23 Aralık 2024, Pazartesi Gazete Oksijen
Haber Giriş: 14.08.2022 17:51 | Son Güncelleme: 14.08.2022 19:45

Taliban yönetimi Afganistan'da ilk yılını tamamladı

Taliban, Afganistan'a hakim olmasının birinci yılını kutlamaya hazırlanırken ekonomik ve insani krizin girdabına kapıldı. Kadın ve kız çocuklarının statüsü ise eskiden olduğu gibi Taliban'ın en çok eleştiri aldığı konu oldu
Taliban yönetimi Afganistan'da ilk yılını tamamladı

ABD ile 2020'nin başında Doha Anlaşması'nı imzaladıktan sonra ülke topraklarını ele geçirme süreci hızlanan Taliban, ilerleyişini beklenenden çok daha önce tamamlayarak 15 Ağustos 2021'de başkent Kabil'e de hakim oldu.

Uluslararası tanınırlığa sahip Eşref Gani hükümetini deviren Taliban'ın yönetimdeki ilk yılı yarın doluyor.

ABD'nin 11 Eylül saldırılarının faili El-Kaide lideri Usame Bin Ladin'i barındırdığı gerekçesiyle 2001'de askeri müdahale ve işgalle devirdiği Taliban yönetimi, 21 yıl sonra, Ladin'in halefi Eymen ez-Zevahiri'nin Kabil'de öldürülmesiyle son haftalarda gündemdeki yerini korudu.

Taliban'ın çabaları sonuçsuz kaldı

Öte yandan, iktidara geldiği ilk andan itibaren yönetiminin uluslararası tanınmasını talep eden Taliban'ın çabaları sonuçsuz kaldı. Taliban yönetimi, insan hakları ihlalleri ile sağlık, eğitim, ekonomi, tarım gibi pek çok alanda son derece önemli sorunlarla sınav verdi.

Taliban'ın yönetimi tek başına ele alması nedeniyle önceki dönemde siyasiler arasındaki etnik, bölgesel ve mezhepsel temelde yaşanan ayrılıklar ve siyasi istikrarsızlık da kendiliğinden ortadan kalktı. Bununla birlikte Peştunların devlet kademelerindeki görünürlüğü hızla arttı.

Ayrıca, bu dönemde Taliban'ın en önemli bileşeni Hakkani grubu ile Kandahar grubu arasında henüz su yüzüne çıkmamış bir rekabet de hissedilir oldu.

El-Kaide lideri öldürüldü

Ez-Zevahiri'nin, 31 Temmuz'da Kabil'in merkezinde ABD tarafından öldürülmesi, başta Afganistan olmak üzere dünyada şaşkınlıkla karşılandı. Zira, ez-Zevahiri'nin Kabil'in merkezinde bir evde kalıyor olması, pek tahmin edilen bir durum değildi.

Taliban ile ABD arasında 2020'de imzalanan Doha Anlaşması, Taliban'ın ABD ve müttefiklerine tehdit oluşturacak kişi ya da grupların Afganistan'da barınmasına izin vermemeyi de öngörüyordu.

Taliban söz konusu saldırıyı kınadı ve ez-Zevahiri'nin Afganistan'daki varlığından haberlerinin olmadığını, Biden'ın "iddiasının" araştırıldığını duyurdu. Taliban ve ABD, birbirlerini Doha Anlaşmasını ihlal etmekle suçladı.

Söz konusu saldırıyla dünyanın gözü Taliban ve El-Kaide ilişkisinin ne boyutta olduğuna çevrildi. Bu nedenle, ez-Zevahiri'nin ölümünün, ilerleyen günlerde ABD'nin Taliban yönetimine bakışını nasıl şekillendireceği, merak konusu olmaya başladı.

Zevahiri'nin Kabil'deki varlığı, Taliban'ın Afgan topraklarını üçüncü ülkelere karşı herhangi bir gruba kullandırmama sözünü gölgede bırakırken Pakistan yönetimi de hayal kırıklığına uğradı.

