ABD, İngiltere ve Avustralya arasında imzalanan ve Fransa’yı çileden çıkaran milyarlarca dolarlık nükleer denizaltı anlaşması, NATO ortaklarını birbirine düşürdü. Kriz, eşine az rastlanır renklilikte bir diplomatik atışmayı da beraberinde getirdi. Ortaklarının kendilerini “sırtından bıçakladığını” söyleyen Fransa, bu atışmada şimdilik önde görünüyor. Örneğin, Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, ABD ve Avustralya büyükelçilerini geri çağırıp neden Londra’daki elçilerini çağırmadıklarını açıklarken, İngiltere’yi stepneye benzetti. Le Drian, “İngiltere biraz arabadaki yedek lastik gibi. Sürekli fırsatçılık yaptıklarını biliyoruz” derken, ülkenin Avrupa Bakanı Clément Beaune, İngiltere’yi AB’den ayrıldıktan sonra Amerika’ya fazla yaklaşmakla suçladı. Bakanlara katılan bir diplomat ise meseleye biraz daha Fransız sosu kattı: “Bir lokantaya gittiğinizde yemek kötüyse bulaşıkçıya değil, şefe şikayet edersiniz.” Le Drian’in en sert sözleri ise şunlar oldu: “Yalan var, iki yüzlülük var, temel bir güveni suistimal var, saygısızlık var.” Bakan, Batılı ortaklarına “yalancı” demeden on gün kadar önce bu terimi Taliban için kullanmıştı. Taliban ile herhangi bir ilişki kurmayacaklarını söyleyen Le Drian, "Bazı yabancıların ve Afganların ülkeyi terk etmesine ve kapsayıcı bir temsili olan bir hükümet kuracaklarını söylediler ama yalan söylüyorlar” demişti.
Avustralya projeyi niye yaktı?
Demokratik dünyanın iki üyesi arasında uzun süredir benzeri yaşanmamış olan krize dönecek olursak… ABD, İngiltere ve Avustralya arasındaki Aukus Paktı, Avustralya'ya nükleer denizaltıları üretebilmesi için gereken teknolojinin en kısa sürede sağlanması amaçlanıyor. Planın bütünü sekiz denizaltı inşa edilmesini öngörüyor. Avustralya, bunun için Fransa’dan enflasyon farkı dahil 66 milyar dolara alacağı 12 denizaltı alımı anlaşmasını iptal etti. Ancak Fransa bu iptalden daha iki hafta önce Avustralyalı yetkililerin kendilerine anlaşmaya sadık kalacaklarını söylediklerini savunuyor. Fransa, bu olaydan sonra Avustralya’nın Avrupa Birliği ile arasındaki serbest ticaret anlaşmasından yararlanamayacağını söyledi ancak AB’den henüz bu yönde bir karar da açıklama da gelmedi. Fransa ile Avustralya arasındaki 2016 tarihli anlaşmada Canberra'ya savunma sanayisini genişletme şansı, Paris'e de Hint-Pasifik'te stratejik ittifak sunacaktı. Fransa ilk kez hassas denizaltı gizli teknolojisini başka bir ülkeyle paylaşacak, karşılığında kendi denizaltı üreticisi Naval Group önemli bir kaynak sağlayacaktı. Fransa, sözleşmenin bir sonraki aşamasını, yani üretim ve satışı çantada keklik görüyordu. Avustralya'nın temel argümanı, bölgesel tehdidin değiştiği, bu yüzden artık daha dayanıklı, zor takip edilebilecek, nükleer enerjili denizaltılara ihtiyaç duyulduğu yönünde. Ancak Financial Times'da çıkan bir yoruma göre ikili ilişkiler sorunsuz yürüseydi, Naval Group da yeni planlara dahil edilirdi. Çünkü Fransa, nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar konusunda önde gelen ülkelerden. Avustralya aylardır Fransa'nın istihdam yaratma ve teknoloji transferi konusunda sorun çıkardığından şikayet ediyordu. Zaten Avustralya Fransız teklifini seçtikten sonra, Fransa'nın paylaşacağı teknolojiyi detaylandıran stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanması dahi üç yıl sürdü. Aradan geçen beş yılda Naval Group, Avustralya'nın yerli sermayesinin işin ne kadarlık kısmını gerçekleştireceğine dair hiçbir resmi vaatte bulunmadı. Oysa gayriresmi düzeyde konuşulan yerlilik oranı yüzde 60’tı. Şubat 2021'de, dönemin Avustralya Savunma Bakanı Linda Reynolds, hayal kırıklığını gizlemedi. Aynı ay, Başbakan Scott Morrison'ın alternatifler üzerine bir çalışma yaptırdığı ortaya çıktı. “Fransızlara paylaşmayı öğretmemişler”
