Defne Akman
defnettinhanim@gmail.com Veep’in ve The Death of Stalin’in yaratıcısı İskoçyalı Armando Iannucci’nin yeni film projesi The Personal History of David Copperfield sıcak ve sevgi dolu bir hikâye. Charles Dickens klasiğine bağlı kalmakla birlikte Sanayi Devrimi’nden sonra orta sınıfın doğuşunu, fabrikaların kurulmasını, emekçilerin hangi koşullarda çalıştığını modern bir anlatımla gösteriyor. Filmin konusu basit: David Copperfield’ın çocukluktan yetişkinliğe uzanan yolculuğuna tanık oluyoruz. Diğer Dickens karakterlerinde olduğu gibi David Copperfield (Dev Patel) beklentiler ve şanssızlıklar içinde bir hayata doğuyor; babasını küçükken kaybediyor ama annesi kısıtlı imkanlara rağmen ona sıcak ve şefkatli bir yuva sunuyor. Maalesef bu durum pek fazla sürmüyor. David’in annesi zalim bir adamla evleniyor ve üvey babası onu Londra’ya postalıyor. Ardından genç adamın hayatı koruyucu aileler arasında bir ileri iki geri şeklinde geçiyor. Bu maceraların her birinde David çeşitli hayat dersleri alıyor. Aklında yer eden cümleleri yazıyor ve bir gün bunları bir araya getirerek işte izlediğimiz hayat hikayesini anlatıyor.Zamansız karakterler
Talihi bir gülüp bir küsen kahramanımız sonunda başarıya ulaşsa da esas hazinesinin deneyimleri ve kelimeleri olduğunu görüyoruz. Dev Patel’in karizması ve cazibesinin yanı sıra, tuhaf teyze Betsey Trotwood Tilda Swinton’ın kuzen Mr Dick rolünde Hugh Laurie’nin ve sinsi dalkavuk Uriah Heep olarak Ben Whishaw performansları son derece başarılı. Dickens’ın karakterleri, o denli tuhaf ve renkli ki, uyarlama ister istemez zamansız bir hal kazanıyor. Gücünü para ya da ün yerine tanıştığı insanlardan ve yolculuğun kendinden alan bir karakterin hikayesi ise elbette her zaman ilham verici.Edebiyattan transferler




