![](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/09/Screenshot-2021-09-16-at-17.06.12.png)
“İnsanlar ilişki içinde kaybolabiliyor”
FIRAT ÇELİK - Ozan Aldatmanın pek çok sebebi olabilir. Bu, tamamen ikili ilişkide karşı tarafa dair beklentiler, düşüncelerle bağlantılı olabileceği gibi kişinin kendi kimliğini arayışı, tutkular, hazlar, anlık tatmin gibi sırf kendiyle ilgili de olabilir. Aldatmak, kelime anlamı itibarıyla de aslında “kandırmak” kavramını beraberinde getiriyor. Hem karşındakini kandırıyorsun bir nedenle hem de kendini. Bu nedenle özünde tatsız bir eylem. Her şey evrilir çünkü insanın doğası böyledir. İnsanlar ilişki içinde kaybolabiliyor. Rotalarını bulmakta zorlanabiliyorlar. Veya tutku ya da aşk; her ne ise aralarındaki, o zamanla değişebiliyor. Her şeyin ve de herkesin değişim halinde olması gibi. Ama şunu biliyorum ki sadakat gerçekten önemli. Her ne olursa olsun kendimizle ve karşımızdakiyle dürüst olmalıyız. Bunu borçluyuz çünkü. Empati kurmak, saygı çerçevesinde birbirimize açık olmak önemli. Elimizden geldiğince şeffaf olmalı ve de konuşabilmeliyiz.“Evliliği amaç zannediyoruz, halbuki esas amaç mutluluk”
DEFNE KAYALAR – Beril Benim için “evlilik” belediyeden alınan bir izinden ibaret. Sanırım hepimizin sorguladığı şu: Artık herkesin her şeyi açıkça söylediği ve baş eğmektense kendi mutluluğunu öne aldığı günümüzde uzun ve tek eşli ilişki mümkün mü? Kendiliğinden olabilecek bir şey değil bu, çok çaba istiyor. Her iki tarafın da bunun için çok özen göstermesi, gayret etmesi gerekiyor. Aşk tek başına yeterli değil. Hem kendini hem de karşındakini iyi tanımak ve her ikisini de kandırmamak lazım. Ama Beril gibi “Evlendik artık, oldu bu iş” diye düşünüp ilişkinizi “varsaymaya” başlar, sorgulamayı erteleyip, sorunları görmezden gelirseniz elbette günün birinde halının altına ittiğiniz her sorun el ele tutuşup önünüzde toplu halde resmigeçit yaparlar. “Evleniyoruz” demek için yüzlerce kişiye bangır bangır ilan etmenin yolu olan o düğünler… Sonrasında tanıdığınız herkesin, özellikle ebeveynlerinizin çevresinin, akrabaların “Çocuk ne zaman?” beklentisi… Sosyal ortamlarda birlikte görülmediğiniz zaman ilişkiniz üzerine insanların rahatlıkla sorabildiği sorular… Bu tür her şey bir baskı yaratıyor. Genel olarak “Ne münasebet, size ne?” diyemiyoruz, hayatın her alanında olduğu gibi. Bir de zaten küçüklükten itibaren hepimizin kafasına yerleştirilen, bir prensle evlenip ömür boyu mutlu yaşayacağımıza dair saçma beklenti var. Evliliği amaç sanıyoruz, asıl amacın mutluluk olduğunu unutuyoruz. O düğüne gelen yüzlerce insana, yıllar içinde tanıştığımız, ilişkimize çok özendiğini sandığımız diğerlerine “Olmadı, yürümedi” demek, çok basit bir cümle olabilecekken büyük bir yıkımın itirafı haline getiriliyor. Ben şimdi ayrıldığıma mı yanayım, bu büyük “yıkıntı” ve arkasından aylarca yıllarca gelecek sorulara, arkamızdan yapılacak yorumlara mı? Kişisel olarak hiç kimseyi ilgilendirmeyeceğini, varsa bu ilişkinin çocuklarının ve ayrılan yetişkinlerin mutluluğundan ve sağlıklı gelecek kurmasından daha önemli hiçbir şey olmadığını düşünürüm. Ama o baskı, bize neyin önemli olduğunu unutturuyor ve tüm meseleyi “mutlu olmak istiyorum”dan uzaklaştırıp “başaramadım” gibi yanlış, tamamen gerçek dışı bir yere sabitliyor. Beril’in de, hatta annesinin de yaşadığı mutsuzluğu ağırlaştıran bence bu.“Volkan ve Aslı’nın birbirine zarar vermesi kaçınılmaz”
AHMET RIFAT ŞUNGAR – Volkan Volkan’ı oynamaya çalışırken onu anlamaya çalıştım diyebilirim. Neler keşfettiğimi ben de izleyince anlayacağım. Volkan ve Aslı başa çıkılması zor bir acı yaşıyorlar. Dinmemiş ve hiç dinmeyecek bir acı. Bu nedene aralarındaki sevgi ve bağ ne kadar güçlü de olsa birbirlerine zarar vermeleri kaçınılmaz hale gelmiş. İlişkilerde gelişme birbirine karşı dürüst ve açık olarak mümkün olabilir.“Sadakatsizlik, yalanı düşündüğün an başlar”
HAZAR ERGÜÇLÜ – Aslı Sadakatsizlik derken ilişkide iki tarafın da birbirine olan inancını yitirmesini kast ediyoruz aslında. Yalan söylemeyi düşündüğümüz ilk andan başlar. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi söz konusu ilişki olduğunda da haklılık yine erkekliğin oluyor. Kadına da suçluluk, her şeyi mahvetmişlik kalıyor. Erkek aldattıysa kadın kesin onu ihmal etmiştir, “kadınlık görevleri”ni yerine getirmemiştir. Kadın aldatınca hafifmeşrepliğinden, “gözü dışarda”lığından yapmıştır ve ceza olarak her şeyi hak ediyordur. Bu çifte standart kendini medeni zanneden insanlarda bile kendini ilk boşlukta gösterir. Aldatmak kendine de karşı tarafa da artık dürüst olamamak demektir. Daha fazla sürdürememektendir. Nazikçe bitmesi gereken bir şeyi bitirememektendir. Derin bir keder yaşamış bir karakteri yansıtırken kendi duygularımdan, duyduğum bildiğim gördüğüm ve anlamaya çalıştığım duygulardan yola çıkıyorum. Ağır travmalar yaşamış birini canlandırırken illa o travmayı yaşamış olmamız gerekmiyor. Hepimizin bildiği temel duygular var. Oradan empati kurup anlamaya çalışıyorsunuz.Asıl diziye büyük oranda sadık kaldık
DENİZ AKÇAY (Senaryo Yazarı, Yönetmen)![](https://gazeteoksijen.com/wp-content/uploads/2021/11/yeni-kore-dizisi-my-sistera-istanbullu-gelinden-transfer.jpeg)