FT'deki makaleye göre Fransız şirketleriyle büyük savunma projelerinde iş birliği yapmaya çalışanlara Avustralya'nın yaşadıkları çok tanıdık geliyor. Yazıda Avrupalı bir savunma yetkilisinin şu ifadelerine yer verilmiş: “Fransızlar pek esnek olmuyor. Önce kendi ihtiyaçlarını karşılayacak gereklilikleri tanımlamak istiyorlar." Fransa ve Almanya'nın ortak savaş uçağı programına dahil olan bir yönetici ise “Fransızlara paylaşmayı öğretmemişler” diyor. Anlaşmazlıklar, hangi ülkenin programın hangi kısmını yöneteceği üzerine yaşanmış. Benzer sorunları Hindistan da Dassault Aviation ile uzun süredir devam eden savaş uçağı anlaşmasında tespit etmiş. Hindistan. Fransız şirketin teknoloji transferi yükümlülüklerini yerine getirmediğini söylüyor. Fransa, Naval Group'u temel alarak önce Almanya sonra da İtalya ile dev bir gemi yapım şirketi oluşturma çabası da başarısız olmuştu. FT'nin analizi şu ifadeyle sona eriyor: "Fransa elbette ulusal çıkarlarını korumak zorunda. Ama paylaşmayı öğrenirseniz bazen daha iyi sonuç alırsınız.”
Anlaşma Paris’i kızdırıp Tokyo’yu sevindirdi
ABD'nin Avustralya ile denizaltı anlaşması imzalayarak Fransa'yı kızdırmayı göze almasının ardındaki nedenlerden biri Çin kaygısı olarak değerlendiriliyor. Nitekim, Pekin yönetimi yaşananlara sessiz kalmadı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian üçlü anlaşmanın “bölgede barış ve istikrara ciddi oranda zarar verdiğini, silahlanmayı yoğunlaştırdığını ve uluslararası nükleer silahsızlanma çabalarını zayıflattığını” savundu. Bölgenin “barut ve denizaltıya değil, ekonomik büyüme ve daha fazla iş yaratmaya ihtiyacı olduğunu” anlatan sözcü, “Çin her zaman, tüm bölgesel mekanizmaların günün gerektirdiği şekilde barış ve kalkınma eğilimlerine uyum sağlaması ve karşılıklı güven ve iş birliğini yaymaya yardımcı olması gerektiğine inanıyor. Bu tür mekanizmalar hiçbir zaman üçüncü bir tarafın çıkarlarını hedef almamalı” dedi. Aukus anlaşmasının duyurulmasının üzerinden 24 saat geçmeden Çin, Trans-Pasifik Ortaklığı için Kapsamlı ve Aşamalı Anlaşma'ya katılmak için resmi olarak başvuruda bulundu. Anlaşmanın üyeleri Avustralya, Brunei, Kanada, Şili, Japonya, Malezya, Meksika, Peru, Yeni Zelanda , Singapur ve Vietnam. Çin'in bu hamleyle Avustralya ve Kanada ile yakınlaşmaya çalıştığı yorumları yapıldı. Japonya da katılabilir
Çin ve Fransa’nın tepki gösterdiği Aukus, bölgesel sebeplerle Japonya ve Hindistan’ı mutlu etti. Çin'in gücünü ve hedeflerini kontrol altına almak, Biden ve Trump yönetimlerini ortak taahhütüydü ki bu amaç bugün ABD'nin en büyük stratejik önceliği haline geldi. ABD'nin, Fransa'yı kızdırması, Asya'daki ittifakların güçlendirmek için ödediği bir bedel olarak da görülebilir. Bir zamanlar Çin hükümetinin “çılgın sırtlan” diye tanımladığı Fransız güvenlik analisti Antoine Bondaz'a göre, Washington, Canberra ve Londra arasındaki anlaşma Çin için “uzun süredir devam eden bir korkunun gerçek olması demek. Bu korkunun adı, bölgedeki Amerikan ittifaklarının çok taraflı hale gelmesi. Bugün, Avustralya ve İngiltere. Yarın belki Japonya katılır.”