Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi amacıyla Pazar günü Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesi, Yunanistan açısından dikkatle izlenen bir gelişme oldu.
Greek City Times'da yer alan haberde Ankara'nın Moskova ile Kiev arasında yürütülmesi planlanan müzakerelere ev sahipliği yapma isteği, sadece diplomatik bir fırsat değil, Atina açısından ciddi jeopolitik sorun ve sonuçlar doğurma potansiyeli taşıdığını belirtildi.
Türkiye’nin Ukrayna savaşındaki kilit rolü
Savaşın başlangıcından bu yana Türkiye, dengeli bir diplomatik tutum sergilemeyi başardı. NATO üyesi olan Türkiye, Ukrayna’ya Bayraktar SİHA’ları gibi askeri teçhizat sağlayarak destek verirken, Rusya’ya yönelik Batı’nın uyguladığı yaptırımlara katılmayarak Moskova'ya açık kapı bırakan ülkelerden oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaş boyunca Kremlin ile iletişim kanallarını açık tuttu.
Putin’le olan kişisel ilişkisi, Türkiye’nin stratejik arabulucu pozisyonunu korumasını sağladı ve uluslararası alanda “barışçı” kimliğiyle öne çıkmasına zemin hazırladı. Karadeniz üzerinden tahıl ihracatına olanak tanıyan anlaşmanın da Ankara’nın arabuluculuğuyla sağlanması, Türkiye’nin güvenlik garantörü imajını pekiştirdi.
Yunan medyasına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu diplomatik hamleleri zaman zaman Batılı ülkelerle yaşanan gerginlikleri dengelemek amacıyla kullanıyor. Pazar günü yaptığı barış görüşmeleri çağrısı da bu bilindik taktiğin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Atina’da Erdoğan’ın diplomasi hamlelerine yönelik kaygılar
Yunanistan açısından Türkiye’nin bu şekilde diplomatik alanda güç kazanması bir dizi riski beraberinde getiriyor. Geçmiş yıllarda Atina’nın en büyük stratejik avantajlarından biri, uluslararası toplumun Türkiye’nin saldırgan dış politikasına yönelik güvensizliğiydi.
Bu durum, Türkiye’nin F-35 gibi Amerikan silah programlarından dışlanmasına ve Avrupa Birliği üyeliği hedefinden iyice uzaklaşmasına neden olmuştu.
Ancak Ankara şimdi kendisini bölgesel bir barış aktörü olarak yeniden konumlandırmaya çalışıyor. Bu imajın kalıcı hale gelmesi durumunda, Yunan diplomasisinin özellikle kritik konularda etkisi zayıflayabilir. Türkiye’nin, Ukrayna-Rusya hattındaki diyalogdaki aktif rolüyle birlikte Avrupa ve hatta ABD Başkanı Donald Trump nezdinde puan toplaması olası.
'Yunan dış politikasını başkaları belirlemez'
Öte yandan Parapolitika gazetesine konuşan Yunan diplomatik yetkililer “Ülkemizin dış politikasını başkalarının hamleleri belirleyemez” değerlendirmesinde bulundu.
Parapolitika yayınladığı haberin devamında 'Doğu Akdeniz’de istikrarın temel direklerinden biri olduğunu defalarca ispatlayan Atina, ABD ile derinleşen savunma iş birliği, Fransa ile güçlenen ilişkiler ve Balkanlar, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’deki istikrarlı varlığıyla denge unsurlarını oluşturmuş durumda' sözlerini kullandı.
Parapolitika'ya göre, Yunanistan, 1 Mayıs’ta üstlendiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dönem başkanlığı ve diğer uluslararası platformlar aracılığıyla müttefiklerine 'Türkiye’ye yöneltilen dikkat dağılmamalı, rehavete kapılmak kabul edilemez' mesajını aktarmaya devam edecek.
Yunan medyası ayrıca Türkiye'nin halen başka ülkelerin egemenlik hakkına göz diktiğini iddia ederken Kıbrıs'ta işgalci konumun da bulunduğunu öne sürüyor.
Kaynak: Gazete Oksijen