Prof. Dr. Engin Berber
Yunan ordusunun 15 Mayıs 1919’da işgal ettiği İzmir’i, Türk ordusunun 9 Eylül 1922’de kurtarmasıyla sona eren büyük ve başarısız bir seferi değerlendirmek kolay değil. Bu kısa yazıda, Anadolu’daki Yunan savaş makinesinin zayıf yönleri ana hatlarıyla analiz edilecektir. Yunan iç siyaseti ile tarih yazınını 1930’ların sonuna kadar rehin almış, etkileri günümüzde bile hissedilebilen “Anadolu’daki feci yenilgiden Venizelistlerin mi yoksa Konstantinistlerin mi sorumlu olduğu” tartışması bu analizin temelini oluşturmaktadır. Yunan halkı ile Yunanistan’ı daha 1915 yılında düşünsel ve idari anlamda ikiye ayırmış “milli bölünmüşlük” (Ethnikos dihasmos) nedeniyle taraflar, Yunan tarihinin en büyük ayıbı görülen bu feci yenilginin sorumluluğunu diğerinin sırtına yıkmak istemektedir.
Askeri gereklilikler nedeniyle sürekli büyüyen bu ordunun resmi ismi önce Küçük Asya İşgal Ordusu, 1920 Şubat’ından sonra Küçük Asya Ordusu idi. Türk saldırısı başlamazdan önce Korgeneral Georgios Hacanestis komutasındaki Küçük Asya Ordusu Komutanlığı’nın (KAOK) Anadolu’da, biri süvari diğerleri piyade olmak üzere tam kadrolu 13 tümeni (her birinde 12 bin asker) bulunuyordu.
Marmara Denizi kıyısındaki Gemlik’ten Ege Denizi kıyısındaki Söke’ye uzanan, yaklaşık 715 kilometre uzunluğundaki dışbükey bir cephe hattında bu tümenler, her birini bir tümgeneralin komuta ettiği üç kolorduya eşit sayıda dağılmışlardı. Kuzeyde Petros Sumilas komutasında 3, 10, 11 ve Bağımsız Tümen ile Eskişehir ve Bursa garnizonu; güneyde Nikolaos Trikupis komutasında 1, 4, 5 ve 12. Tümen ve bu iki kolordunun arasında Kimon Digenis komutasında 2, 7, 9 ve 13. Tümen ile Kütahya ve Uşak garnizonları vardı. Bunlara Tümgeneral Andreas Kallinskis komutasındaki süvari tümeni ile görevi cephe gerisinin güvenliğini sağlamak olan Yüksek Genel Komutanlığa (YGK) bağlı ihtiyat birliklerini ilave etmek gerekir. Merkezi İzmir’de bulunan İyonya Yüksek Jandarma İdaresi emrinde, çoğu yerli Rumlardan oluşan en az dört tümen asker de eklendiğinde mevcudu tahminen 220 bin civarındaydı. Yarısından azı muharip olan (toplam 45 alay) Yunan Ordusu oldukça sorunluydu. Şöyle ki;
1-Kamplaşma
Siyaset kurumuna hükmeden Venizelist-Konstantinist kamplaşması, orduya da sirayet etmişti, ki bu sebeple Yunan ordusu kuyruğunu yiyen yılan (Ouroboros) gibiydi. Kasım 1920 genel seçimlerinin var ettiği Konstantinist hükümet, başarılı ve deneyimli bazı birlik komutanlarına, Venizelist oldukları gerekçesiyle sürgüne benzer tayin emirleri verince bunlar ya İstanbul’a gittiler ya da istifa edip ordudan ayrıldılar. Bu isimlerin başında da İzmir Kolordusu Komutanlığı yapmış Korgeneral Dimitrios Yoannu vardı.
2-Tayinler
İzmir Yunan Yüksek Komiseri Stergiadis’in, Genelkurmay Başkanlığı’nın karşı çıkmasına rağmen Küçük Asya İşgal Ordusu Komutanlığı üst kadrosuna yaptırdığı tayinler, ki en önemlisi Tümgeneral Miliotis Komninos’un 25 Aralık 1919’da KAOK’a getirilmesidir.
3-İletişimsizlik
Genelkurmay Başkanlığı’nın tamamen veya kısmen Selanik’te; KAOK’un ise İzmir’de bulunmasından kaynaklanan iletişim kopukluğu. Bu sıkıntının farkında olan Korg. Paraskevopulos’un, 28 Şubat 1920’de KAOK’u Genelkurmay Başkanlığı görevi üzerinde kalmak üzere üstlenmesi bundandı. Sonraki süreçte Kral Konstantin’in Genelkurmay Başkanlığı; hükümetin ise, KAOK yanında saf tutmasından kaynaklanan cepheleşmeyi de unutmamak gerekir.
4-Geniş yetki
Yunanistan Hükümeti’nin, 23 Eylül 1920’de yürürlüğe girecek 2493 numaralı yasayla İzmir Yunan İdaresi ismini verdiği uzantısının başındaki Stergiadis’e Anadolu’daki tüm idari ve askeri birimlerin bağlanması.
