Spor, yalnız bedensel yeteneklerin üstünlüğü sayılmaz. Kavrayış ve ahlâk da bu işe yardım eder. Zekâsı ve kavrayışı az olan güçlü kişiler, zekâsı ve kavrayışı yüksek düzeyde olan daha az güçlülerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim.”
Atatürk’ün bu sözlerini herkes bilir. Türkiye’nin dört bir yanındaki spor tesislerinin duvarlarında asılıdır bu sözler. Önemli spor karşılaşmalarının öncesinde manşetlere çıkar, hatırlanır, hatırlatılır. Ancak ne kadar kavrayabildiğimiz, karşılığını ne kadar verebildiğimiz tartışılır. Oysa Atatürk, daha “Osmanlı Gençlik Dernekleri” müfettişliği yaptığı 1915 yılında okullarda beden eğitimi derslerinin artırılması doğrultusunda rapor verecek kadar öngörülüdür sporun faydaları konusunda. Cumhuriyet’in ilanı sonrasında bu konudaki kararlılığı daha da belirginleşir. 1932 yılında kurulan Halkevleri’nin işlevleri arasında sporun mutlaka önemli bir yere sahip olması gerekliliğini şu sözlerle anlatır: “Halkevleri’nin genel amaçlarından biri olan spor ve beden hareketleri, ulusal eğitimin vazgeçilemeyecek temeli ve önemli bir bölümüdür. Bu nedenle Türk gençliğinde ve Türk halkında spor ve beden hareketlerine sevgi ve ilgi uyandırmalı, bunlar bir kitle hareketi, ulusal bir etkinlik hâline getirilmelidir.”
19 Mayıs 1919. Mustafa Kemal’in Samsun’a giderek Anadolu topraklarına ayak bastığı gün. Millî Mücadele’nin başladığı gün. Bu önemli gün, TBMM’nin 20 Haziran 1938 tarihli 3466 sayılı kararıyla “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kabul edilmiştir. Bu yıl 19 Mayıs’ın 104. yılını kutluyoruz.
Şehrin sporla ilişkisi
Gençliğin ve sporun konuşulduğu bu önemli gün için okuma önerim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları tarafından yayımlanan üç ciltlik İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi. Mehmet Yüce tarafından kaleme alınan bu büyük araştırma, İlk Dönem Kulüpleri cildiyle 1840’ların sonundan başlıyor şehrin sporla ilişkisini anlatmaya. Açıkçası çok ilgi çekici bilgiler var. Bu cilt İstanbul’un çok sesli ve çok renkli ilk dönem kulüplerinin, bugün pek de aşina olmadığımız polo, ragbi, kriket gibi spor dallarını, özel anılarla ve muhteşem fotoğraflarla aktarıyor. Muhteşem bir çeşitlilik var o yıllarda. Bu çeşitliliği nasıl kaybettiğimizi sorgulamamız gerekiyor.
Üç Büyükler başlıklı ikinci cilt, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’ye odaklanmış durumda. Bu ciltte üç kulübün tarihçelerinin yanı sıra, arşivlerden çıkma belgeler ve fotoğraflar da var.
Son cilt ise şimdilerde çoğu unutulmuş olan Semt Kulüpleri’ni anlatıyor bize. Bu cilt, yoktan var etmeyi başarmış, olanaksızlıklara direnç göstermiş kulüpleri ve o yılları anlatıyor. Beykoz, Vefa, Beylerbeyi, Hünkâr İdman Yurdu, Makriköy Gençlerbirliği, Altın Şafak, Paşabahçe, Üsküdar Harmanlık ve çok daha fazlası…
İstanbul Spor Kulüpleri Tarihi, sadece bir şehrin değil bir dönemin sporla ilişkisini, sosyal çerçevesini ve Osmanlı’dan cumhuriyete geçişteki modernleşme sürecini anlamak için değerli bir kaynak.
Her 19 Mayıs’ta Atatürk’ün spor konusundaki kararlılığını yeniden hatırlamalıyız. Onun sözlerini sadece spor tesislerinin duvarlarında asılı bir cümle olarak bırakmamalıyız.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.