Afgan Taliban'ın en önemli destekçisi olarak bilinen Pakistan, Taliban yöneticilerinin Pakistan Taliban Hareketi'nin (TTP) faaliyetlerini kısıtlamadığı ve bu grubu baskı altına almadığı gerekçesiyle Kabil'e tavır aldı. Hatta sınır hattında Taliban unsurları ile Pakistan askerleri arasında zaman zaman küçük çaplı çatışmalar yaşandı.

Taliban yönetimini tanıyan ülke olmadı

Taliban yetkilileri, ilk günden itibaren, Afganistan topraklarının hiçbir ülke için tehdit oluşturmasına izin vermeyeceklerini, tüm ülkelerle iyi diplomatik ilişkiler geliştirmek istediklerini ve kuracakları yönetimin Afganistan'daki tüm kesimleri kapsayacağını, ayrıca önceki hükümetin tüm çalışanları için genel af ilan ettiklerini ve başta kadınlar olmak üzere tüm çalışanların görevlerine devam edebileceğini belirtti.

Başta Batılı ülkeler olmak üzere neredeyse tüm hükümetler, Taliban yönetimini resmen tanımaları ya da iyi ilişkiler geliştirmeleri için Afganistan'da tüm kesimleri temsil eden kapsamlı bir hükümetin kurulmasını ve insan haklarına saygı gösterilmesini şart koştu.

İlan ettiği geçici hükümetin Afganistan'daki tüm kesimleri temsil ettiğini savunan Taliban, heyetler gönderdiği Norveç, İsviçre, Türkiye, Çin, Katar, Rusya, Pakistan ve Özbekistan gibi birçok ülkede diplomatik temaslarda bulunarak yönetiminin resmen tanınmasını istedi.

Ancak Taliban'ın geçici hükümetini hiçbir devlet tanımadı. Kabil'deki büyükelçiliklerini kapatarak Afganistan'ı terk eden ülkelerin büyük kısmı geri dönmezken Taliban'ın, Afganistan'ın Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi olarak aday gösterdiği Süheyl Şahin'in New York'ta temsiliyeti de kabul görmedi.

Batı ülkeleri Afganistan'dan çekilirken sonraki zamanlarda Çin'in, Afganistan'da özellikle altyapı ve maden sahalarına yönelik yapacağı yatırımlar aracılığıyla güçlü nüfuz sahibi olacağı bekleniliyordu. Ancak gelinen noktada son bir yılda Çin'in Afganistan'a yönelik beklenildiği kadar güçlü ekonomik yatırımları olmadı. Taliban yetkilileri ise zaman zaman söz konusu durumdan yakınan açıklamalarda bulundu.

Kadın ve kız çocuklarının durumu

Taliban, Afganistan'a hakim olmasının üzerinden geçen 1 yıl zarfında pek çok uluslararası kurum ve ülkeden kadın ve kız çocuklarına getirilen engellemeler konusunda tepki aldı.

Binlerce kadın gerek hükümet kurumları gerek özel sektördeki işlerinden çıkarıldı ya da işten ayrılmaya zorlandı. Ülkede sadece hastaneler, okullar, emniyet birimleri ve havaalanları gibi zorunlu ihtiyaç duyulan alanlarda çok az sayıda kadın çalışabiliyor.

Ayrıca, kızların ortaokul ve lise kademelerindeki devlet okullarına gitmesine de ülkenin çok büyük bir kesiminde izin verilmiş değil.

Taliban sözcüsünün, daha önce, 21 Mart 2022 itibarıyla kızlar için okulların açılacağını duyurmasına rağmen söz konusu karar bugüne kadar hep ertelendi. Halihazırda ilkokul ve üniversitelere devam edebilen Afgan kızların ortaokul ve liseye gitmeleri yasak.

Üniversitelerde sınıflar cinsiyete göre ayrılırken kadınların bir yakınları olmadan uzun yolculuklara çıkmaması uygulaması da getirildi.

Kadın İşleri Bakanlığı kaldırıldı

Kadın İşleri Bakanlığı kabineden çıkartılıp ve yerine İyiliğe Davet ve Kötülükten Sakındırma Bakanlığı kuruldu.

