![](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/10/Screenshot-2021-10-07-at-18.13.53.jpg)
Önce küresel seyirciler ortaya çıktı
Televizyon yayıncılığının yaygınlaşması bu durumu değiştirdi. 1950’lerde ABD’de başlayan bir atılımla geniş kitlelere ulaşan spor yayınları daha sonra Avrupa’ya da sıçradı. Olimpiyatlar, Dünya Kupası ve bazı önemli uluslararası turnuvalar televizyon yayınları sayesinde yüz milyonlarca kişinin evine girdi. Artık bir spor müsabakası izlemek için stada, salona gitme zorunluluğu ortadan kalkmıştı. Buna karşılık mesela futbolda ulusal liglerin ve şampiyonaların yayınlanması için 1980’lere kadar beklemek gerekti. Mesela Fransa’da 1984’e, İngiltere’deyse ta 1989’a kadar futbol liglerinin düzenli naklen yayını söz konusu değildi. Hatırlayalım, Türkiye’de de düzenli maç yayıncılığı ancak 1990’da ilk özel TV kanalı Magicbox Interstar’ın kurulmasından sonra mümkün olmuştu. Tabii yayıncılık imkânlarının gelişmesi uluslararası spor etkinliklerinin sayısının da hızla artmasını sağladı. Mesela 1980’den sonraki 25 yılda uluslararası spor etkinliği sayısı tam üç katına çıktı. Şampiyonlar Ligi, Euroleague gibi turnuvaların bu dönemde ortaya çıkması bir tesadüf değil elbette. Sadece futbol değil, birçok spor dalı son 20-25 yılda erişilebilir hale geldi. Yine bu sayede NBA ve Formula 1 küresel spor etkinliğine dönüştü, Premier League başta Asya’da olmak üzere tüm dünyanın en çok izlenen futbol ligi oldu. Bugünse bu küresel seyirci dönemini de yavaş yavaş geride bırakıyoruz. Yaklaşık 20 yıldır spor seyrinin bir değişim geçirdiğini gözlüyorduk zaten. En başta ABD’nin öncülük ettiği yeni nesil spor tesislerinin ortaya çıkması seyirci deneyimini başka bir düzeye geçirdi. Bu akım son 10 yılda Avrupa’ya sıçradı. Buna eşlik eden çok önemli bir eğilim 2008’de akıllı telefonların piyasaya çıkmasıydı. 2010’dan itibaren sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla spor seyircisi farklı bir düzlemin içinde buldu kendini.![Barcelona gibi dünya kulüplerinin pek çok ülkeden taraftarı var.](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/11/shutterstock_77197243-1.jpg)
Teknoloji dostu seyirciler
Sports Innovation Lab adlı spor pazarlama şirketi bu yeni dönemi “Akışkan Seyirci”nin (Fluid Fan) devri olarak tanımlıyor. Bu yeni dönemin seyircisi daha aktif, daha mobil ve elbette teknoloji dostu. Üstelik bu akışkan seyirci sürekli değişime açık ve tercih hakkının kendisinde olmasını istiyor. Statlarla başlayalım: Canlı spor seyretmek bir süredir pahalı bir deneyime dönüşmüştü. Öyle ya bilhassa ABD’de ve Avrupa’da üst düzey spor etkinliklerine bilet alabilmek bütçeyi zorluyor. Bu sebeple etkinlikteki ortamı bir deneyim olarak satıyor takımlar. Şimdiyse bu deneyimi artırmak ve mobil teknolojilerle birleştirmek için yoğun bir uğraş var. Bunun için ne lazım? Çok iyi bir teknolojik altyapı. Mesela Performance Communication’ın bu yıl yayınlanan Future of Sports Fan raporuna göre bugün ABD’deki profesyonel spor arenalarının yüzde 70’inde bedava Wifi mevcut. Buna karşılık İngiltere’de yetersiz mobil ağlar sebebiyle stat içinde cep telefonu kullanmak henüz mümkün değil. Bedava Wifi hizmetinin en büyük amacı stadyumdaki ya da salondaki seyircinin mobil uygulamaları daha etkin kullanabilmesini sağlamak. Mesela ABD’de spor seyircisi tribünde otururken cep telefonundan yiyecek ve içecek siparişi verebiliyor. Keza Oracle’ın bu yıl hazırladığı rapora göre ABD’deki spor seyircisinin yüzde 46’sı siparişinin koltuğuna kadar getirilmesini talep ediyor. Seyirciler aynı zamanda mobil uygulama yardımıyla ön sipariş, ulaşım rehberi, maç sonu etkinliği gibi hizmetlerden yararlanabiliyor. Belki bunlardan da önemlisi statta Wifi sayesinde seyircinin sürekli etkileşim halinde olma talebi karşılanıyor. Bugün maça gidip selfie çekmeyen, video kaydetmeyen, formayla poz vermeyen kaldı mı? Pek nadir. Seyirciler mutlaka sosyal medyada bu deneyimi paylaşmak istiyorlar, hem de anında. Hızlı bir Wifi ağıyla bu çok daha kolay yapılabiliyor. Aynı zamanda hem maç öncesinde hem sırasında canlı yarışmalara ve oylamalara katılabiliyorlar.Kişiye özel yayın
Statlardan ve salonlardan çıkınca da bambaşka bir dünyayla karşılaşıyoruz. Öncelikle canlı yayın teknolojileri çok gelişti. Çok farklı kamera açıları ve yüksek görüntü kalitesiyle ekran başındaki spor seyircisi belki yerinde izleyen kadar, hatta belki daha fazla keyif alabiliyor. Burada kilit nokta bu seyir keyfinin nasıl geliştirileceği. Kısa sürede artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler girecek hayatımıza. İzleyicinin tercih edeceği kamera açıları, oyuncu kameraları gibi seçenekler olacak. Yine bölünmüş ekran uygulamasının standart hale geleceğini öngörebiliriz. Şimdilik Amazon Prime gibi yayıncılar, Premier League maçlarının ve tenis turnuvalarının yayınında bundan faydalanıyor. Buraya sahadan anlık veriler, istatistikler ekleniyor. Seçenekler arttıkça diğer yayıncılar da bu eğilime kayıtsız kalmayacaktır. Mesela futbolcunun koşu mesafesi, basketbolcunun nabzı, koşucunun hızı gibi verilerle karşılaşabiliriz yakında.![](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/11/Screenshot-2021-11-18-at-14.08.45.jpg)