Dünya merkez bankalarının yaklaşık 2 yıldır devam eden sıkı para politikası adımları tahvil piyasasında satış baskısı oluştururken, bu dönemde ABD'de tahvil faizleri son 16 yılın en yüksek seviyesinde yer aldı. Hafta sonu başlayan İsrail-Filistin arasındaki çatışmalar ve Fed yetkililerinin güvercin yorumları tahvil piyasalarında dün alışların güçlenmesine sebep olurken, analistler, bu durumun arkasında yatırımcıların güvenli liman arayışı ve enflasyon endişesindeki azalmanın etkili olduğunu ifade etti.
Analistler, İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar sonrası Tel Aviv'in savaş durumuna geçmesiyle çatışmaların bölgedeki diğer ülkelere yayılması halinde tahvil ve pay piyasalarında durumun değişebileceğini belirtti. Geçen haftalarda, merkez bankalarının faiz artırımlarının sonuna yaklaşılmasına rağmen tahvil piyasasında getiriler 2008 küresel finansal krizden beri en yüksek seviyeye ulaşırken, pay piyasasında fiyatlar üzerindeki baskı da artmıştı.
Uzun zamandır düşüş trendinde olan ABD'nin 2, 5, 10, 20 ve 30 yıllık tahvillerinin faizleri, para politikasında sıkılaştırmaya başlanmasıyla yükseliş trendine girerken, tahvil piyasasındaki satışlar son zamanlarda ivme kazanmıştı. Bazı analistler, 2024'ün ilk yarısı için ekonomide durgunluk beklerken, ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi geçen hafta yüzde 5'e yaklaşmıştı.
Analistler, bu durumun Fed'in, para politikası yolu, makro dirençlilik ve aynı zamanda ABD'nin kredi notunun düşürülmesi gibi farklı nedenlerden kaynaklandığını ifade etti.
Güvercin açıklamaların ardından tahvil faizleri hafif geriledi
Öte yandan, bu hafta Fed yetkililerinden gelen güvercin tondaki açıklamalar sonrası tahvil faizleri bir miktar geri çekildi. Fed Başkan Yardımcısı Philip Jefferson, son dönemde uzun vadeli Hazine tahvillerinin reel getirilerindeki artışa işaret ederek, ileriye baktığında yüksek tahvil faizleri nedeniyle finansal koşullardaki sıkılaşmanın farkında olmaya devam edeceğini ve politikanın gelecekteki seyrini değerlendirirken bunu aklında tutacağını ifade etti. Dallas Fed Başkanı Lorie Logan, uzun vadeli tahvil faizlerindeki son artışın ve genel anlamda sıkı finansal koşulların, Fed'in politika faizini daha fazla artırmasına daha az ihtiyaç duyulacağı anlamına gelebileceğini aktardı. Atlanta Fed Başkanı Raphael Bostic de faiz oranlarının daha fazla artırılmasına gerek olmadığını düşündüğünü ve para politikasının enflasyonu yüzde 2 hedefine geri getirecek kadar kısıtlayıcı olduğunu belirtti.
Minneapolis Fed Bankası Başkanı Neel Kashkari ise dün bir üniversitede yaptığı konuşmada, ABD ekonomisinin, enflasyonun Fed'in yüzde 2 hedefine gerilediği ancak işsizlik oranının keskin bir şekilde artmadığı yumuşak bir iniş yolunda olduğuna inandığını söyledi. Hazine tahvil getirilerindeki son artışların daha fazla faiz artırımına olan ihtiyacı azaltabileceğini dile getiren Kashkari, Fed politikasına ilişkin değişen beklentiler nedeniyle tahvil getirilerinin yüksek olması halinde, bu getirileri korumak için bankanın politikasına "devam etmesi gerekebileceği" konusunda da uyardı. Kashkari, "Daha yüksek uzun vadeli getirilerin enflasyonu düşürme açısından işimize yaraması kesinlikle mümkün. Fakat eğer bu yüksek uzun vadeli getiriler, ne yapacağımıza dair beklentileri değiştiği için daha yüksekse, o zaman bu getirileri korumak için beklentileri takip etmemiz gerekebilir." değerlendirmesinde bulundu. Söz konusu açıklamaların ardından ABD'nin 10 yıllık tahvil faizi yüzde 4,64'lere kadar gerilerken, Atlantik'in diğer kıyısında da benzer tonda açıklamalar izlendi.
Fransa Merkez Bankası Başkanı ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yönetim Kurulu Üyesi Francois Villeroy de Galhau, geçen hafta verdiği ECB'nin parasal sıkılaştırmaya devam etmesi için şu anda hiçbir gerekçe bulunmadığı ve faiz oranlarını gerektiği sürece bu seviyelerde tutması gerektiği yönündeki mesajlarını tekrarladı. France Info radyosuna konuşan Villeroy, "Faizleri çok yükselttikten sonra şu anda doğru seviyede, doğru dozda olduğumuzu düşünüyorum. Bir gerileme ya da yeni bir veri olmadığı sürece, ECB'nin faizleri daha fazla yükseltmesinin arzu edilir olduğunu düşünmüyorum" ifadelerini kullandı. Enflasyonda hala net bir düşüş trendi olduğunu söyleyen Villeroy "Enflasyonun 2025 yılına kadar yüzde 2'ye ineceğini tahmin ediyoruz, bugün bu inişi değiştirmek için herhangi bir neden görmüyoruz" dedi. ECB üyesi Klaas Knot ise gelecek dönemde olası "şahin" adımlar atılmadan önce bankaların rezervlerinin sıkı bir şekilde incelenmesinin yararlı olacağını ifade etti.