Söz konusu bakanlık, daha sonra kadınların özgürlüğüne yönelik kısıtlayıcı adımları hayata geçirdi.

Bununla beraber yine, önceki hükümet döneminde faaliyet gösteren ve ülkedeki insan hakları ihlallerini inceleyen ve önlemeye yönelik çalışmalar yapan Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu (AIHRC) da feshedildi.

Tüm bunlara ek olarak, İyiliğe Davet ve Kötülükten Sakındırma Bakanlığı mayıs ayında duyurduğu bir kararla, Afgan kadınlarına örtünme zorunluluğu getirdi. Kararda, "izzeti ve onurunun" korunması için kadınların çarşaf ya da burka giymeleri şart koşuldu.

Kadınların, namahrem biriyle karşılaştığında sadece gözleri açık kalacak şekilde yüzlerini örtmesi istendi. Kurallara uymayanların önce uyarılacağı sonra işten atılacağı, yine uyulmaması halinde babaları ya da eşlerinin hapse atılacağı belirtildi.

Ayrıca, televizyon kanallarına gönderilen bir talimatnameyle tüm kadın spikerler peçe takarak haberleri sunmaya başladı.

Öte yandan, medya alanında da büyük kısıtlamalar getirilerek ifade ve basın özgürlüğü sınırlandırıldı. Yüzlerce medya organı kapanmak zorunda kalırken yine binlerce medya çalışanı işsiz kaldı.

Afgan rezervleri bloke edildi, ekonomik kriz ve açlık arttı

Batılı devletler, Taliban'ın, önceki Afganistan hükümetiyle barışçıl yollarla, müzakereler aracılığıyla iktidarın ortağı olmasını istiyordu ancak müzakerelerin sonuçsuz kalması ve Taliban'ın iktidarı şiddet kullanarak ele geçirmesi bir anlamda tüm Afganistan'ın cezalandırılmasıyla sonuçlandı.

Taliban öncesi Afgan yönetiminin bütçesinin üçte ikiden fazlasını fonlayan Batılılar, tüm yardımlarını kesti. Çoğu uluslararası kurum ve kuruluş, ülkeden ayrıldı.

Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve ABD Merkez Bankası da Afganistan'ın uluslararası fonlara erişimini keserken ABD, Taliban'ın Kabil'e girişinden iki gün sonra, 17 Ağustos'ta, daha sonra bir kısmı serbest bırakılacak olan Afganistan Merkez Bankası'nın yaklaşık 10 milyar dolarlık rezervini de dondurdu.

Bunlar ülke ekonomisini derin bir krize sürükledi. Bankacılık sistemi neredeyse çöktü. Binlerce iş yeri kapanmak zorunda kaldı. İşsizlik, fakirlik ve açlık alarm verici seviyelere ulaştı.

BM raporlarına göre, ülke nüfusunun yarısından fazlası yardımlara muhtaç durumda. Benzer şekilde, yetersiz beslenme, kızamık, çocuk felci gibi birçok hastalıkta artış meydana gelirken sağlık kuruluşları da imkansızlıklarla boğuşuyor.

Tüm bunlara paralel olarak, yine BM ve bağlı kuruluşlar, ülkede derinleşen insani krize dikkati çekerek Afganistan'a yardım için harekete geçilmesini istedi. Söz konusu çağrıların ardından Afganistan'a yönelik kısıtlamalar bir miktar hafifletilse de bunun, ülkedeki insani krize çare olacak ciddi bir etkisi olmadı.

Göç krizi devam ediyor

Taliban'ın yönetime geldiği süreçte yaşanan çatışmalar ve yönetim değişikliği korkusuyla ilk etapta İran ve Türkiye'ye göç dalgası arttı. Bunların arasında eski yönetimin askerleri, gazeteciler, insan hakları ve sivil toplum aktivistleri gibi ülkenin elit kesimlerine mensup kişiler de vardı.

