Yapılan yeni bir araştırmaya göre, her beş kadından neredeyse dördü hala geleneklere bağlı kalarak evlendiklerinde eşlerinin soyadını kullanmayı tercih ediyor. Aslında soyadı değiştirme uygulaması, kadınların çok az hakka sahip olduğu ve mülk sahibi olmalarının yasak olduğu tarihin derinliklerine dayanıyor. Buna rağmen genel eğilim hala aynı.
Genç kadınlar kendi soyadlarını koruma eğiliminde
Pew Araştırma Merkezi'nin ABD'de evli kadınlarla yaptığı ankete göre kadınların yüzde 79'u soyadlarını eşlerininkiyle değiştirmeyi tercih etmiş. Araştırmacılar, genç kadınların, beyaz kadınların ve yüksek lisans derecesine sahip kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını koruma eğiliminde olduğunu tespit etti. Buna ek olarak, Demokrat kadınların Cumhuriyetçi hemcinslerine göre evlilik sonrası soyadlarını koruma olasılıkları iki kat daha fazla olduğu belirlendi. Araştırma evlendikten sonra kendi soyadını kullanmayı tercih eden kadınların sayısının her geçen artacağına işaret ediyor. Bekar kadınlarla yapılan ankete göre evlendikten sonra eşinin soyadını kullanmayı isteyenlerin oranı yalnızca yüzde 33.
Mülkiyet kavramı soyadı geleneğini değiştirdi
Amerika Birleşik Devletleri'nde evlilik ve soyadlarına ilişkin gelenekler İngiltere'ye kadar uzanıyor. Illinois Üniversitesi hukuk profesörü Deborah Anthony'ye göre, soyadları İngiltere'ye 1066'daki Norman Fethi ile girdi. Soyadlarının on beşinci yüzyıl civarında ebeveynden çocuğa kalıtsal olarak geçtiğini belirten Anthony, o dönemde kadınlar bazen evlendiklerinde soyadlarını koruduğunu hatta erkeklerin bazen eşlerinin soyadlarını benimsediğine dikkat çekiyor. Ancak zamanla soyadları, mülkiyet kavramıyla yakından bağlantılı hale geldi. Öyle ki mülke sahip olan kişi, aile adının sahibi ve yaratıcısıydı. Bu kişi daha çok erkekti. Kadınların mülk sahibi olması zaman içinde daha da kısıtlandıkça, bu farklı soyadı uygulamaları da sonunda ortadan kalktı. Kadınlar herhangi bir mülkü kontrol etmedikleri için zamanla evlendikten sonra eşlerinin soyadını aldılar.
Kendi soyadını kullandığı için oy kullanamadı
Feminist Lucy Stone, 1855 yılında evlendiğinde soyadını koruyan ilk ABD'li kadın oldu. Bu kararını müstakbel kocasına yazdığı bir mektupta "Bir kadın kocasının soyadını almamalı, kocası da onunkini almamalı. Adım benim kimliğimdir ve kaybedilmemelidir" diye anlatmıştı. Ancak Stone'un kararı yasal olmasına rağmen eşinin soyadıyla kaydolmayı reddettiği için oy kullanma hakkından mahrum bırakıldı. 1970'lere kadar, bazı eyalet yasaları hala bir kadının oy kullanmak veya pasaport almak için kocasının adını kullanmasını gerektiriyordu. Hawaii, bir kadının evlendikten sonra eşinin soyadını almasını gerektiren bir yasaya sahip olan son eyaletti. Bu yasa 1976 yılında iptal edildi.
Cinsiyet eşitliğinin sembolü oldu
Ayrıca, 1970'lerde feminist hareket ivme kazanıyordu. "Bayan" ön eki, bir kadını medeni durumundan bağımsız olarak tanımanın popüler bir yolu haline geldi. Ve kişinin evlendikten sonra soyadını koruması cinsiyet eşitliğinin bir sembolü oldu.
Soyadını korumak isteyenlerin oranı artıyor
New York Times'ın yaptığı bir analiz, 1970'lerde evlenen kadınların yaklaşık yüzde 17'sinin soyadlarını koruduğunu ortaya koydu. Buna göre 1980'lerde muhafazakâr evli kadınların soyadlarını koruma oranı biraz düştü ancak o zamandan bu yana soyadlarını korumayı tercih eden kadınların sayısı her on yılda bir kademeli olarak arttı. 2010'larda evlenen kadınların yüzde 22'si kendi soyadlarını korudu. Bu eğilim, Pew çalışmasının daha genç yaşta evlenen kadınların isimlerini koruma ihtimalinin daha yüksek olduğu bulgusuyla tutarlı.
Kimlik ve kariyer nedeniyle tercih ediyorlar
Pew anketi kadınların kararlarının ardındaki motivasyonları incelememiş olsa da, önceki araştırmalar Lucy Stone gibi birçok kadının, kimlikleriyle bağlantılı olduğunu düşündükleri için soyadlarını korumayı tercih ettiklerini gösteriyor. Bazı kadınların ise ise mesleki nedenlerle soyadlarını korumayı tercih ettiği görülüyor.
Sevgilerini göstermek için soyadını değiştiriyorlar
Eşlerinin soyadlarını tercih eden kadınların ise farklı motivasyonları var. Kimilerin sevgi ve bağlılık göstermek istediklerini ya da tek bir aile birimi olmak istediklerini söylüyorlar. Bazıları ise geleneklere uyma konusunda baskı hissettiklerini itiraf ediyorlar.
Kadınların soyadını değiştirmesini yasaklayanlar da var
Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak amacıyla bazı bölgelerde kadınların eşlerinin soyadlarını almaları yasaklanmış durumda. Quebec eyalet yasaları 1981'den itibaren bir kadının evlendikten sonra eşinin soyadını almasını yasakladı. Yunanistan 1983 yılında kadınların evlendikten sonra soyadlarını korumalarını gerektiren benzer bir yasa çıkarttı. Fransa, Belçika ve Hollanda'da da evlendikten sonra soyadlarının aynı kalmasını gerektiren yasalar var. Buna karşın, Kore, Malezya ve İspanya gibi bazı ülkelerde yasal zorunluluklar bulunmamakla birlikte, kadınların evlendikten sonra kendi soyadlarını kullanma eğiliminde oldukları bir geleneği sürdürüyorlar.
Türkiye'de kanun 1994'te değişti
Türkiye'de 1926 yılında yürürlüğe giren Türk Kanunu Medenisi'ne ve 2001 yılında çıkarılan Türk Medeni Kanunu'na göre evlenen kadınlar, eşlerinin soy ismini almak zorundaydı. 14 Mayıs 1994’te yapılan bir değişiklikle evli kadınlar, eski soyadlarını eşlerin soyadlarının önüne ekleyebilme ya da tek başına kullanma hakkı kazandı. Anayasa Mahkemesi 2014 yılında evli kadınların evlenmeden önceki soyadlarını kullanamamasının insan haklarının ihlali olduğuna karar verdi. Buna rağmen Türkiye'de 2021 yılına ait son güncel istatistiklere göre evli olan kadınların büyük çoğunluğu (%96,4) sadece eşlerinin soyadını kullanıyor. Evlenmeden önceki soyadını eşinin soyadı ile birlikte kullanan evli kadınların ülke genelinde oranı ise 2009 yılında yüzde 1,2 iken son 12 yılda yaklaşık 3 kat artış göstererek 2021 yılında %3,6 oldu.