19 Nisan 2024, Cuma
21.01.2022 04:30

Cumhuriyet’in ilk polisiyesi

Kırmızı Köşk’ün Esrarı, yaklaşık 100 yıl sonra, Mahir Ünsal Eriş’in çevirisiyle raflarda

Netflix’ten, televizyondan, hatta sesli filmlerden önce tefrikalar vardı. Bugünün polisiye dizilerindeki heyecanı zamanın okurlarına yaşatırlardı. Pertev Şevket’in Kırmızı Köşk’ün Esrarı romanı da tefrika biçiminde yazıldığı izlenimi veren bir eser. Romanı çeviren ve günümüz Türkçesine uyarlayan Mahir Ünsal Eriş’in düşüncesi de o yönde. Yazdığı bilgilendirici ön sözde “Günlük ya da haftalık bir gazetede neşredilmiş olduğunu varsayarsak metinde frekansı hiç şaşmayan sıklıkta gizemler ve onların çözülüş döngüsü yerli yerine oturuyor,” diyor. Mahir Ünsal Eriş çok sevdiğim bir yazardır. Karakarga Yayınları’nın Kayıp Kitaplar Kütüphanesi serisinde gün ışığına çıkardığı romana ilgi duymamın ilk nedeni kendisi oldu. Yine aynı ön sözde Kırmızı Köşk’ün Esrarı’nın Osmanlı polisiyesi gibi görünmesine rağmen Cumhuriyet döneminde yazılıp yayımlanmış olduğunu belirtiyor. Ancak kitap yazı devrimine yetişememiş ve eski yazıyla basılmış. Yazar Pertev Şevket’in kim olduğuysa ayrı bir muamma; dönemin çoğu polisiye yazarı gibi.  1920’lerin ortalarında Erenköy’deki köşkte bir cinayet işleniyor ve ortalık karışıyor. İşler öyle sarpa sarıyor ki maktulün yeğeninin aklına olayı çözsün diye Sherlock Holmes’e telgraf çekip onu İstanbul’a davet etmek geliyor. O günlerde Sofya’da bulunan büyük hafiye ricayı kırmayıp İstanbul’a teşrif buyuruyor. Olaylar çılgınca dallanıp budaklanırken soruşturmayı yürüten savcı yardımcısı Hüseyin Macit Bey ile maktulün güzel yeğeni Saime arasında bir aşk filizleniyor. Kırmızı köşkün etrafında her bölüm yeni bir gizem halkası örüyor.