Türkiye’den İsrail’e yapılan ihracatın durması ve fiyatların artmasıyla birlikte, İsrailli ithalatçılar yeni tedarikçi ülkeler arayışına girdi. Azerbaycan’dan makarna ithalatının ardından, Willifood’un Moğolistan’dan ithal ettiği tereyağlarının Osher Ad perakende zincirinde satışa sunulduğu görüldü. Öte yandan, İsrail'deki popüler Victory marketler zinciri kısa süre önce Malta’dan ketçap ve mayonez satışına başladı.
Moğolistan gibi ülkelerden ithalat, maliyet açısından avantajlı. Örneğin, Moğolistan’dan ithal edilen tereyağı, Danimarka, Belçika veya Fransa’dan getirilen ürünlere göre çok daha ucuza mal oluyor. Son dönemde Litvanya’dan ithal edilen tereyağları da İsrail raflarında yerini aldı.
Malta menşeli 550 gramlık ketçap ise 1.35 dolardan satılıyor; bu da 100 gram başına 0.25 dolardan daha düşük bir fiyat anlamına geliyor. Karşılaştırıldığında, markalı ketçaplarda bu oran genellikle 0.45 ila 0.53 dolar arasında değişiyor.
Ancak bazı market zincirleri, yerel üretim olan özel markalar üzerinden fiyat rekabeti sunuyor. Örneğin Rami Levy, indirim dönemlerinde 750 gram ketçapı 1.32 dolara satarken, normal fiyatı 2.13 dolar. Bu özel marka ürünlerin İsrail'de üretildiği belirtiliyor. Özel markası olmayan marketler ise Ynet’e yaptığı açıklamada, “Victory’nin hamlesi güzel ama çocuklar her zaman Osem ya da Heinz tercih edecek” dedi.
Dondurma Yunanistan'dan
Daha önce Türkiye’de üretilen Twister marka dondurmalar, artık Yunanistan’dan ithal ediliyor. Bu ürünler, Unilever’in Strauss Dondurma markası altında satışa sunuluyor. Ürünlerin lezzetinde küçük farklar olsa da içerik ve üretim standardı büyük ölçüde aynı.
Şirket kaynakları, “Yunanistan, Türkiye’ye benzer tatlara sahip olduğu için İsrail’e yaptığı gıda ihracatını artırdı. Unilever’in dondurmaları için üretim yeri çok önemli değil; ürün dünya genelinde aynı, sadece fabrika değişiyor” dedi. Ancak Türkiye’den ithal edilen Magnum dondurmalarının, İsrail’de üretilenlerden biraz farklı tatta olduğu belirtildi. Bunun nedeni olarak da süt kalitesindeki farklılık gösterildi.
İthalatın önündeki engeller
Yeni ülkelerden ithalat yaparken karşılaşılan en büyük zorluklardan biri de kaşer (koşer) sertifikası almak. İsrail’de çoğunlukla kaşer ürünlerin tüketildiği göz önüne alındığında, bu durum ithalat sürecinde kritik öneme sahip. Bir ithalatçı, Ynet’e yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“ABD ve İngiltere gibi ülkelerde hem yerel hem de uluslararası kaşer sertifikasyon kurumları bulunuyor. Bunlar İsrail Başhahamlığı tarafından tanınıyor ve süreci kolaylaştırıyor. Ancak Portekiz, Hırvatistan ya da Tayland gibi ülkelerde, genellikle yerel hahamlar ya da komiteler sertifika veriyor. Bu da süreci zorlaştırabiliyor."
Ancak her ülke bu konuda aynı değil. “Örneğin, Rusya’dan ithal edilen huş suyu sodası kaşer olabilirken, aynı ürün Almanya’dan geldiğinde kaşer olmayabiliyor. Bir keresinde, Fransa’daki bir Badatz kurumu, Almanya’da üretilen bir protein içeceğine kaşer sertifikası verdi; ancak İsrail Başhahamlığı bu kurumu tanımadığı için sertifikayı kabul etmedi.”
'Moğolistan'dan vazgeçtik Hindistan'a bakıyoruz'
Willifood’un sahibi Zwi Williger, Ynet’e yaptığı açıklamada, Moğolistan’dan tereyağı ithalatını durdurduklarını açıkladı: “Moğolistan’a haham göndermek zor olduğu için bu pazardan çekildik. Yakın zamanda çeşitli ülkelerin katıldığı bir gıda fuarına katıldım. Hindistan’dan süt ürünleri üreticileriyle tanıştım. Şimdi Hindistan’dan tereyağı ve peynir ithal etmeyi değerlendiriyoruz. Ürünlerinin uluslararası standartlara uygun olup olmadığını inceliyoruz.”
Williger, amaçlarının kaliteli ürünleri uygun fiyatla tüketiciye sunmak olduğunu vurguladı: “Rendelenmiş Gouda peynirini 3.94 dolara satıyoruz, rakipler ise aynı ürünü 6.58 dolara satıyor.”
Marka mı ticaret mi?
Bir başka şirket temsilcisi ise marka yönetimi ile ticaret arasında fark olduğunu şu sözlerle vurguladı:
'Örneğin, Willifood ‘Euro’ markası altında peynir satıyor ama bu markada her zaman tutarlılık sağlanamıyor. Aynı markadaki tuzlu peynir bir seferinde Türkiye’den, başka bir seferinde Kıbrıs’tan gelebiliyor. Bu da ürünün her zaman aynı olmadığı anlamına geliyor.
Fiyat avantajı sağlasa da tüketici sadakati oluşturmakta zorlanıyor. Çünkü asıl mesele, tüketicinin ürüne tekrar dönüp dönmeyeceği ve ürünün her seferinde aynı lezzet kalitesini sunup sunamayacağıdır'
Kaynak: Gazete Oksijen