Finlandiya’nın kuzeyindeki Lapland'dan Polonya'nın doğusundaki Lublin bölgesine kadar uzanan çizgide, Avrupa’yı baştan başa kesecek yeni bir “demir perde” beliriyor. Aynı zamanda NATO üyesi de olan Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya artık Rusya’nın olası işgalini durdurmak için bir zamanlar ahlaki açıdan kabul edilemez görülen bir savunma yöntemine başvurmak üzere. Gerekirse sınır boylarında uzanan ormanlarına milyonlarca kara mayını döşeyecekler.
Ottowa Sözleşmesi'nden çekiliyorlar
Bu beş ülke, 1997 tarihli ve kara mayınlarını yasaklayan Ottawa Sözleşmesi’nden çekileceklerini açıkladı. Haziran ayı sonunda Birleşmiş Milletler’e resmî çekilme bildirimi yapmaları bekleniyor. Bu adım, yıl sonundan itibaren kara mayını üretimi, stoklanması ve konuşlandırılmasını yasal hale getirecek. Bahsi geçen ülkeler, NATO’nun Rusya ve Belarus’la olan 3 bin 460 kilometrelik sınırını koruyor.
Askeri planlamacılar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in NATO’ya karşı kuvvetlerini yığması durumunda hangi ormanlık ve göl arazilerinin mayınlarla kaplanacağını şimdiden hesaplıyor.

Prenses Diana öncü olmuştu
Avrupa’da geniş alanlara tekrar mayın döşenmesi, bu silahları yasaklama yönündeki uluslararası tutumun sessizce sona erdiğine işaret ediyor. Prenses Diana’nın 1997 yılında Angola’da canlı mayınlar arasında yürüyerek sembolleştirdiği bu kampanya, bir dönemin vicdan hareketi haline gelmişti.
Dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair, göreve geldikten sadece dört hafta sonra bu silahların üretimini ve ihracatını yasaklamış, kara mayını yasağını küresel hale getirmek için çalışmıştı. Sözleşme bugüne dek 164 ülke tarafından imzalandı.
Ancak Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya saldırısıyla birlikte uluslararası dengeler değişti. Artık kara mayınları, "gereksiz" değil, "zorunlu" görülüyor. Batı’nın güvenlik içinde olduğu dönemlerde lüks sayılabilecek bu yasak, yeni tehdit ortamında geçerliliğini yitiriyor. İngiltere, müttefiklerinin bu kararı karşısında açıkça bir muhalefet göstermedi.
NATO'nun en kırılgan noktası Litvanya
Mayın döşemeye hazırlanan ülkeler içinde en hassas durumda olanlardan biri Litvanya. Hem Belarus’a hem de Rusya’ya (Kaliningrad bölgesi üzerinden) toplamda 725 kilometrelik sınırı olan Litvanya, NATO için en kırılgan noktalardan biri.
Bölgedeki en stratejik alan, NATO’nun Baltık ülkelerine kara yoluyla takviye gönderebildiği tek güzergah olan Suwalki Koridoru. Putin’in olası bir saldırısı, bu sakin köyler ve ormanlık alanlardan geçerek buradan gelebilir. Bu koridorun en savunmasız noktası ise “papağan gagası” şeklinde Belarus’a doğru uzanan dar bir Litvanya toprak parçası. Üç tarafı düşman sınırlarıyla çevrili bu bölgede, köylerin çoğu sınırdan sadece birkaç kilometre uzaklıkta.
Litvanya Savunma Bakanı Dovile Sakaline, Ottawa Sözleşmesi’nden çekilmeyi, “mevcut güvenlik koşullarının gereği” olarak savunuyor. “Rusya’nın uluslararası hukuku sistematik şekilde ihlal etmesi ve sınırlarımızdaki askeri provokasyonlar, varoluşsal bir tehdit oluşturuyor” diyen Šakalienė, Rusya’nın bu sözleşmeye hiç katılmadığını da hatırlatıyor.
Rusya'nın 26 milyondan fazla mayını var
Sözleşmeye imza atan Avrupa ülkeleri mayın stoklarını imha ederken, Rusya 2024 itibarıyla 26 milyondan fazla mayın üretmiş durumda. Bunların büyük kısmı hâlen Ukrayna’da sivilleri öldürüyor ya da sakat bırakıyor.
Kara mayınları, siviller ve doğa üzerindeki yıkıcı etkileri nedeniyle yıllardır uluslararası toplum tarafından yasaklanmaya çalışılmıştı. Ancak Avrupa’nın doğusunda yeniden yükselen tehdit algısı, etik kaygıların yerini stratejik gerekliliklere bırakıyor.
Baltık ülkeleri ve Polonya’nın kararı, hem küresel silahsızlanma çabaları için bir geri adım hem de yeni bir güvenlik paradigmasının habercisi. Uzmanlara göre, NATO’nun doğu cephesindeki bu gelişme, Soğuk Savaş sonrasında Avrupa’da kurulan uluslararası düzenin kırılganlığını bir kez daha gözler önüne seriyor.