Yüksek faiz hem şirketlere hem hükümetlere pahalıya patlıyor
Merkez bankaları aylardır faiz oranlarının uzun süre yüksek seviyede kalacağı sinyalini verse de yatırımcılar son faiz kararına kadar bunu göz ardı etmişti. Fed, son toplantıda politika faizini beklentiler dahilinde değiştirmeyerek 22 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 5,25-5,50 aralığında sabit tutarken, ekonomik tahminlerinde yıl sonuna kadar bir artışa daha gidileceğinin sinyalini verdi. Bankanın faiz oranlarının tekrar düşmesinin uzun zaman alacağına da işaret etmesiyle piyasalar, gelecek yıla ilişkin 4 faiz indirimi beklentisi 3'e düştü.
Analistler, faizlerin uzun süre daha yüksek kalmasının şirketlerin yanı sıra ABD hükümeti için de daha yüksek finansman maliyetlerine ve dolayısıyla daha zayıf bir ekonomiye yol açacağına dikkati çekti. ABD'de geçen hafta açıklanan iş gücü piyasasına ilişkin güçlü veriler, Fed'e sıkı para politikasını sürdürebilmesi için alan sağlarken, tahvil faizleri 2008 küresel finansal krizden beri en yüksek seviyelerini gördü. Tahvil piyasasındaki gerilemenin nedenini ekonomik duruma bağlayan bazı analistler ise ekonomik büyüme sağlam kaldığı için piyasaların artık faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalacağını fiyatladığını belirtti. Bu arada piyasaların ABD'de eylül ayına ilişkin enflasyon rakamlarını beklediğini belirten analistler, "ABD'de çekirdek enflasyonun zayıfladığına dair işaretler, Fed'in gelecek politikasına ilişkin daha temkinli tavrını güçlendirebilir ve dolar üzerinde daha fazla baskı oluşturabilir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Fitch ABD'nin notunu düşürdü
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, ABD'nin uzun vadeli kredi notunu ağustos ayında "AAA"dan "AA+"ya düşürürken görünümü negatif izlemeden durağana çevirmişti. Fitch'in ABD'nin kredi notunu düşürmesi "ABD'deki bütçe açığının kontrolden çıktığının ve açıkları kontrol eden siyasi sürecin artık işlemediğinin çok zamanlı bir göstergesi" olarak değerlendirilmişti. ABD'nin para politikası artık ana sorun olarak görülmezken, mali politikanın ana sorun olarak görülmesi dikkati çekti.
Öte yandan, ABD'de geçici bütçe tasarısının onaylanmasıyla 45 günlüğüne önüne geçilen hükümetin kapanma riski ve Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki bütçe tartışmaları da ülkenin politika riskleri olarak öne çıktı. ABD Hazine Bakanlığının verilerine göre, ülkenin borcu 33,04 trilyon dolara ulaşırken, artan faiz oranları nedeniyle bu borç artık savunma bütçesinden daha yüksek bir cari yükü temsil ediyor. Ülkede, daha önce Fed'e başkanlık eden ABD Hazine Bakanı Janet Yellen'in giderek daha fazla harcamayı daha fazla borçla finanse etmek zorunda kalacağı bir sarmaldan korkuluyor.
Analistler, piyasada daha fazla devlet tahvili bulunması ve Fed'in varlık alım azaltma programı nedeniyle artık alıcı olmaması nedeniyle piyasada alıcı bulmak için daha yüksek getirilere ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Fed yine de zaman zaman alıcı olarak ortaya çıkarken, daha önce ABD tahvillerinin hevesli bir alıcısı olan Çin de büyük ölçüde geri çekiliyor.
Kredi piyasasında da bir kriz yaşanıyor
ABD'de 30 yıl vadeli mortgage (konut kredisi) için ortalama faiz oranı, eylül ayının son haftasında yüzde 7,53 ile 23 yılın en yüksek seviyesine çıkarken, borçlular daha yüksek faiz oranlarıyla mücadele etmek zorunda kalıyor. Kredi kartı borçlarında temerrüt faizlerinin artması da ekonomide bir durgunluğu teşvik ediyor. Bazı analistler, özellikle hisse senetleri gibi daha riskli yatırımlarla karşılaştırıldığında tahvillerde mevcut getiri seviyelerinin çok cazip olduğunu düşünüyor. Faiz oranlarının enflasyon oranlarını aşması beklenirken, tahvil alanında pozitif reel getiriler dikkati çekiyor.
Analistlerden bazıları 2024'ün ilk yarısında bir resesyon yaşanması halinde Fed'in önemli bir tepki vereceğine inandıklarını belirterek, özellikle ABD ekonomisinin şimdiye kadar yüksek enflasyon ve ardından gelen faiz oranlarındaki dramatik artışla şaşırtıcı derecede iyi başa çıktığını ifade ediyor. ABD hükümetinin şimdiye kadar ekonomiyi borçla finanse edilen devasa devlet harcamalarıyla ayakta tuttuğu için, bu ülkede bir resesyonun sadece ertelenmiş olması riskinin bulunduğuna işaret eden bazı analistler, faiz oranlarındaki hızlı artışın bankacılık sisteminde daha fazla soruna yol açacağından korktuklarını dile getiriyor.
Makro dayanıklılık tahvil faizlerini yükseltti
ING'nin Amerika Bölgesel Araştırma Başkanı Padhraic Garvey konuya ilişkin değerlendirmesinde, tahvil piyasasının durumunun temel nedeninin makro dayanıklılık olduğuna işaret ederek, iş gücü piyasasının resesyona girmeyi reddettiğini dile getirdi. Fed'in olası faiz indirimlerini tartışmadan önce oranlarda zirveye ulaşılması gerektiğini ifade eden Garvey, gelecekteki faiz indirimlerinin piyasa oranları için referans sağlaması açısından önemli olduğunu kaydetti.
Kaynak: AA