İzzeddin Çalışlar / [email protected]
Osmanlı topraklarında ilk demir yolu 1851’de çalışmaya başlamış, 1856-1922 arasında yedi bin kilometrelik hat döşenmişti. 1923’te Misakı Milli sınırları içindeki demir yolları ise İzmir-Aydın hattı için verilen imtiyazla yapılmaya başlamıştı. Demir yolu imtiyazı farklı bölgelerde İngiliz, Fransız ve Alman şirketlerine tanındığından özellikle bu ülkelerin sermayedarlarını ilgilendiriyor, tarıma dayalı sanayi ham maddeleriyle maden ürünlerinin limanlara ulaştırılmasında kullanılıyordu. Döşenen raylardan kilometre başına kâr güvencesi ve demir yolu çevresindeki maden ocaklarının işletilmesi gibi imtiyazlar karşılığı yapılan demir yolu hatlarının statüsü kapitülasyonların kalkmasıyla değişecekti. Lozan’dan gelen haber sonrasında demir yolu işletmelerinin ulusal iktisadi ve siyasi çıkarlara göre biçimlendirilmesi gündeme gelince akla gelen ilk isim, Milli Mücadele’de bütün yokluklara rağmen demir yollarını çalıştıran Behiç (Erkin) Bey oldu. Önceden İstanbul demiryolu müfettişliği de yapmış, Mustafa Kemal Paşa’nın isteğiyle kurmay albay rütbesini bırakarak demir yollarının başına geçmiş olan Behiç Bey, yeni demir yolu politikasının da öncüsü olacaktı. Ankara’da yeterli bir bina bulunmadığından ocak ayında genel merkezi Eskişehir’e taşınan Demiryolları Genel Müdürlüğü’nün bazı birimleri de Konya’daydı.
Behiç Bey’in ilk girişimi yeniden çalışacak olan hatlar için hareket ve katar memuru yetiştirmek üzere bir demir yolu okulu açmak oldu. Şimendifer Mektebi olarak anılan okulu kurma düşüncesinin temelinde, tamamına yakını yabancıların elindeki demir yolu hatlarının ulusallaştırılması yatıyordu. Öncelikli ihtiyaç aksama ve kazaya yol açmayacak bilgi ve deneyime sahip insan kaynakları olduğundan açmak istediği okul için Bayındırlık Bakanlığı’na başvurmuştu. Projenin onaylamasından sonra okulun hazırlıklarına bir demir yolu taburu da bulunan Konya’da başladı.