![](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/08/Screenshot-2021-08-19-at-18.10.53.png)
Şah devrilince
Bölgede Amerikan dış politikasının yarattığı kargaşa giderek arttı. İran’da yine CIA destekli bir darbeyle başbakan Muhammed Musaddık’ın 1953’te devrilmesinin ardından güçlenen, ABD yanlısı İran Şahı Rıza Pehlevi’nin 1979’da devrilmesine cevaben, Reagan yönetimi Irak diktatörü Saddam Hüseyin’e silah temin etti. ABD, Irak’ın yeni kurulan İran İslam Cumhuriyeti’yle savaşmasına yardım etti. Çok kan döküldü; ABD destekli kimyasal savaş yaşandı. Bu kanlı faslın ardından Saddam Kuveyt’i işgal etti; ardından 1990 ve 2003’te ABD önderliğinde iki Körfez Savaşı yaşandı. Afgan trajedisinin son perdesi 2001’de başladı. 11 Eylül terör saldırılarından sadece bir ay sonra, Başkan George W. Bush, Amerika’nın geçmişte arka çıktığı cihatçıları iktidardan indirmek üzere ABD liderliğinde gerçekleştirilecek işgalin başlaması için emir verdi. Bush’un halefi Barack Obama savaşı sürdürmek ve asker sayısını artırmakla kalmadı, CIA’e Suudi Arabistan’la bir olup Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ı devirme emri verdi. Sebep olduğu Suriye iç savaşı hala sürüyor. Yetmezmiş gibi, Obama NATO’ya Libya lideri Muammer Kaddafi’yi ülkesinden kovmasını söyledi. Hem Libya’da hem de Libya’dan gelen savaşçı ve silah akınıyla karışan Mali gibi komşu ülkelerde on yıl sürecek istikrarsızlık dönemini başlattı. Tüm bu örneklerin ortak noktası, siyasi başarısızlıktan ibaret değil. Hepsinin temelinde, Amerikan dış politikasını yönetenlerin aynı kanaati yatıyor. Onlar için her siyasi zorluğun iki çözümü var: Ya askeri müdahale ya da CIA destekli istikrarsızlaştırma.![](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/08/Screenshot-2021-08-19-at-18.11.32.jpg)