Dünyayı değiştiren en önemli icatlardan biri zhiç şüphe yok ki “internet” oldu. Sayesinde, özellikle son 10 yılda hızla gerçekleşen bir dijital evrime tanık olduğumuzu düşünürken, asıl hızlı değişimin ne olduğunu ise tercih edilmeyecek mecburi yollardan Covid-19 pandemisi bizlere gösterdi. Pandemiyle birlikte, dijitalleşmenin baş aktörlerinden e-ticaret de farklı bir rol üstlendi. Global ve yerel gelişimine baktığımızda, önceleri uygun fiyat, ardından kolaylık ve hız nedeniyle tercih sebebi haline gelen sektörün, son bir yıldır ihtiyaçların karşılanması ve ticaretin devamı açısından çözümün ta kendisine dönüştüğünü gördük. Pandeminin yarattığı koşullar altında, e-ticaret hacminin yıllık büyümesi ciddi boyutlara ulaştı. Ticaret Bakanlığı’nın, Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi’ne (ETBİS) dayalı açıkladığı sonuçlara göre, 2020’de Türkiye’de e-ticaret bir önceki yıla kıyasla yüzde 66 büyüyerek 226 milyar liralık hacim oluşturdu. Son yıllarda sektörün yıllık ortalama büyüme rakamları zaten yüzde 40’larda seyrediyordu ve birçok geleneksel sektörün çok ilerisinde bir büyüme hızı vardı. Fakat bu durum, belki de üç yıllık mesafenin bir yılda alındığı gerçeğini değiştirmiyor.
Seçenek değil çözüm
Bu hızlı ilerlemeye ise sadece yaratılan ticari hacim odağında bakmamak gerekiyor. Çünkü, e-ticaretin mevcut koşullarda bir seçenek olmanın ötesine geçip çözüm haline gelmesi işletmelerin dijitalleşme yolculuğunu hızlandırdı. On binlerce küçük işletme, e-ticaret sayesinde iç piyasada işini devam ettirebildi; bir kısmı ise e-ihracata başlayıp yurt dışına açılmanın ilk adımlarını attı. Küresel rekabet gücümüzü muhafaza etmenin tek yolu, her alanda dijitalleşen dünyaya uyum sağlamaktan geçiyor. Küresel perakende e-ticaret hacmi 2020’de 4.3 trilyon dolara ulaştı ve bugün dünyada 2 milyardan fazla insan internetten alışveriş yapıyor.
Yüzde 65 devam edecek
McKinsey’nin 2021 trendleri raporuna göre, aralarında ABD, Almanya, Çin, Endonezya, Hindistan, İngiltere’nin de bulunduğu 13 ülkeden dokuzunda, tüketicilerin en az üçte ikisi yeni alışveriş şekilleri denediklerini söylüyor. Ayrıca, araştırmaya katılanların yüzde 65’inden fazlası buna devam etmeyi düşündüklerini belirtiyor. ABD’de 2019 yılında, e-ticaretin 2024 yılında yüzde 24’lük bir yaygınlığa ulaşacağı öngörülüyordu; ancak pandemide yüzde 30’ların üzerine çıkıldı bile. Türkiye’ye baktığımızda, 2020 yılında milyonlarca kart ilk kez internetten alışverişte kullanıldı; tahminlere göre en az 6 milyon kullanıcı e-ticaretle tanıştı. Bu kullanıcıların tamamına yakınının kalıcı olacağını düşünüyoruz. ETBİS raporuna göre, bugün Türkiye’deki toplam ticaretin içinde e-ticaretin payı yüzde 16’ya yaklaşmış durumda.
E-ticaretin e’si…
Özetle, dijitalleşmenin de etkisiyle değişen tüketici beklentileri ile zaman ve mekandan bağımsız bir alışveriş deneyimi sunan e-ticaret yükselişini sürdürüyordu. İnternet üzerinden satış yapmanın maliyet avantajları ve ulaşılabilecek pazar potansiyeli de işletmeler için e-ticareti her geçen gün daha cazip hale getiriyordu. Ancak pandemi bu süreci beklenenin çok üstünde hızlandırdı. Aslıda gelecek, planlanandan hızlı geldi.
İtici güç oldu
Artık geldiğimiz noktada e-ticaret, dünya ekonomisinin en kritik itici güçlerinden biri. Hatta, birkaç yıl içinde elektronik kelimesini ifade eden “e” harfinin de işlevini kaybedeceğini düşünüyorum. Zira, ticaret ya da alışveriş denince kimsenin aklına online kanallardan bağımsız bir yapı gelmeyecek. Son bir yılda hayatımıza giren “yeni normal” kavramının altını belki de gerçek manada tek doldurabilecek şey, e-ticareti ticarete çeviren bu dönüşüm. Her an sağlığımızdan endişe ettiğimiz, birbirimize sarılmaktan vazgeçtiğimiz, sevdiklerimize uzak kaldığımız, kalabalık sofralarda aile buluşmaları yapmadığımız bir “yeni normal”in, bizim kültürümüzde kalıcı olabileceğine, içimize sineceğine inanmıyorum. Bu zor günleri en kısa zamanda geride bırakmayı diliyorum.