27 Eylül 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 26.09.2024 12:59 | Son Güncelleme: 26.09.2024 13:06

The Guardian yazdı: Almanya'nın sınır kısıtlamaları Avrupa'da serbest dolaşım için bir sınav olabilir

Almanya'nın sınır kontrollerini yeniden başlatması, yükselen popülizm ve göç endişelerini yansıtarak Schengen Anlaşmasına meydan okuyor. Bu adım Avrupa entegrasyonu ve serbest dolaşımın geleceğine ilişkin bazı soruları da beraberinde getiriyor
The Guardian yazdı: Almanya'nın sınır kısıtlamaları Avrupa'da serbest dolaşım için bir sınav olabilir

Almanya'nın 16 Eylül'den itibaren geçerli olmak üzere kara sınırlarında sınır kontrollerini yeniden başlatma kararı, Avrupa Birliği'nin sınır rejiminde önemli bir değişime işaret ediyor. Şansölye Olaf Scholz hükümeti tarafından tek taraflı olarak alınan bu kararın komşu ülkelerle ve AB'nin kendisiyle istişare edilmeden alınması, blok içinde serbest dolaşımın geleceği açısından daha genel kaygıları arttırdı.

The Guardian’ın haberine göre, ilk etapta Almanya'nın sınır yönetimi ve siyasi motivasyonlarına odaklanılsa da, bu kararın sonuçları kıta genelinde yankılanarak Schengen Anlaşması ve genel olarak Avrupa entegrasyonunda potansiyel aksaklıklara işaret ediyor.

Schengen idealinden geri mi dönülüyor?

AB'nin sınırsız bir Avrupa taahhüdünün temel taşlarından biri olan Schengen Anlaşması, kıtanın büyük bir bölümünde iç sınırları ortadan kaldırdığı için kutlanıyordu. 1995 yılında kurulan Schengen, milyonlarca AB vatandaşı ve sakininin pasaport kontrolü olmaksızın serbestçe seyahat etmesine olanak tanıyarak sadece turizm ve ticareti değil aynı zamanda bir Avrupa kimliği duygusunu da teşvik etti. Orta ve Doğu Avrupa'da, özellikle de komünist rejimler altında yaşayan pek çok kişi için sınırların kaldırılması eksen kaymasının güçlü bir sembolü ve daha iyi bir gelecek vaadi olarak görülüyordu. 

Bu nedenle Almanya'nın kararı, bunu bir gerileme olarak görenler arasında endişe yarattı. Aralarında Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Fransa'nın da bulunduğu dokuz komşu ülkeyle olan sınırlarında rastgele kimlik kontrollerini yeniden uygulamaya koyan Almanya, Avrupa entegrasyonunda on yıllar boyunca kaydedilen ilerlemeyi sekteye uğratma riskiyle karşı karşıya. Bu adımı eleştirenler, özellikle göç söz konusu olduğunda, AB'nin dış sınırları yönetme kabiliyetine olan güvenin kaybolduğuna işaret ettiğini savunuyor.

Krizin odağında göç ve popülizm bulunuyor

Bu kararın temelinde, yasadışı göçle ilgili endişelerin giderek daha fazla ön plana çıktığı Almanya'nın iç siyasi ortamı yatıyor. Scholz hükümeti, Alternative für Deutschland (AfD) ve yeni kurulan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) gibi sağcı partilerin artan baskısıyla karşı karşıya. Bu partiler halkın göçle ilgili korkularından faydalanarak ülke sınırlarını gözenekli olarak tasvir ediyor ve egemenlik ve güvenliği yeniden kazanmak için daha sıkı kontroller talep ediyor.

