28 Mart 2024, Perşembe
06.08.2021 04:30

‘Siyasiler artık iklim krizini görmek zorunda’

Kuruluş dilekçesine hala yanıt bekleyen Yeşiller Partisi’nin 11 aydır kullandığı “Evimiz yanıyor” sloganı gerçek oldu. Bunu öngörmek bir kehanet değildi, çünkü kriz göstere göstere geliyor. Siyaset ise konuya hala uzak. Yeşiller’in eşsözcüsü Emine Özkan herkesi şimdiden uyarıyor: “İklim, ilk seçimin öncelikli konusu olmalı. Yoksa öncelik sanılan her şey bir hayale dönüşecek”

Dört ay önce bu sayfada yazdığım cümle ne yazık ki hala geçerli: Türkiye’de Yeşiller Partisi kurulamıyor! 11 aydır İçişleri Bakanlığı’ndan kurulduklarını tescil eden belgeyi bekliyorlar ama nafile... Bakanlık ve Bakanlık görevlilerini dava ettiler ama sonuç çıkmadı.  Yeşiller Partisi’nin neden gerekli ve önemli olduğunu anlatacak onlarca cümle kurmak mümkün ancak 11 aydır haykırdığı sloganı aktarmakla yetineyim: “Evimiz yanıyor! Bu yangını söndüreceğiz!” “Benden sonra tufan”, “Abartıyorlar”, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”lar havada uçuşurken mecaz gerçeğe döndü, evimiz cayır cayır yanıyor ve yangını söndüremiyoruz! Marmaris, Hisarönü, Bodrum, Manavgat, daha niceleri gözümüzün önünde yandı. Ve bunlar olurken iklim krizinden başka her şey konuşuldu. Çünkü Türkiye iklim krizi gerçeğinden kaçıyor. Paris Anlaşması’nı imzalayan 197 ülke arasında anlaşmayı onaylamayan altı ülkeden biriyiz. Diğerleri ise Eritre, İran, Irak, Libya ve Yemen.  Hal böyleyken ekolojik reform talebiyle ortaya çıkan Yeşiller Partisi, sürekli sistem dışında tutulmaya çalışılıyor. Oysa Fuat Keyman, bir ay önce Karar gazetesi için kaleme aldığı yazıda Yeşiller Partisi’ne neden gerekli olduğunu çok net anlatmıştı: “2020’ler dünyasının ‘ısınan dünya’ olması; iklim değişikliği ve küresel ısınma sorunlarının temel sorun haline gelmesi; ama aynı zamanda, bu alanda yapılacak çalışmaların ekonomik eşitsizlik ve işsizlikten temel gereksinimlere ve güvenliğe uzanan alanda yaşanan sorunların çözümü için kritik önem taşıması; ve yeşil partilerin giderek artan sayıda ülke siyasetlerinde ve küresel yönetişimde etkili ve kilit aktör konumuna gelmeleri, Türkiye’nin niye Yeşiller Partisi’ne gereksinimi olduğunun bir göstergesidir.”

Bir hafta içinde Türkiye’de 180’den fazla yangın çıktı, 160’tan fazlası kontrol altına alındı. 6 ülkeden gelen hava araçlar ve TOMA’larla da yangınlara müdahale ediliyor.
Bir hafta içinde Türkiye’de 180’den fazla yangın çıktı, 160’tan fazlası kontrol altına alındı. 6 ülkeden gelen hava araçlar ve TOMA’larla da yangınlara müdahale ediliyor.

Dokuz aydır ilk telefon

Yeşiller Partisi eşsözcüleri Emine Özkan ve Koray Doğan Urbarlı, 1 Temmuz günü başvurularıyla ilgili bilgi almak için İçişleri Bakanlığı’na gittiler. Güvenlikten geçtikten sonra ilgili birimdeki sorumlu memurla görüşmek istediklerini söylediler. Beklediler, beklediler, beklediler. Bu sırada da memurun telefonunu ısrarla aramaya başladılar. Memur onları kabul etmedi ama dokuz aydır ilk kez telefonu açtı.  Onlar aşağıda, o yukarıda geçen telefon konuşmasında memur dedi ki “Açtığınız davayı biz de sizin gibi takip ediyoruz ve işlem yapmak için dava sonucunu bekliyoruz”.
Emine Özkan
Emine Özkan
Telefonda görüştüğüm Emine Özkan, “Oysa biz davayı işlerini yapmadıkları için açmıştık zaten” diyor, “Kendi aramızda olan biteni değerlendirdiğimizde gördük ki, hukuki olarak hakkımızı aradığımız için cezalandırılmaya çalışıyoruz. Biz de bir imza kampanyası başlattık”. 28 Temmuz günü orman yangınları başladıktan hemen sonra Yeşiller Partisi bir açıklama yayınladı ve dedi ki “Olayın nedenleri üzerine düşünürken iklim krizini görmezden gelen tüm açıklamaların eksik kalacağını savunuyoruz. İklim krizinin tetiklediği sıcak dalgaları ve kuraklık, orman yangınlarının temel nedenleri arasındadır. Avustralya’dan Sibirya’ya, Kaliforniya’dan Kanada’ya birçok ülkede gözlemlenen ve korkunç doğa tahribatına yol açan orman yangınları iklim krizinin kaçınılmaz sonuçları arasındadır. Bu gerçeği görmezden gelemeyiz.” Oysa o sırada yangınların nedenleriyle ilgili birçok farklı iddia konuşuluyordu. İklim krizi en gerilerdeydi.

