18 Kasım 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 30.04.2021 08:28 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:15

Köprüden önce son çıkışa sadece 10 yılımız kaldı

Liderlerin İklim Zirvesi öncesinde dünyanın beklentilerini kaleme alan Ömer Madra, zirve sonrasında dinmeyen alarm çanlarını yazdı: İlk Yeryüzü Günü kutlamasından 51 yıl sonra durum çok daha vahim
Köprüden önce son çıkışa sadece 10 yılımız kaldı
Bundan 51 yıl önce 22 Nisan’da pırıl pırıl bir bahar sabahı ABD’de yapılan ilk Yeryüzü (Dünya) Günü kutlamasına yaklaşık 20 milyon insan katılmıştı. Katılan milyonlar doğaya köktenci, dönüştürücü, hatta devrimci bir ivme getirmeyi amaçlıyordu. Şimdi, 50+1. yıldönümünde, bildiğimiz haliyle insanlık medeniyetinin ve hatta canlılar âleminin büyük bölümünün geri döndürülemez bir yıkıma gitmesini önlemek, yani “köprüden önce son çıkış”a girmeden direksiyonu doğru yönde kırmak için önümüzde sadece 10 yıl gibi bir zaman aralığı kaldı – o da en fazla! (Bunu bize, önde gelen bilimcilerin neredeyse tamamı söylüyor da oradan biliyoruz.) İlk Yeryüzü Günü kutlamasından yarım yüzyıl sonra durum çok daha vahim! Bu “acil çıkış” tabelasını da yarım yüzyıl öncesinin o güneşli bahar aydınlığında değil, bilgisayarlarımızın ya da cep telefonlarımızın yapay aydınlatmalı ekranlarında görebiliyoruz ancak. Neden? İspanyol Nezlesi’nden 100 yıl sonra “âfâkımızı yine sarmış olan bir dûd-ı muannid”– yani Covid yüzünden! ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden, ülkesini Paris İklim Anlaşması’na yeniden sokarken, bir de çevrimiçi “liderler zirvesi” düzenledi. 40 ülkenin siyasi liderlerini ve bazı iklim aktivistlerini davet ettiği bu “sanal” toplantıdan hemen önce dünyanın dört bir yanından uyarı ve alarm çanları çaldı çan çan! İşte size birkaç örnek: 

