Endüstriyel tesislerde iş sağlığı ve güvenliğine yapılan yatırımlar, çalışanların korunması sağlarken aynı zamanda maliyetli iş kesintilerini önlemek için de kritik bir önem taşıyor. İki Türk mühendis tarafından kurulan Trio mobil gibi şirketler örneğin forkliftlerde her yıl yaşanması beklenen yaklaşık 1200 kazayı sıfıra indiriyor
Endüstriyel tesisler için iş güvenliği ve verimlilik çözümlerimizi oluşturarak global bir oyuncuya dönüşen Trio Mobil, üniversite yıllarında tanışan iki mühendis arkadaş tarafından kuruldu. Nevzat Ataklı ve Barış Özdemir 2010 yıllarında tohumları atılan şirket geçen aylarda 26,5 milyon dolarlık yeni bir yatırım turunu tamamladı. Ford, Mercedes, Coca-Cola ve Unilever gibi dünya devlerinin iş kazalarını önleyen şirketin portföyünde Tayland’dan Güney Afrika’ya kadar uzanan 30 fabrikasında 35.000 giyilebilir cihazla çözüm sunduğu Arçelik gibi yerli devler de var. Şirketin CEO’su Nevzat Ataklı bize Yapay zeka destekli teknolojiyle iş kazalarını nasıl önlenebildiğini anlattı.
Ürünleriniz neye hizmet ediyor?
Fabrikalarda milyonlarca iş kazası oluyor ve bunlar hiçbiri hafif kazalar değil. Tonlarca ağırlığa sahip makinelerden bahsediyoruz. Çelikle insanın bir arada olduğu çok tehlikeli bir ortam. Bizim de burada amacımız, sabah işe giden bir aile bireyinin güvenli bir şekilde evine dönebilmesi. Bunun için giyilebilir cihazlar geliştirdik. Yani çevredeki forkliflerle, makinelerle etkileşim içerisinde olan, risk durumunda onların durmasını, kapanmasını sağlayan, insanı uyaran cihazlar bunlar. Onun dışında gerçek zamanlı yapay zeka kameraları geliştirdik. Yani alanları izleyip o alanda bir kaza riski, çarpma riski olduğu anda yine bu akıllı cihazlarla haberleşip onu engelleyen, gerçek zamanlı yapay zeka algoritmalar bunlar.
Sektöre nasıl bir katkısı oldu?
Yıllardır bu alanlarda lazer sensörleri gibi nesneleri algılayan basit sensörler kullanılıyordu. Ancak, bu sensörler karmaşık iş ortamlarında bir kutu mu yoksa bir insan mı olduğunu ayırt edemiyor, bu da iş güvenliği açısından ciddi riskler doğuruyor. Biz artık bu alanlara bakarak, robotun operasyonda olduğu bir durumda bir insan sahada mı değil mi bunu algılayabiliyoruz. Eğer bir risk varsa, robotu durdurup insanın güvenli bir şekilde alandan çıkmasını sağlayarak kazaları önleyebiliyoruz. Yani bunu, her yeri gören ve bir risk olduğunda duruma müdahale eden akıllı bir sistem olarak düşünebilirsiniz. Bir nevi üst düzey bir kontrol sistemi gibi çalışıyor. Biz aslında o araçları, makineleri akıllı hale getiriyoruz. Onlar gerçek zamanlı konum bilgisi alıyor çevreden sürekli olarak. Bu bilgiyi aldıktan sonra önce operatör uyarıyor: “çevrede bir insan var, sağ tarafında” diyor. Operatör fren yapmazsa kendi otomatik olarak fren yapıyor. Bu teknoloji araçlarda gördüklerimizden çok daha kompleks. 360 derece çalışan bir yapı var burada. Sadece önüne bir engel çıktığında değil bir çok farklı şekilde çalışıyor. Diyelim ki siz bir soğuk hava deposunda yalnız çalışıyorsunuz. Yere düştünüz, iki dakika sonra aynı giyinebilir cihaz, bir alarm gönderiyor. Nasıl mesela hepimizde birer akıllı telefon var, bence bundan bir 5 yıl sonra endüstriyel tesislerde çalışan bütün çalışanlarda birer giyilebilir akıllı cihazı olacak. O bir standartla dönüşecek, yanılacak dönemde.
Sizi bu alanda odaklanmaya iten ne oldu?
Bu örneği vermeyi seviyorum, eğer IoT olsaydı Çernobil kazası yaşanmazdı. Çünkü o sensör verilerinin bozulduğu, ortaya çıktığı anda zaten bunu müdahale edilir ve önlenebilirdi. Yani orada makinaların arasında bir iletişimin olmaması böyle bir kazaya, küresel bir felakete neden oldu. Bu çok ekstrem bir örnek ama bunun gibi yaşadığımız birçok problem haberleşen nesneler sayesinde çözümlenebiliyor. Diyelim ki bir elektrik sisteminde bir arıza çıkacak ve buradan bir yangın çıkacak. Daha bunun oluştuğu anda alarmını almak, bu nesnenin başka bir nesneyle haberleşmesi, gerekirse söndürme sistemi aktive etmesi, ya da bir fabrikada üretimin durmasını engelleyecek bir bilginin önden gelmesi… Bunların hepsi mümkün olan şeyler. Şimdi durum farklı, ama biz yola çıktığımızda daha bu konseptlerin hiçbir tanesi yoktu. Makinelerin hep bağımsız çalıştığı ve bir noktada tıkanıp kaldığı bir dünya söz konusuydu. Bugün 250 kişilik bir ekibimiz var ve bunun 60 kişisi Ar-Ge departmanında çalışıyor. Yapay zeka algoritmalarını, bulut yazılımlarını ve giyilebilir IoT cihazlarını tamamen şirket içinde geliştiriyoruz. Bu sayede, bir fikri sahada uygulamaya 3-4 ay gibi kısa bir sürede geçirebilen, çevik bir ekibe sahibiz. Bu pazar, aslında bizim öncüler arasında yer aldığımız ve henüz yeni gelişen bir pazar. Eğer bu alanda yerleşik çözümler olsaydı, bugün büyük şirketler çoktan bu çözümleri kullanıyor olurdu. Bu, hızla büyüyen bir alan ve bizim amacımız buradan küresel bir Türk markası çıkarabilmek. 'Bu şirket, bu işin dünyadaki bir numarası' denmesini hayal ediyoruz ve bunun için çalışıyoruz.
Engellenen kazaları da görebiliyorlar mı?
Geçmiş veriler ellerinde olduğu için, istatistikler özellikle büyük yapılarda çok daha anlamlı sonuçlar veriyor. Örneğin, dünya genelinde 100 fabrikanız, 50 bin çalışanınız ve 3 bin çalışma alanınız varsa, istatistikler açıkça gösteriyor ki her yıl forklift kazalarının yüzde 10’u bir kazaya karışıyor. Bu da yılda yaklaşık 300 kazaya denk gelir. Bu kazaların yüzde 10'unda yaralanma, yüzde 1’inde ise ölümcül sonuçlar olabiliyor. 5-10 yıl boyunca aynı istatistiklerle çalıştığınızda, mevcut durumu çok net bir şekilde biliyorsunuz. Çözüm uygulandığında ve sıfır kaza hedefine ulaşıldığında, sonuçlar açıkça görülebiliyor. Şu anda çözümümüz 10 binin üzerinde forkliftte kurulmuş durumda. Normal şartlarda bu forkliftlerde her yıl yaklaşık 1200 kaza meydana gelmesi beklenirken, biz bu kazaları sıfıra indiriyoruz