Taliban, halka ve eski elitlere mal ve can güvenliklerini koruma sözü vererek göçü yavaşlattı. Ülkeden kaçanlar için güvenli geriş dönüş ve yaşam güvencesi verdi. Ancak 2020'deki gibi olmasa da Afganistan'dan göç devam ediyor.

IŞİD dirilmek için uğraşıyor

Taliban'ın yönetime gelmesiyle Afganistan'da güvenlik büyük ölçüde sağlandı. Ancak, özellikle IŞİD'in, başta Afgan Şiiler olmak üzere sivilleri ve Taliban mensuplarını hedef alan eylemleri durmadı.

Son 1 yılda ülke genelinde 100'den fazla bombalı ve silahlı saldırı düzenlendi. Bu saldırıların çoğunu IŞİD üstlenirken saldırılarda yüzlerce kişi hayatını kaybetti.

Özellikle Kandahar, Kabil, Kunduz, Mezar-ı Şerif ve çeşitli vilayetlerde Şii camilerinde cuma namazları sırasında IŞİD'in düzenlediği saldırılarda çok sayıda kişi yaşamını yitirdi.

Pencşir'de düşük yoğunluklu direniş

Eski ordu mensuplarının da desteklediği ve büyük çoğunluğunu Taciklerin oluşturduğu Ahmed Mesud liderliğindeki Afganistan Ulusal Direniş Cephesi, nüfus olarak çoğunluğunu Taciklerin oluşturduğu Pençşir ve Pervan gibi şehirlerde Taliban'a karşı direnmeye başladı.

Taraflar arasında yürütülen müzakereler sonuçsuz kalınca çatışmalar zaman zaman şiddetlendi. Direniş Cephesi, saldırılarında Taliban'a ağır kayıplar verdirdiğini savunurken Taliban ise çatışmaları birçok defa inkar ederek bu bölgelerde herhangi bir güvenlik açığının olmadığını savundu. Söz konusu bölgelere basının girmesine halen izin verilmiyor.

Taliban uyuşturucuyla mücadele için uluslararası destek bekliyor

Taliban, nisan ayında aldığı bir kararla ülke genelinde alkol, eroin, uyuşturucu hapları, esrar gibi sarhoş edici maddelerin kullanımını, bunların elde edildiği bitkilerin ekimini, ticareti ve her türlü uyuşturucu madde üreten fabrikaların yasaklandığını, bu kararı ihlal eden herkesin yargılanacağı ve cezalandırılacağını duyurdu.

Ancak, Taliban öncesi de yasak olup uygulanmayan söz konusu yasaklar halen uygulanmıyor.

Taliban yöneticileri uyuşturucu elde edilen haşhaş ve kenevir gibi bitkilerin ekiminin tamamen engellenmesi için çiftçilere alternatif gelir imkanları sunulması gerektiğini vurguluyor ve bunun için uluslararası toplumun desteğini istiyor.

Çiftçiler, yasal iş olanaklarının olmaması, kuraklık ve gıda temininde yaşanan sorunlar nedeniyle birçok kişinin haşhaş ve kenevir ektiğini ifade ediyor.

Sınır sorunları çözüm bekliyor

Taliban güçleri gerek Pakistan gerek İran sınırında, göçmenlerin geçişleri ve sınır anlaşmazlıkları nedeniyle zaman zaman küçük çaplı çatışmalar yaşıyor.

Önceki Afganistan hükümeti tarafından da tanınmayan, Afganistan'ı Pakistan'dan ayıran Duran Hattı, halihazırda Taliban yönetimi tarafından da tanınmıyor. Pakistan, Taliban sonrası söz konusu hatta tel örgüler çekme çalışmalarını hızlandırıp fiili sınırın Taliban tarafından tanınmasını beklese de umduğunu bulamadı.

Ayrıca Çin, Tacikistan ve Özbekistan da Afganistan'ın kuzeyinde, sınırlarına yakın noktalarda kendilerine tehlike olarak gördüğü silahlı yapıların faaliyetlerinin olduğunu öne sürerek Taliban'ı birçok kez uyardı ve zaman zaman Afganistan sınırında askeri tatbikatlar düzenledi.

Kaynak: AA