Türkiye onu Özal’ın damadı olarak tanısa da Asım Ekren aslında başarılı bir müzik insanıydı. Ama hep evliliğiyle, ticaret hayatıyla ve hediye Jaguar’ıyla konuşuldu. Hatta müzisyen kimliği öyle küçümsendi ki, gazeteler ona “Davulcu Asım” adını layık gördü
26 Nisan günü hayatını kaybeden Asım Ekren, Türkiye’nin çok hareketli, bol skandallı, bir o kadar da renkli bir döneminin simgelerindendi. “Davulcu damat” ya da “Jaguar” sözcükleri 40 yaşın altındakilere pek bir şey ifade etmez ama 30 yıl öncesinde dillere pelesenk olmuşlardı. Kanunların esnetildiği,devletin malının denize döndüğü, ciddiyetin yerini şaşaaya bıraktığı bir miladın merkezindeydi Asım Ekren. Müzikle başlayan, en çetrefilli yollara sapıp tekrar başa dönen yolcuğu 70 yıl sürdü. 1951 doğumluydu. 1960’larda Uğur Dikmen’in kurduğu Haramiler grubuna baterist olarak girdiğinde henüz 20’sinde bile değildi. Daha sonra İstanbul Gelişim Orkestrası’na katıldı. İlk evliliğini, orkestranın şefi Selçuk Başar’ın kardeşi Asuman Başar ile yaptı; Binnaz ve Mert adında iki çocuğu oldu. 1980 yılında Selma Güneri’yle, 1982 yılında ise Zerrin Özer ile nişanlandıysa da her iki ilişki de “nihayete ermedi”.
“Zeynep evden çıktı”
Türkiye’nin en çok konuşulan insanlarından biri olduğunda tarih 1985’ti. 22 Temmuz günü Büyükçekmece’deki bir evde dönemin başbakanı Turgut Özal’ın kızı Zeynep Özal ile evlendi. Ertesi gün dini nikahlarının, üç gün sonra da düğünlerinin haberi düştü basına. “Sabaha kadar süren düğünde yeni evliler birbirlerinden bir saniye bile ayrılmadı” yazıyordu gazeteler. Semra ve Turgut Özal bu evliliğe onay vermemişler, ne nikaha ne düğüne katılmışlardı. Buzların erimesi aylar sürdü. O artık “milli damat”tı; bateri yeteri kadar yerli ve milli kabul edilmiyor olacak ki “davulcu” diye anılıyordu. O günün gazetelerinin başbakanın çocuklarına isimleriyle hitap etmesi bugün insanı dehşete düşürse de, gözde çift manşetlerden inmiyordu: “Zeynep ile Asım mutlu”, “Asım çaldı, Zeynep alkışladı”, “Zeynep-Asım kumrular gibi”... O kadar gündemdeydiler ki fındığını, fıstığını, çekirdeğini kapan Bağdat Caddesi’ndeki evlerinin önünde alıyordu soluğu. Evden çıkmaları bile olaydı. “Zeynep evden çıktı” diye atılan manşetler vardı. Özal ailesi bu evliliği kabul ettikten sonra yıldızı iyiden iyiye parlayan Asım Ekren, “davulculuk” devlet katında pek kabul görmediği için olsa gerek, Caddebostan’da bir butik açtı. Açılışa yüzlerce insan katıldı, gönderilen çiçeklerden mağaza görünmez oldu. O sırada karnı burnunda olan Zeynep Özal, birkaç gün sonra büyük oğlu Yağız’ı doğurdu. Doğumun gerçekleştiği Ataman Kliniği’nin önü gazetecilerle doluydu, herkes bebeğin fotoğrafının peşindeydi. Bu uğurda binanın cephesine tırmananlar bile olmuştu, ama başbakanlık korumaları kuş uçurtmuyordu. Siyasi tarihimizin en ses getiren skandallarından birine imza atmalarına aylar vardı.
Davulu delen Jaguar
1986 yılında, Jaguar’ın Türkiye temsilcisi Zeki Küçükberber, Zeynep - Asım Ekren çiftine bir Jaguar hediye etti. Bu kadar gündemde olan bir çiftten daha iyi reklam mı bulacaktı? Influencer’lık belki de böyle başlamıştı memlekette. Güneş gazetesi bu hediyeyi ortaya çıkarınca kızılca kıyamet koptu. (Hediyenin Jaguar bakım binasının belediye tarafından yıkılmasına engel olmak için verildiği de söyleniyordu.) Turgut Özal’ın, kızı ve damadına yapılan bu “jestten” basın yoluyla haberi oldu ve öfkeden deliye döndü. Rakipleri için biçilmiş kaftandı bu Jaguar olayı.
