bu soruları tüm muhalefet liderlerine sormak zorundayız. Yoksa sabah öğle akşam Kılıçdaroğlu üzerinden yürütülecek bir tartışmanın kimseye bir faydası yok.