Cumhuriyet ilan edildikten sonra ülkenin her alanla yeniden yapılandırması için başlayan faaliyetlerin en önemlilerinden birisi de ulusa kim olduğunu hatırlatmaktı. Atatürk’e göre Bunun için iki önemli araç dil ve tarihti.
Osmanlı devleti zamanında eski Türk tarihi ile ilgili araştırmalar yapılmamıştı. Atatürk okuduğu Batılı kitaplarda Türklerin küçük düşürüldüğüne tanık olmuş ve buna çok içerlemişti. Bir taraftan bunları çürütmek bir taraftan da Türk gençliğine atalarının ve o gün üzerinde yaşadıkları toprakların tarihini ve kültürünü araştırtarak, Türk ruhunu yeniden canlandırmayı hedefliyordu.
Ama özellikle ırk konusunun üzerinde durmadan yapılacak araştırmalardan yanaydı. “Ecdadımız büyük imparatorluklar kurmuş, uygarlıklar yaratmış. Bizim görevimiz bunları aramak, incelemek, kendi milletimize ve dünyaya tanıtmaktır” demişti.
O dönemde sadece Asar-ı Atika (Eski Eserler) adı altındaki bugünkü Arkeoloji Müzeleri ve İzmir’de arkeolojik eserler için küçük bir müze ve bazı şehirlerde eserlerin toplandığı depolar vardı. Asar-ı Atika Müzesi’nin müdürü Osman Hamdi Bey, 1880’lerde Hadatu (Arslantaş) ve Sidon (Fenike) de ilk Türk kazılarını yapmıştı. 20. yüzyılın başında Hattuşaş’ta (Boğazköy) yapılan kazılarda da 74 bin çivi yazılı tablet bulunmuştu. “Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, kavrayabilmek, dünyadaki eski uygarlıkları, insanların ilk uygarlıklarını doğru tanıyabilmekle mümkündür” diyordu Ata. Bu bilinçle Türk topraklarının altında yatan kültür hazinelerinin Türk arkeologlar tarafından çıkartılması için gerekli zemini de hazırladı. Özellikle Osmanlı’nın son yıllarında Avrupalı arkeologlar tarafından yapılan kazılar sonrası yurt dışına kaçırılan eserler, Osman Hamdi Bey’in çabalarıyla koruma altına alınmıştı. Ancak bunun devamlılığı da çok önemliydi.
Atatürk 22 Mart 1931’de Konya’dan İsmet İnönü’ye yolladığı telgrafta şöyle diyor: “Memleketimizin her tarafından eşsiz vesikalar halinde yatmakta olan eski medeniyet eserlerinin ileride kendi arkeologlarımız tarafından meydana çıkarılıp bilimsel olarak tasnifleri ve korunmaları, ihmale uğramış bakımları için daha çok çalışması ve arkeoloji tahsili için yurt dışına daha fazla talebe gönderilmesi.” Sonrasında şeref üyesi olduğu Tarih Kurumu’nu açıp bu konunun ilerlemesini bizzat takip etmişti.
Ata’nın dediği gibi gençlerin tarihe ve arkeolojiye merakını artırmak önemliydi. Bu noktada adını anmak istediğimiz özellikle dört kadın var: Jale İnan, Halet Çamlıbel, Muhibbe Darga ve Muazzez İlmiye Çığ.
Haber Giriş: 27.10.2023 04:30 | Son
Güncelleme: 27.10.2023 04:36
Bir milleti zamanda yolculuğa çıkaran 4 kadın
Cumhuriyet’in ilk yıllarında Ata’nın dediği gibi gençlerin tarihe ve arkeolojiye merakını artırmak önemliydi. Bu noktada adını anmak istediğimiz özellikle dört kadın var: Jale İnan, Halet Çamlıbel, Muhibbe Darga ve Muazzez İlmiye Çığ