Ankara yıllarımda, mizahın muhalefetiyle adım adım ilerlemeye çalıştığım o yıllarda, Engin Ergönültaş adı benim için tanığı olamayacağım dünyalara açılan bir pencereydi. Şehrin korunaklı alanındaki yaşamlarımızın kapalı ve kırılgan haliyle yüzleşebilmemiz için bir pusulaydı onun çizdikleri. Levent Cantek Türkiye’de Çizgi Roman adlı kapsamlı ve önemli kitabında bu çerçeveyi daha iyi çiziyor: “Ergönültaş, ezilmiş insanların, marjinallerin argoyu, cinselliği, şiddeti kullanışlarını ustaca masseden öykücülüğü ve background’u tamamlayan çizgileriyle yeni anlatıcılar arasında farklı bir yere oturur. Süalp’in mizahla yaptığını daha gerçekçi, sert bir dille anlatarak özgünleştirir. Komikliği yalnızca çizgide bırakır -ki bu çizgi komik çizgiden ziyade 68 ve underground comics akımının devamcısı olarak özellikli bir çirkin çizgiye tekabül eder.”
25.08.2023 04:30
Siyah-beyaz bir İstanbul masalı
Engin Ergönültaş, Minare Gölgesi romanında içine fena halde dalmak istediğimiz bir İstanbul fotoğrafının, en siyah beyaz baskısını alıyor
Bir yaz bir ömür
20 Aralık 2024
Yapay zeka ‘biz’e ne yapacak?
06 Aralık 2024
Savaşın derin yaraları ve insanlık hüznü
29 Kasım 2024
Suça ‘sessizlikle’ ortak olmak
22 Kasım 2024
Hiç imza gününe gittiniz mi?
Tüm Yazıları
15 Kasım 2024