İzzeddin Çalışlar / [email protected]
Seçimlerin hiçbir müdahale olmaksızın, tam bir serbesti içinde yapılması gerektiğini belirten hükümet bildirisi 7 Haziran günü yayımlandı. Ankara’daki süreç herhangi bir olay yaşanmadan tamamlandıktan sonra İstanbul ve İzmir’de de seçim havası esmeye başladı. Aynı günlerde yayın hayatına başlayan yerel gazete Türk Sesi, her sayısında Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin 9 ilkesine ve seçimin önemine ilişkin yazılara yer vererek rengini belli ediyordu. Gazeteye göre “bu seçim o seçim”di ve ülkenin siyasal değişimini gerçekleştirecek, devrimin kalıcılığını ve bağımsızlığın bekasını sağlayacaktı. “Uzun yıllardan beri yapılanların ufak bir boşvermişlikten dolayı kaybedilmesi ulusal tarihimiz için bir cinayet olmaz mı” diye soran gazete, kendi sorusuna şöyle yanıt veriyordu: “Bu nedenle içinde bulunduğumuz seçim döneminde Türkiye halkının her zamankinden daha uyanık davranmasına gerek duyuyoruz. Devletin altı, yedi asırlık yönetim ve siyaset zihniyetini bir anda yıkan son devrimimizin bazı zihinler tarafından hazmedilmemiş olmasını doğal görüyoruz. Dolayısıyla bir özet yapalım: Türkiye ulusun saltanatına, anayasaya ve halkçılığa dayalıdır. Ulusal devrimin temeli bu üç esastır. Türk Sesi’ne göre devrimin siyasal ve hukuksal yapısını belirleyecek olan seçimde oy vermek farz sayılır. Çünkü zavallı duruma düşen Türklük, eski Mebusan Meclisi’ni dağıttığından beri kurultayını kaybetmiş, o canlı devrenin bütün faaliyetini tarihe terk etmiştir.”