Uzun yıllar boyunca Avrupa sanayisinin lokomotifi olmuş şimdilerin ise “hasta adamı” olarak anılan Almanya, bugün erken genel seçimler için sandık başında. Ülkede 30,6 milyonu kadın, 28,6 milyonu erkek olmak üzere 59,2 milyon seçmen bulunuyor. Bu seçmenlerin yaklaşık 7 milyonunu da federal seçimlerde oy kullanma hakkına sahip göçmenler oluşturuyor. 2021 yılında “Sosyal Demokratların yükselişi” olarak tanımlanan Trafik Lambası Koalisyonu’nun (Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti (FDP) hükümeti) güven oyundan geçemeyişi ve hükümetin dağılması nedeniyle Almanya halkı bugün erken seçimle kendi kaderini belirleyecek.
Almanya'nın siyasi geleceğini şekillendirecek ve seçim sonuçlarını da etkileyecek etmenleri şöyle sıralamak mümkün:
Göçmen karşıtlığı ve aşırı sağın yükselişi: Angela Merkel'in başbakanlık yaptığı döneminde, Almanya'nın göç politikası, özellikle 2015 yılında Suriye iç savaşından kaçan binlerce mültecinin kabul edilmesiyle dikkat çekti. Merkel'in "Wir schaffen das" (Bunu yapabiliriz) söylemi, insani bir yaklaşımı yansıtırken, aynı zamanda Almanya'nın demografik zorluklarından doğan işgücü sorununu hafifletmeyi amaçlıyordu. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı ve aşırı sağın yükseliş tohumlarını ekecek tepkiler Bundestag’ı baskı altına almaya başladı. Merkel’in partisi o dönemde yapılan eyalet seçimlerinde ilk kayıplarını da verdi. 2016 yılındaki eyalet seçimlerinde AfD ilk kez sandalye kazandı.
Aşırı sağa kayan dünya siyasetinde AfD’nin göçmen karşıtlığı üzerinden Almanya siyasetinin merkezine oynayacak hikayesi de böyle başlamış oldu. Özellikle son zamanlar artan mültecilerin karıştığı kitlesel suçlar, AfD yükselişine olduğu kadar merkez siyasetin de aşırı sağa yönelmesine sebep oldu.
Almanya Bilim ve Politika Vakfı (SWP) Türkiye Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Hürcan Aslı Aksoy esas tehlikenin bu olduğuna dikkat çekti:
Almanya'da aşırı sağ hep vardı ama bizim şu an konuştuğumuz konu, aşırı sağın merkez siyasette görünür ve etkili olması. Yüzde üçlerden dörtlerden yüzde yirmilere çıkması, merkeze oturmaya başladığı anlamına gelir
Almanya’da özellikle 2024 ve 2025 arasında gerçekleşen ve faillerinin göçmen olduğu saldırılar da aşırı sağın yükselişinde büyük rol oynuyor. Son dokuz ay için göçmenlerin karıştığı beş ölümcül saldırı da bu öfkenin artışındaki etkenlerden oldu.
Söz konusu saldırıların son üçü şu şekildeydi:
- Magdeburg Noel Pazarı Saldırısı (20 Aralık 2024): 50 yaşındaki Suudi Arabistanlı mülteci Talib el-Abdulmuhsin, kiraladığı bir SUV aracı Magdeburg'daki Noel pazarında kalabalığın üzerine sürdü. Saldırıda dört kadın ve dokuz yaşında bir çocuk hayatını kaybederken, 205 kişi yaralandı.
- Münih Araçlı Saldırı (13 Şubat 2025): Afgan asıllı bir mülteci, Münih'te ver.di sendikasının düzenlediği bir yürüyüş sırasında aracını kalabalığın üzerine sürdü. Saldırıda iki kişi hayatını kaybederken, 37 kişi yaralandı.
- Berlin Holokost Anıtı Saldırısı (21 Şubat 2025): 19 yaşındaki Suriyeli bir mülteci, Berlin'deki Holokost Anıtı'nda bir İspanyol turisti bıçaklayarak ağır yaraladı. Saldırının antisemitik nedenle gerçekleştiği belirtildi.