Almanya'nın hamlesi bu duyguları yatıştırmayı ve “Kontrollverlust” (kontrol kaybı) söylemine karşı koymayı amaçlıyor olabilir. Bununla birlikte, 2015'teki mülteci krizinden bu yana kıtayı kutuplaştıran bir konu olan göçle ilgili daha geniş Avrupa endişelerini de yansıtıyor. Sınır kontrollerinin sıkılaştırılmasının bu endişeleri etkili bir şekilde giderip gidermeyeceği ya da Avrupa'daki popülist söylemi cesaretlendirip cesaretlendirmeyeceği sorusu hala ortada duruyor. Tarihsel olarak popülist hareketler taleplerini daha da tırmandırma eğiliminde oluyor ve Almanya sınırlarını sıkılaştırdıkça aşırı sağ daha da sert önlemler talep edebilir.

Bir dayanışma krizi mi?

Almanya'nın sınırlara yönelik baskısı AB içindeki daha derin bir sorunun da altını çiziyor: Göç yönetimi söz konusu olduğunda üye devletler arasında dayanışma ve güven eksikliği. Schengen sistemi, tüm katılımcı ülkelerin sıkı dış sınır kontrolleri uygulayacağı varsayımıyla tasarlandı. Ancak AB'nin dış sınırlarının yönetilmesinin kolay olmadığı, Yunanistan ve İtalya gibi güney Avrupa ülkelerinin göç baskısının yükünü çektiği görüldü.

Almanya, iç sınır kontrollerini yeniden uygulayarak, diğer üye ülkelere ve hatta AB'nin kendi sınır güvenliği birimi Frontex'e sınırlarını yeterince koruyacakları konusunda artık güvenmediği mesajını veriyor. Bu hamle, diğer Schengen ülkelerinin de aynı şeyi yapmasına yol açarak serbest dolaşım ilkesini daha da aşındıracak ve AB içindeki bölünmeleri derinleştirecek bir dalga etkisi yaratabilir.

Avrupa entegrasyonunun geleceği

Almanya'nın kararı öncelikle sınır yönetimiyle ilgili olsa da, sonuçları bunun çok ötesine uzanıyor. Karar, Avrupa entegrasyonunun geleceğine ilişkin temel soruları gündeme getiriyor. Yıllar boyunca AB, ekonomik işbirliği, kültürel değişim ve siyasi entegrasyonun ulusal sınırların önemini giderek azalttığı, artan bir birlik projesi olarak görüldü. Ancak yükselen popülizm, Brexit ve şimdi de Almanya'nın sınır kısıtlamasıyla birlikte gidişat değişiyor gibi görünüyor.

Scholz'un hamlesi, artan iç baskılar karşısında kontrolü yeniden ele alma çabası olabilir, ancak AB'yi daha da parçalama riski taşıyor. AB'ye daha büyük bir Avrupa topluluğuyla bütünleşme vaadiyle katılan Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri bu gelişmelere karşı özellikle hassas. Onlar için sınırların yeniden dayatılması, Avrupa'nın Demir Perde ile bölündüğü ve sınırsız bir Avrupa umudunun uzak bir hayal olduğu zamanları hatırlatıyor.

Avrupa için bir hesaplaşma anı

Almanya'nın sınır kontrollerini yeniden başlatması sadece bir iç politika kararı olmanın ötesinde Avrupa Birliği için bir hesaplaşma anına işaret ediyor. Schengen Anlaşmasının kırılganlığını ortaya koyan bu karar, AB'nin dış sınırlarını yönetme ve iç uyumunu sürdürme kabiliyetine ilişkin soruları da beraberinde getiriyor. Bu hamlenin arkasındaki siyasi motivasyonlar Almanya'nın seçim ortamıyla bağlantılı olsa da, AB için daha geniş kapsamlı sonuçları göz ardı edilemez.

Avrupa yükselen popülizm, göç sorunları ve değişen jeopolitik dinamiklerle boğuşurken, sınırların yeniden dayatılması, daha entegre ve birleşik bir Avrupa yolunda onlarca yıldır kaydedilen ilerlemeyi geri alma tehdidi yaratıyor. Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından açılan Avrupa kapısı şimdi yavaş yavaş tekrar kapanıyor gibi görünüyor. AB'nin sınır rejiminin geleceği ve dolayısıyla Avrupa projesinin geleceği belirsizliğini koruyor.