5-Sol muhalefet
Yunanistan Komünist Partisi’nce (KKE) erler arasında gazete, dergi, el ilanı yayımlamak ve yüz yüze diyalog yoluyla yürütülen eve dönüş kampanyası. Cephe yarıldıktan sonra “Yaşasın Lenin” sloganları atarak, İzmir sokaklarında taşkınlık yapan erlere çekidüzen vermek üzere, 5 Eylül’de İzmir’e getirilen Trakya Tümeni, karaya çıkması için yapılan tüm çağrıları “Terhis” ve “Eve” şeklinde yanıt vererek reddetmişti.
6-İkmal sorunu
Anadolu içlerinde ilerledikçe ikmal merkezlerinden (Uşak, Dumlupınar demir yolu istasyonları ve Mudanya İskelesi) uzaklaşan ordunun gıda, kıyafet ve mühimmat eksiği nedeniyle kötüleşen siper koşulları. Bu merkezlerden ilk ikisi Türk saldırısından sonraki birkaç gün içinde kaybedilmiş olup Mudanya ile Dumlupınar arası mesafe 300 kilometreden fazlaydı.
7- 91 bin 215 kayıp
Giderek ağırlaşan kayıplar. Ölen, öldürülen, kaybolan ve yaralanan olmak üzere 1919-1920’de: 5 bin 677; 1921’de: 38 bin 708 ve 1922’de: 46 bin 830 kişi, ki toplam 91 bin 215. Bunların 3bin 104’ü subay, 88 bin 111’i er.*
8-Hacanesti faktörü
Orduda sevilmeyen, deneyimsiz ve dengesiz Hacanesti’nin korgeneralliğe terfi ettirilip KAOK’a tayini ve bazı Yunan kurmaylarının aymazlığı, ki iki örnek vermek isterim. İlki, Hacanesti’nin Birinci Kolordu Komutanı Trikupis’i, İkinci Kolordu’ya (ihtiyat kolordusuydu) emir vermekten alıkoyması. Bu durumda Trikupis Digenis’ten yardım alabilmek için Hacanesti’yi ikna etmeye mecburdu. İkincisi, ağustosun 14’ünden itibaren Türk Ordusu’ndaki hareketlenme fark edildiği halde, bunu yığınaklanma dolayısıyla genel bir Türk saldırısına yormayıp hiçbir hazırlık yapılmayışı.
9- Firarlar
Hükümetin ordudaki firarları durduracak önlemler almak yerine teşvik edecek düzenlemeler yapması (64.735 sayılı emir gibi)
10-Uzaktan kumanda
KAOK Karargâhı’nın İzmir’de tutulup cephe hattına yanaştırılmaması. Türk süvarilerin cephe gerisine düşerek telefon ve telgraf hatlarını kesmesi nedeniyle büyük birliklerin Hacanesti ve birbirleriyle iletişimi koptu. Bu sebeple bazı birlikler (Bağımsız Tümen) neredeyse hiç çatışmaya girmeden Anadolu’dan ayrıldı.
11- Eksik çalışma
Olası çekilme güzergâhlarında mevcut bozuk yollara bakım yapılmaması, işgal bölgesine ait fiziki haritaların iyileştirilmemesi ve cephenin katmanlı savunma yapılacak şekilde düzenlenmemiş olması.
12-Rakibin üstünlüğü
İyi planlanmış Türk saldırısının etkili topçu ateşiyle desteklenmesi ve 5. Süvari Kolordusu’nun takip harekâtındaki başarısı.
Çabuk isyan edip memleketinize gidin
“Asker! Bu toprakların hakiki sahipleri Türklerdir. Beyhude yere kanlarınızı döküyorsunuz. Venizelos sizi aldatıyor. Bütün Asyalılar ayaktadır. Yakında başınızda kıyametler kopacaktır. Bu sözlerimize kulak veriniz. İnanmazsanız barış konferansının son kararlarından ibret alınız. Hiç olmazsa çabuk isyan edip memleketinize gidiniz. Size acıdığımız için haber veriyoruz. Çünkü malumunuz vakit daralıyor, durmayınız! (Bu bildirinin bir örneği 7 Mart 1920’de Söke’de ele geçmiştir.)
Prof. Dr. Engin Berber
Prof. Dr. Engin Berber, Ege Üniversitesi-Tarih Bölümü mezunu. 1995-2017 yılları arasıda EÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Siyasi Tarih Ana Bilim Dalı Başkanı’ydı. Halen aynı kürsüde akademik çalışmalarına devam eden Berber’in özellikle İzmir’in Milli Mücadele yıllarına ilişkin 20’ye yakın kitabı, çok sayıda basılmış bildirisi bulunuyor.
* Küçük Asya Seferi’nin Kısa Tarihi 1919-1922 (Epitomos Istoria tis eis Mikran Asian Ekstrateias), Tıpkıbasım 1987, Atina: Genelkurmay Başkanlığı Ordu Tarih Müdürlüğü Yayını, 1967, Ek 2.