Göçmenlere yönelik artan saldırılar ve medya: Almanya'da 2023 yılında mültecilere ve mülteci yurtlarına yönelik saldırılarda, önceki yıla göre yaklaşık iki kat artış meydana geldi.
- Almanya'da, 2022'de mültecilere yönelik 1248 saldırı gerçekleşirken 2023 verileri, saldırılarda bir yıl öncesine göre neredeyse iki kat artış olduğunu ortaya koydu. Ülkede 2023'te mültecilere yönelik 2 bin 378 saldırı gerçekleşti.
- 2023'te mültecileri hedef alan 313'ü şiddet içeren saldırılarda, 219 kişi yaralandı.
- Mülteci yurtlarına yönelik 2022'de 70 saldırının gerçekleşen ülkede, bu sayı, 2023'te 180 olarak kayıtlara geçti.
Medya yanıltıcı bir yayın politikası mı izliyor?
Sosyal Bilimler üzerine istatistikler hazırlayan Katapult Magazin verilerine göre, suça karışan Almanların ve göçmenlerin medyaya yansımaları polis verileriyle örtüşmüyor. Polis verilerinde suça karışan Almanların oranı yüzde 66,7 iken medyaya yansımasının yüzde 15,8 ila yüzde 18 arasında değişkenlik gösterdiği belirtiliyor.
Almanya'da artan göçmen karşıtlığı, ülkede bugünkü sandıkların nihai sonucunu belirleyecek önemli maddelerden birini oluştururken, ülkede yaşayan milyonlarca göçmen için de endişeli süreç devam edecek gibi görünüyor.
Ama AfD'ye oy verme eğilimi gösteren göçmenler de artış gösteriyor. Göç Araştırmaları Vakfı'nda bahsi geçen 2022 yılında yapılan bir araştırma, Türkiye kökenli seçmenlerin yüzde 2'sinin AfD'ye oy verdiğini gözler önüne sermişti. Şimdi ise bu oranda bir artış yaşanması bekleniyor. Aksoy bunu şöyle açıklıyor:
Bu hemen hemen bütün ülkelerde aynıdır. Senden sonra geleni beğenmeme psikolojisi. 60'larda, 70'lerde gelen göçmenler, kendilerinden sonra gelen göçmenlere şüpheyle bakıyorlar. Özetle, sonradan gelenlerin kendi yararlandığı sosyal hakları azalttığını düşünmeleri önemli bir etken. Bu bir yanılsama aslında. Çünkü insanların bu haklarında yaşanan gerileme göçmenler geldiği için değil Alman ekonomisi büyümediği için yaşanıyor.
Ekonomik görünüm ve enerji krizi: Avrupa Birliğinin (AB) gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) yaklaşık dörtte birini oluşturan Almanya 25 yılın ardından yeniden "hasta adam" tartışmalarıyla gündemde.
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş üçüncü yılına girerken bu savaştan en çok etkilenen ülkeler arasında Almanya da yer aldı. Ucuz Rus gazının kaybı, Almanya ekonomisinin aleyhine sonuçlandı. Savaş nedeniyle yükselen enerji maliyetlerinin artması, sanayi ülkesi olan Almanya'yı zorlamaya başladı. Halk da yükselen enerji maliyetleri karşısında mevcut ekonomik durumla birlikte güçlük çekmeye başladı.
Seçmenin sağa kaymasının temel sebeplerinden birinin de ekonomik koşullar olduğunu belirten Aksoy, "Covid'den sonra toparlanamayan Alman ekonomisi artı savaşın başlamasıyla ucuz Rus gazının kaybedilmesi ve nükleer enerjiden çıkmış bir Almanya ekonomik büyümeyi de gerçekleştiremiyor. Almanya'nın Merkel döneminde büyümesinin en önemli nedeni ucuz enerjiydi. Ekonomik büyüme gerçekleşmeyince de bu hayatın tüm alanlarına sirayet eden bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Fiyatlar artıyor, konut krizi yaşanıyor. Konut kriziyle birlikte de göçmenlere ilişkin sorun edilen konular önümüze çıkıyor. Göçmen denilince akla ilk etapta Müslüman göçmenler gelse de Almanya'da çok fazla Ukraynalı göçmen de var. Bu sebeple Alman seçmenler artık savaşın durmasını istiyor. Ama savaş duracak olsa dahi daha güçlü bir ordu da seçmen talepleri arasında yer alıyor" diyor.
