22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
02.07.2021 04:30

Bu toprakların polisiyesi

Karmakarışık’ta, okura yaranmaya çalışmayan ama anlaşılmak isteyen öyküler var. Türkiye’deki suç ve ceza kavramlarını sorguluyorlar

Bazen yerli polisiye edebiyatın rakibinin yabancı polisiye değil, Müge Anlı ve Sedat Peker olduğunu düşünüyorum. İkisinin de etrafında öyle acayip şeyler yaşanıyor ki romanda okusak “Vay canına, yazarda amma hayal gücü varmış!” deriz. Dünyadaki her suç yazarının hayal etmek isteyeceği entrikalar.   Türkiye Polisiye Yazarlar Birliği (POYABİR) ve Çınar Yayınları 2018’de belki de benzer bir arzuyla Kanlakarışık kitabını yayımlamışlardı. Yirmi yazardan “Bu toprakların, bu kentlerin, bu köylerin bu coğrafyanın kokusunu, dilini, yüreğini, canını taşıyan” yirmi suç öyküsünün yer aldığı kitabın arka kapak yazısı manifesto gibiydi: “Ben hiç yerli polisiye okumam” diyenlere adeta “Hey ahbap, şunu oku ve bir daha düşün” diyordu. Şimdi o kitabın ikincisi, Karmakarışık adıyla yayımlandı. Bu sefer on altı öykü ve on altı yazar var. Farklı yaş gruplarından, farklı ekollerden, farklı evrenlerden kalemler… Öykülerin uzunu da var, kısası da. Kara roman tarzında olan da var, gerilim yaratan da. Sosyal gerçekçi açıdan bakan da var, fanteziye koşan da. Kitap Ercan Akbay, Armağan Tunaboylu, Oğuzhan Aslan ve Algan Sezgintüredi tarafından hazırlanmış.  Eyvallahsız, sivri, kırılgan, okura yaranmaya çalışmayan ama anlaşılmak isteyen öyküler… Türkiye’deki suç ve ceza kavramlarını farklı açılardan sorgulamayı deniyorlar. Yabancı yazarları taklit etmekten kaçınıyorlar. Müge Anlı kadar yerli ve Sedat Peker kadar acı ama gerçekler. Bu tavır kitaba asalet kazandırıyor. Asalet sadece saraylılarda olmaz, malum. Bir sokak çocuğunda da olabilir.   Bir karakterler festivali Karmakarışık kitabı. Göründüğü gibi olmayan, olduğu gibi görünmeyen, Mevlana’ya ayıp eden karakterler. Okurken kendimizi bir an bile güvende hissedemiyoruz sayelerinde. Sadece suçlular değil, polisler de öyle. ‘Kara Roman’ ruhu, tabancasını yavaşça üstümüze çeviriyor. Öyle ki, Oğuzhan Aslan’ın öyküsündeki gibi, polisiyenin namusunu kurtarmak için cinayeti göze alan bile var. Düşünün artık! Aynı zamanda bir fikirler galerisi. Edebiyatta zekâdan ve heyecandan hoşlananları yakalayacak kurgular sayfalara tarçın gibi serpiştirilmiş. Rayihalar çeşitlendikçe çeşitleniyor. Ne de olsa yazanlar Türkiye’nin farklı yerlerinde, farklı tarihlerinde doğup büyümüş zihinler.       Kara Roman dünyasının baba dedektifi Philip Marlowe, bir suçludan şöyle bahseder: “Torpili yoktu. Bu boğazına kadar suça batmış yoz ülkede sabıka kaydı sahibi olmanın tek anlamı budur.” Karmakarışık kitabındaki suçlular, dedektifler ve kurbanlar da genellikle torpilin değil feleğin sillesinin isabet ettiği garibanlar. Gerçi arada siyasetçiler, nüfuzlu amirler, İstinye Park sosyetikleri, orta çaplı mafyalar falan da belirip kayboluyor ama öykülerdeki esas yük hep torpil fakiri polislerin ve suçluların omuzlarında. Edebiyatın en zengin, en aydınlık ve karanlık madeni yine küçük insanlar: Sokaklarda ve Müge Anlı’nın stüdyosunda her gün gördüklerimiz.  Karmakarışık/ Hazırlayanlar: Ercan Akbay, Armağan Tunaboylu, Oğuzhan Aslan, Algan Sezgintüredi/ Çınar Yayınları/ 298 Sayfa.