Dört yıl önce, cuma günü bütün dünya nefesini tutumuş Afganistan'ın başkenti Kabil'i izliyordu. Taliban güçleri kenti çevreledi, ve nihayetinde ele geçirdi. Kabil, korku ve kaosa teslim oldu. Arabalarıyla ülkeyi terk etmeye çalışan, hava alanında izdiham yaratan insanlar uluslararası medyanın gündemine yerleşti.
20 yıllık Batılı misyonun Afganistan’daki çöküşü oldukça hızlı gerçekleşti. Kabil'in kuşatılmasının ardından ülkeden kaçan Cumhurbaşkanı Eşref Gani, gitmesinden kısa süre sonra Taliban’ın “kazandığını” ilan etti.
Taliban'ın gelişinin ardından karanlığı ilk hissedenler kadınlar oldu. Yeni hükümetin kapı kapı dolaşarak 12–45 yaş arası kadınların listesini çıkardığı ve bu kadınların İslamcı savaşçılarla evlenmeye zorlanacağına dair haberlerin ortaya çıkması oldukça kısa sürdü. Kadın haklarına saldırıların sonuçları peşi sıra kendini göstermeye başladı. Kadınlar işlerini kaybetti, yanlarında bir erkek refakatçi olmadan dışarı çıkamaz hale geldi. Okullar birer birer kapanmaya başladı.
Afganistan’da kadın hakları üzerine araştırmalar yapan uzman Mélissa Cornet o süreci France 24'a şöyle tarif ediyor: “Taliban’ın ilk dönemini bilen herkes, özellikle kadınlar, işlerin daha da kötüleşeceğini biliyordu."
2018 ve 2014 arasında Afganistan'da yaşayan Cornet'in bu öngörüleri ise kendini gerçekleştirdi.
Durum kötüleşiyor
Afgan kız öğrencilerin ortaokula gitmesi 2022’nin başında yasaklandı, kadınların üniversite eğitimi alması ise aynı yılın sonunda engellendi.
Eğitim hakkının son açık alanlarından biri olarak sağlık kurumlarına yönelen kadınlar, geçen yılın sonlarından itibaren hemşirelik ve ebe kurslarına da kabul edilmiyor.
Kadınlar artık STK’larda veya Birleşmiş Milletler’de çalışamıyor, kamu sektöründe herhangi bir görev de üstlenemiyor.
Bazı bölgelerde yetkililer, kadınların tam vücut örtüsü giymesini zorunlu kılan başörtüsü kurallarını sıkı bir şekilde uygulamaya başladı. Park, spor salonu gibi kamusal alanlara giremiyor, hamamlara alınmıyor ve halka açık yerlerde şiir okumaları veya şarkı söylemeleri yasaklanıyor.
Dört yıl içinde, Afgan kadınlarını kısıtlayan yaklaşık 100 emir yürürlüğe kondu. BM, kadınların Afgan toplumundan “tamamen dışlandığını” belirtiyor.
Eğitim yasağı toplumda kabul görmüyor
Eğitim kısıtlamalarını aşmak için “birçok kadın evlerini gizli okullara, kütüphanelere veya kitap kulüplerine dönüştürdü. Ancak kurallara karşı gelmek, tutuklanma veya dayak gibi büyük riskler taşıyor.
“Ülkeyi gezerken, bölge ne kadar muhafazakâr olursa olsun, herkesin kızların okula gitme yasağından rahatsız olduğunu gördüm” diyor Cornet. “Görüştüğüm Taliban üyeleri bile bu durumdan rahatsızdı. Aslında bu, gerginliğin temel sebebi.”
Muhalefetin bedeli ağır
Eğitim yasağı başta olmak üzere Taliban'ın emirlerinin bir çoğu toplumdan ve bürokratlardan onay almıyor. Ancak, hükümet gücü son derece merkezileşmiş durumda. Afganistan’ın aşırı muhafazakar lideri Heybetullah Akhundzade, Taliban’ın izleyeceği politikaları neredeyse tek başına belirliyor.
Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Muhammed Abbas Stanikzai, bu senenin başında “20 milyon insana haksızlık ediyoruz… Kadınları eğitimden men etmek Şeriat ile bağdaşmıyor” demesinin hemen ardından ciddi bir siyasal baskıyla karşılaştı. Akhundzade, Stanikzai’nin tutuklanmasını ve hakkında seyahat yasağı çıkarılmasını emretti. Her ne kadar Stanikzai'nin şu an Birleşik Arap Emirlikleri'nde olduğu düşünülse de, misilleme korkusuyla resmi bir açıklama yapılmıyor.
Cornet'e göre, eğitim yasağını bu kadar sorunlu hale getiren en önemli unsur Batı'nın 20 yıl boyunca Afganistan müdahalesinde kadın haklarını öne çıkarması. Bu politika, nihayetinde eğitimi bir Batı değeri olarak tanımlayarak bugün muhalefetin imkanlarını da azaltıyor.
Cornet, bazı Afgan kadınlarla hala temas halinde. “Haklarının hâlâ gündemde olduğunu hissetmek istiyorlar” diyor.
Uluslararası çıkmaz
2001’deki 11 Eylül saldırılarının ardından, eski ABD First Lady’si Laura Bush radyo üzerinden halka seslenmiş ve Taliban altında kadınların maruz kaldığı baskıyı anlatmıştı: “Taliban altında yaşam o kadar zor ve baskıcı ki, küçük sevinç göstergeleri bile yasak."
Fakat Cornet ve başka uzmanlar, ABD'nin Afganistan müdahalesinde kadın haklarını siyasallaştırmış olmasını eleştiriyor.
“ABD hızlı, gözle görülür kazanımlar istiyordu; kadın hakları kolay bir zaferdi ve bunu araçsallaştırdılar” diyor Cornet. “Televizyonda görünen, işe giden, makyaj yapan, başörtüsü takmayan ‘özgür’ bir Afgan kadını istiyorlardı. Ülke buna hazır değildi; Afganistan çok muhafazakâr bir ülke. Eğer ABD gerçekten Afgan kadınlarına yardım etmek isteseydi, onları başlarını açmaya zorlamak yerine kırsalda ekonomik kalkınma programlarına yatırım yapardı.”
Uluslararası sahada Taliban’ın kadın politikalarını etkilemek de zor oldu. BM, Afgan kadınlarına yönelik durumu “cinsiyet apartheid’i” olarak nitelendirdi; birçok ülke ciddi endişelerini dile getirdi, ancak Afgan kadınlarının yaşamında değişen bir şey olmadı.
Bununla birlikte, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) harekete geçti. Lider Akhundzade ve baş yargıç Abdul Hakim Haqqani için, cinsiyete dayalı zulüm suçundan “insanlığa karşı suç” işledikleri gerekçesiyle tutuklama emirleri çıkarıldı.
UCM hakimleri, söz konusu suçların 15 Ağustos 2021’den en az 20 Ocak 2025’e kadar işlendiğini belirtti. Taliban yetkilileri, emirleri “saçmalık” olarak nitelendirdi.
“Bu hiçbir şeyle sonuçlanmaz. Tutuklanmayacaklar çünkü ülkeyi hiç terk etmiyorlar” diyor Cornet.
Kaynak: Gazete Oksijen