Aksoy, Almanya'nın Rus gazıyla olan sınavını da şöyle anlatıyor:
Sonuçta Rus gazı almıyor ama Türkiye'den gaz alıyorsanız, Rusya'dan gaz alıyorsunuzdur.
Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'den (SPD) Olaf Scholz, Hristiyan Demokrat Birliği'nden (CDU) Friedrich Merz, Yeşiller Partisi'nden Robert Hack ve aşırı sağcı Almanya için Alternatif'ten (AfD) Alice Weidel olmak üzere dört aday başbakanlık için yarışıyor. Anketlere göre CDU'nun yaklaşık yüzde 30'luk bir destekle yarışı önde götürmesi nedeniyle seçimi kazanması bekleniyor. CDU'yu, Alman siyaset sahnesine dramatik bir geri dönüş yapan ve yüzde 20 civarında oy alacağı tahmin edilen AfD takip ediyor.
SPD ve Yeşiller Partisi anketlerde geride kalırken Scholz'un oyların yaklaşık yüzde 16'sını, görevdeki Şansölye Yardımcısı Habeck'in ise yüzde 13'ünü alacağı tahmin ediliyor.
Aksoy, CDU ve SPD arasında olası bir koalisyonun mümkün olduğu görüşünde.
Peki Bu koalisyonunun olası adımları neler olacak?
Aksoy, Trump ekibinin müdahaleci tavrından rahatsız olsa da Berlin'in Washington ile çalışmak zorunda olduğunun farkında olduğunu vurguluyor. Bu nedenle, bir orta yol bulunacağını belirten Aksoy, Transatlantik ilişkilerinin Almanya için çok önemli olduğunu belirterek ABD ve Almanya arasında ciddi bir pazarlık ve orta yol arayışı olacağını söylüyor:
"Bir orta yol bulunacaktır özellikle de vergilerin yükseltilmesine karşı. Daha önce de Washington ve Berlin benzer bir süreçten geçmişti ancak şimdi bulunacak orta yolda ABD ne alacak onu konuşmak lazım. Muhtemelen büyük teknoloji firmaları daha rahat bir dolaşım içinde olacak. Ukrayna savaşında da Trump ekibinin AB'yi bir aktör olarak görmeyip Riyad'daki buluşmayı gerçekleştirmiş olması, AB ülkelerine artık gerçek bir aktör olmadıklarını da göstermiş oldu. Dolayısıyla transatlantik ilişkilerin rafa kaldırılması mümkün değil"
Almanya'nın olası yeni dönemi için beklentilerin ekonomi ve güvenlik alanında ABD ile pazarlığa oturulması olduğunu söyleyen Aksoy, "Almanya Trump'ın al-ver ilişkisine adapte olmaya çalışacak ama seçim öncesi bu kadar fütursuzca konuşan ABD'liler karşısında sert bir tutum izlemeleri gerekebilir" diyor.
AB'nin ve hatta Ukrayna'nın dışta bırakıldığı Rusya-ABD görüşmelerine de değinen Aksoy, Trump ve Putin'in bir ateşkes anlaşmasına varacağı görüşünde. Aksoy, "Benim görüşüm bir ateşkes olacak ve Rusya, Ukrayna'dan ilhak ettiği toprakları vermeyecek. Ateşkes olsa da Almanya Rusya'yı her zaman bir tehdit olarak görmeye devam edecek. Tabii pragmatik açıdan salt "iş" gibi bir aksiyon da alınabilir. Her şey olabilir. Sonuçta Rus gazı almıyor ama Türkiye'den gaz alıyorsanız, Rusya'dan gaz alıyorsunuzdur" diyor.
Almanya bugün, anketleri yanıltacak bir seçim yapacak mı, bunu süreç gösterecek.