Son haftalarda hep polisiye adı altında felsefe kitabı derinliğinde ve kalınlığında romanlara denk geldiğimden, bu sefer eğlencelik bir şey okumak istiyordum. Fakat heyhat! Yiğit Karaahmet’in Deniz Ne Kadar Güzel romanının daha ellinci sayfasına gelmeden baltayı yine taşa vurduğumu anladım. Yazar neşeli üslubunun altında insan ruhunun karanlık köşelerini tek tek, hassas aletlerle yokluyordu. Tutku, kötülük, yaşlılık, kutsal aile gibi kavramlarınsa deyim yerindeyse tozunu atıyordu… Benim gibi külyutmaz geçinen bir dedektifin zaten daha en baştan, yayınevinin 6:45 olduğunu görünce şüphelenmesi gerekirdi. Jonathan Safran Foer, “Acı bir hikâyeyi anlatmanın en iyi yolu, onu komik bir şekilde anlatmaktır,” demiş. Şahsen insanı ciddiyete boğmadan ciddi olabilen romanlara bayılırım. Böyle yazmanın zorluğunu ise deneyen bilir. Deniz Ne Kadar Güzel işte bunu amaçlayan ve hedefi tutturan bir eser. Arka kapak yazısına bakarsak bir “polisiye-suç” romanı. Ama işin içinde dedektif ya da soruşturma yok. Suça iten tutkular ve zekice bir anlatım var.
Eşcinsel çiftin hikayesi
Eski caz piyanisti Şener ile emekli mühendis Fehmi, ilişkilerinin kırkıncı yılını kutlayan eşcinsel bir çift. Büyükada’daki köşklerinde güzel güzel yaşayıp gidiyorlar. Aralarındaki tatlı çekişmeler (yine arka kapakta dendiği gibi) akla ünlü Çılgınlar Kulübü’nü getiriyor. Gözümüzün önünde Robin Williams-Nathan Lane, Ugo Tognazzi-Michel Serrault ya da Ali Poyrazoğlu-Bülent Kayabaş çiftleri canlanıyor. Yaz başındaki Büyükada hayatı her sayfada sevgi ve özenle betimleniyor. Fakat çok yakında her şeyin mahvolacağı duygusu da satır aralarında pusuda bekliyor. Gerilim, bir çekirdek burjuva ailesinin Fehmi ile Şener’e komşu gelmesiyle başlıyor. Kolejde kız meselesi yüzünden başını belaya sokan biricik oğulları Deniz’i şehirden uzaklaşsın diye adaya getirmişler. Huysuz, uyumsuz, şımarık bir tip Deniz. Aşırı yakışıklı olması bir diğer özelliği. Adeta doğuştan arzu nesnesi. Emekli mühendis Fehmi delikanlıya ilk görüşte vurulunca, kader ağlarını iki aile için de örmeye başlıyor. Deniz, yaşlı adamın dengesini bozan bir saplantıya dönüşüyor. Durumu fark eden Şener hem kahroluyor hem de olacakları sezerek sevgilisi için korkmaya başlıyor. İşin dalgasındaki Deniz ise hayatı hâlâ oyun sanıyor. Ölümün kanatları Büyükada’nın üstünde yavaş yavaş açılıyor.Sağlam dramatik yapı
Yiğit Karaahmet ergen delikanlıya abayı yakan yaşlı erkek motifiyle de galiba Thomas Mann’ın Venedik’te Ölüm romanına şık bir selam çakmış. Baştan sona ne yaptığını bilen, okuru güldürürken germeyi başaran, iştahlı bir anlatımı var. Erotizm konusunda uçlara gitmekten çekinmiyor. Ne söyleyecekse açık açık, lafı dolandırmadan söylüyor. Üstelik dramatik yapısı sağlam. Okura gerilimin tadını çıkarmak kalıyor. Rajab Eryiğit imzalı kapak tasarımı ise ayrıca güzel.- Deniz Ne Kadar Güzel / Yiğit Karaahmet / 6:45 Yayın / Roman / 288 Sayfa