‘Milletin delik cebi’
Özal’ın seçim yasasını değiştirmesinden hoşnut olmayan Süleyman Demirel destekçileri, alay edercesine yeni partiler kurup Demirel sözcülüğü yapıyorlardı. Bunlardan biri de ambleminde tıpkı ANAP gibi arı bulunan Büyük Anadolu Partisi BANAP’tı. Özal ve ekibi Yüksek Seçim Kurulu’na itiraz edince BANAP, BAP adı ve yepyeni bir amblemle çıktı ortaya: Davulu Delen Jaguar. BANAP Genel Başkanı Kemal Bekman, “Delik davul Anadolu’nun sesi, milletin delik cebi, mutfağın feryadıdır” diyordu; “Jaguar halkın huzurunu bozan, fukaralığı getiren, milleti perişan eden iktidarı sembolize etmektedir”. Ekren çifti Jaguar’ı iade ettiler ama iş bu kadarla kalmadı, savcılık soruşturma açtı. İfadelerini aldıktan sonra da takipsizlik kararı verdi. Çiftin 1987 yılında bir oğulları daha oldu, Uğur adını verdiler. Asım Ekren aynı yıl Güngör Bayrak ile birlikte Bomba adlı filmde oynadı, silah kaçakçılığına bulaşan bir müzisyen rolündeydi. 1989 yılında Hürriyet gazetesinde ilginç bir yazı dizisi yayınlandı: “Asım’ın başdöndürücü yükselişi”. “1985 yılına kadar meteliksiz olan Asım Ekren, Turgut Özal’ın kızıyla evlendikten sonra Türkiye’nin en zengin adamlarından biri oldu” diyordu haberin spotunda ve serveti bir bir dökülüyordu ortaya: daireler, yazlıklar, yatlar, otomobiller, işletmeler…
Köşeyi döndü mü?
Ama para saadet getirmiyordu işte. 1990 yılının 19 Ocak günü manşetler “Love Story-SON” diyordu, “Boşandılar”. Hızla başlayan evlilik aynı hızla sona ermişti. Ama Asım Ekren bu hızı tam 53 gün sonra yeni bir evlilikle perçinledi. 10 yıl önce nişanlandığı Selma Güneri ile yıldırım nikahıyla evleniverdi. 1992’de boşanıp yıl bitmeden tekrar evlendiler. 1994’te yine boşandılar. 1997’de son evliliğini Semra Ekren ile yaptı. Çok hareketli, klişe tabirle fırtınalı yaşamından müzik hiç eksik olmadı.1994’te Kültür Bakanlığı’nın Devlet Modern Folk Müzik Topluluğu’na girdi, 2009’da Folkestra’nın kurucularından biri oldu. İstanbul Gelişim Orkestrası ile bağını yıllarca koparmadı. 2011 yılında yakalandığı lösemiyle on yıl mücadele etti. Eminim MFÖ, Kayahan ya da Ajda Pekkan ile yaptığı çalışmalarla, müziğiyle anılmak isterdi. Ama 1985-90 arası yaşadıklarının buna izin vermesi mümkün değil. Zeynep Özal’dan boşandığından bu yana 31 yıl geçse de “milli damat”lık peşini hiç bırakmadı. 2002 yılında verdiği bir söyleşide onu en çok yıpratanın ise Jaguar meselesi olduğunu söylüyordu. “Zeynep Özal’la yaptığınız evlilik size ne kazandırdı?” sorusuna ise “Hiçbir şey” diye cevap veriyordu; 35 yıldır yaşamını müzikle kazanıyor, Ümraniye’de kirada oturuyordu. Bu evlilikle tanınmak onu üzmüştü. Kimseyi köşeyi dönmediğine ikna edemiyordu. En başta da ablasını! Ne de olsa “Benim memurum işini bilir” ve “Anayasa’yı bir kere delmekle bir şey olmaz” sözlerinin müellifinin damadıydı. Onca yazı dizisi boşuna mı yapılmıştı? Ama belli ki taş yerinde ağırdı. Asım Ekren son 30 yılını başka bir dünya içinde yaşadı. Geriye bugün hayretle okuduğumuz yüzlerce Zeynep - Asım haberi kaldı.