İzzdeddin Çalışlar / [email protected]
Ali Şükrü Bey 36 yaşında İstanbul’daki Mebusan Meclisi’ne girmiş, eski bir deniz subayıydı. Muhafazakâr kimliğiyle tanınıyordu ve TBMM’deki mesaisi boyunca başta kadın hakları olmak üzere birçok konuda yenilikçi fikirlere karşı etkili bir direnç göstermişti. Hitabet becerisiyle meclis üyesi hocalar ve İkinci Grup olarak tanımlanan muhalifler üzerinde büyük itibarı vardı. Aniden ortadan kaybolması üzerine başına bir kaza geldiğini düşünen milletvekilleri Başbakan Rauf (Orbay) Bey’e baskı yaparak jandarmanın seferber edilmesini istedi. Bir jandarma takımı Mühye Köyü civarında arama yaparken sineklerin dadandığı bir kabartı fark etti. Taze toprak kaldırıldığında ortaya çıkan cesedin Ali Şükrü’ye ait olduğu ve boğularak öldürüldüğü anlaşıldı. Ertesi sabah haberi duyan herkes Meclis’e geldi ve olağanüstü bir oturum düzenlendi. Başbakan kürsüye çıkıp şu konuşmayı yaptı: “Aziz arkadaşlarım! Üzüntüyle bildiririm ki, Ali Şükrü arkadaşımız bir suikast sonucu boğularak öldürülmüştür. Hükümet sanıkları yakalayıp adaletin huzuruna çıkarmak için harekete geçti…”
Cinayeti araştırmak için kurulan komisyon, Trabzon milletvekilinin Papazın Bağı’ndaki evinde öldürülüp taşındığını belirledi. Erzurum Milletvekili Salih Hoca “Allah’ını peygamberini seven bu cinayeti işleyenleri lanetlesin” diyerek beş dakika saygı duruşu çağrısı yaptı. Ardından Van ve Kayseri milletvekillerinin önerisiyle faillerin Meclis’in önünde asılarak idamı kararlaştırıldı. Katil zanlısı olarak aranan Topal Osman’ı Seyranbağları’ndaki evinde kıstıran jandarma, teslim olmayı reddetmesi üzerine silahlı adamlarıyla çatışmaya girdi. Köşkün duvarlarını delik deşik edecek kadar şiddetli geçen çatışmanın sonunda Topal Osman ölü olarak ele geçirildi; adamları da teslim oldu. Zanlı başı kesilerek defnedildiyse de Meclis’ten geçen yasaya uyularak ceset çıkartılıp Ulus Meydanı’na kurulan darağacına asıldı. Bazı milletvekilleri bu uygulamayı ciddi bir hükümet duruşuna uygun bulmasa da Meclis’teki hezeyan farklı bir işlem yapmaya olanak tanımadı. Cinayete tepki gösteren Mustafa Kemal Paşa da Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırdı ve TBMM’nin görevini hakkıyla yerine getiremeyeceği gerekçesiyle seçime gidilmesini istedi. Bu öneriye itiraz eden çıkmayınca milletvekili seçiminin yenilenmesine karar verildi.