‘Adını koyduk’

“Size başımıza gelen olayı anlatayım” diyor Emine Özkan; “İklim krizinin nelere yol açacağını biliyoruz, yangının felakete dönüşeceğine dair bir öngörü zaten taşıyorduk. Adını hızlıca koyup kamuoyunda yankı uyandırmak istedik. Ancak Twitter’da inanılmaz bir linçle karşılaştık. PKK’yı savunduğumuzu iddia eden akıl almaz bir trollemeydi...” Bu lincin arkasında somut, gözle görülür bir fail arama beklentisinin yattığını düşünüyor Özkan: “İklim krizi hala toplum nezdinde çok soyut. Politik bağlantıları kurmak konusunda ne kadar zayıf olduğumuzu gördük. Olumlu tarafından bakarsak, iklim krizini ve ekosisteme dair bütünlüğü konuşmaya başladık. Yangınlar başladığında insanlar ağaç dikmek gibi bir motivasyonla hareket ettiler ancak uzmanlar hemen bunun doğru olmadığını anlattı. Daha önce İzmir yangınında da konuşulmuştu ama bu kez daha fazla ses getirdi ve insanlar doğru hareket edip etmediklerini sorgulamaya başladılar”.

Siyasetin karnesi zayıf

Siyasetin iklim krizi konusunda başarılı bir karnesi olmadığı çok açık. 28 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanan ve Turizmi Teşvik Kanunu’nda değişiklik yapıp orman arazilerinin turizm yatırımcılarına açılmasına olanak tanıyan yasa, karnenin son kırığı... Özkan son bir haftayı “felaket yaşandığında nasıl çözümsüz kalabildiğimizin, yurttaşların bütün yükü kendi omzunda hissettiğinin, muhalefet dahil siyasetin güçsüz kaldığının göstergesi” olarak görüyor. “Şüphesiz ki daha bütüncül bir bakış açısına ihtiyaç var” diyor, “Çünkü iklim değişikliği verilerine bakınca felaketlerin artacağını biliyoruz”. İçişleri Bakanlığı, kurulması önünde ciddi bir direniş gösterirken muhalefet partilerinin yaklaşımını sorduğumda ise “Resmen kurulamadığımız için rüştümüzü ispat etmekle ilgili bir duvar var” diye cevap veriyor; “Bunu aşmak için elimizden geleni yapıyoruz”. Bir duvar da ana akım medyayla aralarında yükseliyor. Alternatif medya ya da internet medyası daha fazla ilgi gösteriyor, ancak ana akımda ciddi bir sessizlik hakim. “Son günlerde ilişkide olduğumuz bilim insanları programlara çıkıp konuşuyorlar ama Yeşiller Partisi’nden siyasi bir perspektif ve politika duymakla ilgili herhangi bir taleple karşılaşmadık” diyor Özkan, “Bu kadar büyük bir felaket yaşanıyor ancak bize soru soran yok. Ya provokasyon ihtimali üzerine konuşuluyor ya da bilim insanlarını davet ediyorlar. İklim krizinin politik bağlantısı hep ihmal ediliyor”.

İlgi yangınla sönecek mi?

Bir felaket yaşandığında o konuyla yatıp kalkıyor, sonra hızla unutuyoruz. Deprem, bunun en iyi örneği. 28 Temmuz’dan bu yana yaşanan yangın felaketinin boyutu çok büyük. Sadece Türkiye değil, dünya da bu felaketin tam ortasında. Ancak tecrübelerimiz gösteriyor ki bu yoğun ilgi de yangınla birlikte sönecek. Bir sonrakine kadar... Emine Özkan’a göre bu yaşananlar bir dönüşüm değilse de kırılma yaratabilir. Önceliklerin ve mevcut politikaların değişmesi gerektiğine dair bu küçük kırılmanın gerçek bir dönüşüm getirmesi için ise yol belli ki uzun: “Türkiye, iklim değişikliği sorununu sözde kabul eden, ancak gerçekte bunu çözecek siyasi iradeyi ortaya koymayan bir hükümet tarafından yönetiliyor. Yeni seçim sürecinde Türkiye siyasetine kim yön verecek olursa olsun, öncelikle bu konuyu ele almak zorunda. Aksi takdirde öncelik sanılan diğer her şey bir hayale dönüşecek. İklim krizi her şeyi kesen, merkeze oturan bir konu. Siyasiler artık bunu görmek zorunda”.

Avrupa’da yeşil siyaset yükseliyor

İlk yeşil partiler 1972 yılında Avustralya, Yeni Zelanda ve Birleşik Krallık’ta kuruldu.  Batı Alman Yeşiller ilk kez 1983’te parlamentoya girdiler. Finlandiya’daki Yeşiller Partisi’nin lideri çevre bakanı olduğunda ilk kez bir hükümette Yeşiller yer almış oldu. Yıl 1995’ti. Alman Yeşiller Partisi’nden Joschka Fischer 1998’de Almanya Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı oldu.  2004’te Indulis Emsis Latviya’nın başbakanı seçilip ilk kez bir ülkeyi yöneten Yeşiller Partisi üyesi oldu.  2019’da Avusturya ve Finlandiya’da Yeşiller hükümete girdiler. Almanya’da bu yıl yapılan ARD anketine göre Yeşiller Partisi yüzde 26 destekle birinci parti.

Toplumlar daha farkında

  • 2020 Eurobarometer araştırmasına göre AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının yüzde 94’ü çevreyi korumayı önemli görüyor. Yüzde 91’i iklim değişikliğini ciddi bir sorun olarak görüyor.
  • 2020’de Konda’nın yaptığı araştırmaya katılanların yüzde 51.5’i iklim krizinin Covid-19’dan daha büyük bir kriz olduğunu söyledi. Her 10 kişiden yedisi iklim değişikliği nedeniyle endişeli olduğunu ifade etti. İklim değişikliğinin insan faaliyetlerinden kaynaklandığını bildiğini söyleyenler ise yüzde 71.4’tü.