Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Covid-19 salgını sırasında Pfizer CEO'su Albert Bourla ile yaptığı iddia edilen kısa mesajlar nedeniyle yasal inceleme altında. Politico’nun haberine göre, büyük bir aşı anlaşması için yapılan müzakereler sırasında gönderildiği bildirilen bu mesajlar, New York Times tarafından açılan bir davanın merkezinde yer alıyor ve şeffaflık ve AB'nin hesap verebilirliği ile ilgili soruları gündeme getiriyor.
Dava Lüksemburg'daki Avrupa Adalet Divanı (AAD) tarafından görülüyor ve ilk halka açık oturum 17 Kasım 2023 tarihinde yapılacak. New York Times'ın eski Brüksel büro şefi Matina Stevis-Gridneff, Komisyon'un AB şeffaflık yasalarını ihlal ettiğini savunarak metinlere erişimi engelleme kararına itiraz ediyor. New York Times sözcüsü Nicole Taylor davanın önemini vurgulayarak şunları söyledi: “Avrupa Birliği tarihindeki en büyük ihale sözleşmelerinden birinin müzakere edilen koşulları hakkında kamuoyuna bilgi verilmemeye devam ediliyor.”
Aşı anlaşması ve gizlenen mesajlar
İddia edilen metinler, von der Leyen'in 1,8 milyar doza kadar Pfizer'in COVID-19 aşısının satın alınması için pazarlık yaptığı 2021 yılına dayanıyor. Stevis-Gridneff bu metinleri ilk kez o yıl von der Leyen ile yaptığı bir röportajda haberleştirmiş, ancak Komisyon o zamandan beri bu metinlerin varlığını teyit etmeyi ya da içeriğini açıklamayı reddetmişti. New York Times'ın açtığı dava, Komisyon'un mesajları açıklamayı reddetmesinin, kritik bilgilerin saklanmasına yönelik tehlikeli bir emsal teşkil ettiğini savunarak iptalini talep ediyor. Hukuk uzmanları bu davanın resmi belgenin ne olduğunu yeniden tanımlayabileceğine ve resmi işler sırasında kişisel cihazlarla yapılan iletişimlere kamunun erişimini genişletebileceğine inanıyor.
Von der Leyen gizlilik nedeniyle önceden de eleştirilmişti
Bu dava von der Leyen'in yönetiminin şeffaflık eksikliği nedeniyle eleştirildiği ilk dava değil. 2023 yılının başlarında Avrupa Adalet Divanı, Avrupa Parlamentosu Üyeleri (MEPs) tarafından talep edilen COVID-19 aşı sözleşmelerini büyük ölçüde redakte ettiği için Avrupa Komisyonu aleyhine karar vermişti. Mahkeme, Komisyon'un sözleşmelerin önemli bölümlerinin neden gizlendiğini gerekçelendiremediğini ve müzakerelere katılan yetkililer arasındaki potansiyel çıkar çatışmalarına ilişkin endişeleri artırdığını tespit etti. Bu eylemler, Komisyon'un üye devletleri AB şeffaflık standartlarını karşılamadıkları gerekçesiyle sık sık eleştirmesiyle keskin bir tezat oluşturuyor. Bu tutarsızlık von der Leyen'in liderliğini geniş kesimler tarafından sorgulanır hale getirdi. Muhalifleri von der Leyen yönetimini savunduğunu iddia ettiği ilkelerin altını oymakla suçladı.
Dava bir emsal oluşturabilir
Dava, kamu görevinde özel iletişimin rolü hakkında önemli soruları gündeme getiriyor. Mahkeme New York Times lehine karar verirse, AB yetkililerinin resmi görevleriyle ilgili mesajlarını ifşa etmelerini gerektiren bir emsal oluşturabilir. Böyle bir karar, kamuoyunun daha önce kişisel veya gizli olarak kabul edilen iletişimlere erişim hakkını genişletebilir. Siyasi açıdan bu dava von der Leyen'in ikinci dönemine başlarken güvenilirliğine zarar verebilir. Yönetiminin AB'nin temel değerlerinden biri olan şeffaflığa olan bağlılığı şu anda bir eleştiri yağmuru altında. Von der Leyen’in muhalifleri, bu endişeleri gidermemesinin Komisyon'a olan güveni sarsabileceğini ve yetkisini zayıflatabileceğini savunuyor.
Süreçteki şeffaflık eksikliği anlaşmanın mirasına zarar verdi
Pfizer anlaşması kamuoyunun ve siyasetin ilgi odağı olmaya devam ediyor. Anlaşmayı çevreleyen gizlilik (özellikle sözleşmenin şartları ve iddia edilen mesajlaşmalar) müzakerelerde kamu yararı yerine şirket çıkarlarına öncelik verilip verilmediğine dair spekülasyonları körükledi. Von der Leyen aşı anlaşmasını AB'nin pandemiye müdahalesinde bir zafer olarak kutlasa da, sürece ilişkin şeffaflık eksikliği anlaşmanın mirasına zarar verdi. Komisyon'un anlaşmayı nasıl ele aldığına ilişkin kamuoyu algısı mahkemenin kararına bağlı olabilir.
AB için kritik bir sınav
Bu davada 2025 yılında verilmesi beklenen nihai karar, Avrupa Birliği'nde şeffaflık açısından önemli sonuçlar doğurabilir. Komisyon'un şeffaflık konusunda kararlı bir kurum olarak güvenilirliği, özellikle de üye devletleri kendi uygulamaları konusunda sorumlu tuttuğu için tehlikede. Von der Leyen'in bu davayı ele alış biçimi muhtemelen onun mirasını şekillendirecek. Komisyon'un önemli bilgileri sakladığı tespit edilirse, bu durum kamuoyunun AB'ye olan güvenini daha da zedeleyebilir. Öte yandan, şeffaflık lehine bir karar, AB'nin açıklık ve hesap verebilirlik konusundaki kararlılığını pekiştirebilir. Mahkeme bu davayı değerlendirirken, daha geniş bir soru ortaya çıkıyor: AB şeffaflık vaatlerini yerine getirecek mi, yoksa kamuoyunu karanlıkta bırakarak kapalı kapılar ardında faaliyet göstermeye devam mı edecek? Sonuç, Komisyon'un Avrupa vatandaşlarıyla olan ilişkisi ve kendi gelecekteki yönetimi üzerinde kalıcı etkiler yaratabilir.