Bu ülke dört anayasa gördü; 1921, 1924, 1961, 1982… Yanına yeni bir yıl eklenecek mi; eklenecekse ne zaman, bugün mü, yarın mı, bilinmeyen bir gelecekte mi?.. Daha çok konuşacağız belli ki. Sanırım anayasanın doğasında konuşulmak var zaten; her dönemde, her koşulda gündeme taşınıyor. O kadar ki şiirde bile kendine yer buluyor. Rıfat Ilgaz, “Kardeşlik” şiirinde “Benim saygıdeğer Hoca’m” diyor, “Tabancasız kardeşliği öğret bize, / Kafeteryalarda / Alfabe’den, Anayasa’dan önce / Kurşunsuz sevişmeyi.!” Cemal Süreya ise “Kısa Türkiye Tarihi”nden sesleniyor: “Üç anayasa / ortasında büyüdün: / Biri akasya / Biri gül / Biri zakkum.” Necip Fazıl’ın “Anayasa” şiiri uzayla anayasayı birleştirip doğrudan bugüne sesleniyor: “Perde düşse ve her şey olduğu yerde donsa; / Görünse yıldız yıldız, fezada Anayasa...” En çok ses getiren anayasa şiiri ise Şemsi Belli’ninki olsa gerek: “Şavata’tan Angara’ya ses getmiir / Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir / Malımız yoh / Yolumuz yoh / Angara’ya ses verecek dilimiz yoh / Ganadımız, golumuz yoh. Bu ne biçim memlekettir hooy babooov? / Yerin, yurdun adresesin bilmirem/ Angara’da: Anayasso! / Ellerinden öpiy Hasso / Yap bize de iltimaso / Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov?” Hakkari’de, Zap suyunun bir yakasından ötekine tel üstünde geçen insanların seslerini Ankara’ya duyuramadıklarını anlatan şiir, 1968 yılında epey ses getirdi. Tam da Boğaz Köprüsü’nün inşasına itirazların yükseldiği bir dönemde, devrimci gençler Zap’a varıp oraya bir köprü inşa ettiler. Devrimci Gençlik Köprüsü 30 yıl yaşadı, 1999’da bombalandı. Anayasa, Cumhuriyet’ten eski bu topraklarda. 20 Ocak 1921’de kabul edilen ilk anayasa, birincisi “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Yönetim şekli, halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır” olmak üzere 23 maddeden oluşuyordu. İkinci anayasa ise 20 Nisan 1924’te Teşkilât-ı Esasîye Kanunu adıyla yürürlüğe girdi. Madde sayısı artmış, 105 olmuştu. 1945 yılında dili yenilendi, Türkçeleşti; değişmedi. 36 yıl boyunca yürürlükte kaldı. 1961 Anayasası, 27 Mayıs 1960’ta yapılan darbenin ardından Kurucu Meclis’in içinde, hukukçular tarafından oluşturulan anayasa komisyonu tarafından hazırlandı. Madde sayısı yine artmış, 157 olmuştu. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, “2. Cumhuriyet’in anayasası” diyordu buna. 9 Temmuz 1961’de, Türkiye’deki ilk referandum ile kabul edildiğinde “Türk milleti asaletini gösterdi” diyerek teşekkür edecekti. İçeriği nedeniyle çok daha fazla oy alması beklenirken ancak yüzde 61’le kabul edilmesi, hazırlayanlar açısından büyük bir hayal kırıklığıydı. Ama Yassıada duruşmaları, darbeyi destekleyenleri bile küstürmüştü. Çoğulcu demokrasiyi benimseyen, kuvvetler ayrılığını getiren, üniversiteleri özerkleştiren, sosyal devlet anlayışını benimseyen bu anayasanın kabulünün ardından edebiyatın, tiyatronun, sanatın altın çağının başladığı hep söylenir. 1961 Anayasası, “görece özgürlüklerin” anayasası olarak değerlendirilir. Özgürlüğün “görece”si mi olur sorusuna cevap ise yakın tarihin sayfaları arasında gizli.
19.02.2021 06:00
Türkiye’nin bitmeyen Anayasa tartışması
Anayasa, Cumhuriyet’ten eski bu topraklarda. İlki 1921 tarihli olmak üzere dört anayasa gördük. Bugün bir kez daha yeni anayasa konuşulurken, eskileri hatırlayalım istedim
Genco Erkal hep var olacak
02 Ağustos 2024
"Futbol hâlâ erkekliğin kalesi"
15 Temmuz 2022
"2022’de daha büyük felaket senaryolarına hazır olmalıyız"
17 Aralık 2021
Kolay yol önündeyken o hep zor olanı seçti
17 Aralık 2021
Dünyayı ve politikayı artık duygular yönetiyor
Tüm Yazıları
10 Aralık 2021