Liderlere mektuplar

Nobel Ödülü sahiplerinden 101’inin zirveye katılan “Liderlere Mektup”undan: “Barış, edebiyat, tıp, fizik, kimya ve iktisadi bilimlerde Nobel ödülü sahipleri olarak dünyadaki pek çok kişi gibi bizler de zamanımızın büyük ahlaki meselesi ile ilgiliyiz: İklim krizi ve bununla bağlantılı olarak doğanın yok edilmesi ile… İklim değişikliği yüzlerce milyon hayatı ve her kıtada insanların ekmeğini tehdit ediyor ve binlerce türün varoluşunu tehlikeye atıyor. Kömür, petrol ve gaz yakılması, yani fosil yakıt kullanımı iklim değişikliğine açık ara en fazla sebep olan faktör… Tarihin doğru tarafında yer almak için şartlar belli… Çözüm basit: Fosil yakıtlar yerin altında bırakılmalı. Bu krizin gereğini yapmak için gerekli güç ve cesur adımlar atmak için gerekli ahlaki sorumluluk sanayide değil liderlerde…” *** Dünyanın dört bir yanından binlerce iklim aktivistinin “Liderlere Mektup”undan: “Siz sözde liderler bugüne kadar ne yaptınız? Her ne yaptıysanız kesinlikle yeterli değil. Boş vaatler veren çoğunlukla hep aynı ‘liderler’. Zirveleriniz için her zaman ‘hırslı’ temalara sahipsiniz, ancak prova yaptığınız konuşmalardan ve boş vaatlerden bıktık. Gerçek eyleme ihtiyacımız var. Saçmalığı kesin artık! İklim değişikliği, farklı bölgeleri orantısız bir şekilde etkileyen küresel bir sorundur. MAPA (En Çok Etkilenen Kişiler ve Bölgeler) toplulukları, iklim acil durumundan en az sorumlu olanlardır, ancak sonuçlarından en çok zarar gören topluluklardır… Gerçek iklim eylemi, fosil yakıt yatırımlarını ve sübvansiyonları derhal sona erdirmek, özellikle MAPA’da çevremizin yağmalanmasını durdurmak ve gerçek net sıfıra ulaşmak için adaleti ve eşitliği etkileyen yıllık, bağlayıcı karbon bütçelerine, somut planlara, yol haritalarına ve kilometre taşlarına sahip olmak anlamına gelir…” *** Genç iklim aktivisti Greta Thunberg’in zirve öncesinde ABD Kongresi’nde yaptığı çevrimiçi konuşma ve The Big Issue ve Vogue dergilerine verdiği mülakatlardan: “İklim krizi sosyal bir krizdir. Çoğunlukla en kırılgan toplum kesimlerini vurur... Bir politikacı yeni bir yol ya da yeni bir şey inşa edeceğiz dediğinde, daima şunu düşünün: Tamam da, bunun iklim için etkisi ne olacak? Çünkü iklim krizi en önemli şey! Medya iklim krizini kriz gibi ele alsaydı, her şey bir gece içinde değişirdi… Ülkelerin emisyonları kısmak için yaptıklarıyla Paris İklim Anlaşması’nın temel hedeflerinden 1,5 derece ısınmayı önlemek üzere yaptıkları arasında “Muazzam bir uçurum” var. Fosil yakıt sübvansiyonlarına, yeni fosil yakıt aramalarına son vermek, fosil yakıtlardan tüm yatırımlarımızı çekmek, karbonu yerin altında bırakmak zorundayız. Başka çaremiz yok… Yapılması gerekenlerle fiilen ne yaptığımız arasındaki uçurum her dakika biraz daha büyüyor. Eylem, farkındalık ve zaman: Her odanın ortasındaki en büyük fil bu işte. Bu uçurumun üzerine gitmediğimiz sürece hiçbir gerçek değişim mümkün değildir. Hiçbir çözüm de bulunamayacaktır… İmparatorlarımız çıplak – gelin onları teşhir edelim. Ve lütfen, uçurumu dikkate alalım.” *** Kimilerince “Zırva Zirve” diye de nitelenen toplantının iki önemli katılımcısının sözlerinden örneklerle bitirirsek: Önce,19 yaşındaki iklim göçmeni ve aktivisti genç kız Xiye Bastida: “İklim krizi kolonyalizm, baskı ve sömürü, kapitalizm ve küresel sorunlara piyasa-odaklı yeşil badana çözümleri gibi korkunç zararlı sistemleri sürdüren ve dayatan güçlü ‘liderlerin’ yarattığı bir sonuçtur… İklim adaleti, sosyal adalettir… Mevcut ekonomik ve siyasi sistemler ‘küresel Güney’ ülkelerini ve küresel Kuzey’in kara veya koyu tenli topluluklarını hedef alan, ‘gözden çıkarılmış, feda edilmiş’ bölgelerin varlığına dayanarak ayakta kalmaktadır…. Dünya liderleri iklim değişikliğinden bahsetmek yerine fosil yakıt çağının artık kapandığını kabul etmeli, dünyanın her yerinde yenilenebilir enerjiye derhal geçilmesini, fosil yakıt yatırımlarına ve altyapılarına (boru hatları dahil) hemen son verilmesini talep etmelidir… Bize saf diyen liderler yanılıyor. Dünyayı değiştirme becerisine sahip olduğumuza inanmayan karamsarlar varsa, onlar sizlersiniz.” *** Son olarak da Afrika’dan genç iklim aktivisti kadın Hindou Oumarou İbrahim: “Biz ‘Yerli halklar’ diye tanımlanan, doğayla iç içe yaşayan toplumlar dünya nüfusunun artık yüzde 5’inden azını oluşturuyoruz ama gezegenimizin biyolojik çeşitliliğinin yüzde 80’ine katkıda bulunuyor ya da onu bizzat koruyoruz. Karbon deposu ormanların da üçte birini yine biz yerli halklar koruyoruz… Koruma bir politika değil, bizim yaşam biçimimizdir. Biz yerli halklar ekosistemleri, ulusal parklar ve bahçeler tarafından korunan ekosistemlerden çok daha iyi koruruz… Siz liderler akıllısınız: bize kulak vermeyi akıl ediyorsunuz. Ayrıca şanslısınız da: Biz de size yardım etmeye hazırız çünkü… Ama şartlarımız var: Birincisi, hükümetler, yerel yönetimler, şirketler artık bizi can kulağı ile dinlemeye başlamalı. Toprağımızı fosil yakıtlar, tarımsal ürünler vb. için bizden çalmaya son vermeli. Ve bunu hemen yapmalı! İkincisi: Devlet başkanları, belediye başkanları, CEO’larla aynı masada oturmak ve sizinle ortaklığımızı konuşmak, görüşmek istiyoruz. Çünkü ortada tek bir plan var! Ve nihayet: Çözümlerin, biyoçeşitlilik korumasının yüzde 80’i bizde, ama ekosistem korumasına ayrılan mali kaynak oranı: Yüzde 1! İklim finans kuruluşları, yardım kuruluşları, pamuk eller cebe! Yerlilerin öncülük ettiği çözümlere en az 1 milyar dolar ayırmalısınız! Aklınızı kullanın, biz yerli halkların çözüm bulmakta size yardım etmemiz şansını iyi kullanın…” *** Son söz olarak iki hafta önceki sorunuza cevap olarak sorduğum soruyu tekrarlayayım: Yerleşik medya bunları neden yazmıyor, konuşmuyor, anlatmıyor, tartışmıyor dersiniz? Başka sorum yok.