Tom Wilson / Financial Times
1990'ın Nisan ayında, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından beş ay sonra John Browne Moskova’daki petrol ve gaz bakanlığının önünde bir arabanın içinde oturmuş McDonald’s hamburgerini yiyordu.
Browne sonraları 12 yıl yöneteceği petrol şirketi BP’nin kıdemli yöneticilerinden biriydi. Demir Perde arkasındaki yatırım fırsatlarını bulabildiği herkesle konuşmak için Moskova’ya gitmişti.
Dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz rezervlerinden bazılarına sahip olan Rusya’nın doğal kaynakları hala sadece devlete aitti ancak sistem çatırdıyordu. Bakan vekili Vagit Alekperov petrol şirketi kurma niyetini kısa süre önce Browne’a bildirmiş, BP böyle bir şeyle ilgilenir mi diye sormuştu. Browne’un anılarını yazdığı Beyond Business (İşten Öte) kitabına göre Alekperov “Başlangıç olarak bazı varlıklar veririz. Esasen bakan olarak şu anda benim kontrolümde bulunan bazı varlıklar” demişti
BP hiçbir zaman Alekperov’un şirketine yatırım yapmadı. 18 ay sonra devlete ait üç işletmeden müteşekkil bir yapıyla oluşturulan Lukoil ise bugün dünyanın en büyük petrol şirketleri arasında.
Fakat bu buluşma BP ile Rusya arasındaki 32 yıllık ilişkinin başlangıcıydı.
Browne FT’ye “Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra bir şeyler olduğu çok belliydi ve biz de bunun parçası olmak istedik” diye konuştu.
Şirket mahkeme engellemeleriyle, şafak baskınlarıyla karşı karşıya kaldı ama nihayet tarihindeki en kârlı tekil yatırımı yaptı. Bu anlaşma sayesinde BP bugün enerji alanında küresel bir aktör.
27 Şubat’ta ise Rus birliklerinin Ukrayna’yı işgal etmesinden üç gün sonra BP Kremlin destekli petrol üreticisi Rosneft’teki yüzde 19.75’lik hissesini elden çıkaracağını açıklayarak muhtemelen tarihte herhangi bir piyasadan gerçekleştirilen en büyük kurumsal kaçışa imza attı.
Rusya cazipti çünkü…
BP 1990 yılında Moskova’da bir ofis açtı ve sonraki yıllarda Browne burayı düzenli olarak ziyaret etti.
Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in iktidarında ekonomi serbest düşüşteydi. Ama petrol ve gaz fırsatı çok davetkar görünüyordu.
Dünyadaki petrolün yaklaşık yüzde 7’si, doğal gazın ise üçte biri Rusya’daydı ve yetersiz yatırım sebebiyle üretim seviyeleri düşüyordu. 1990’larda Rus petrol sahalarını görmeye gitmiş BP yöneticileri ekipmanların paslı, teknolojinin geri, jeolojik kavrayışın ise iptidai olduğunu söylüyor.
Orta Doğu ülkelerinin 1970’li yıllarda kaynaklarını kamusallaştırmasının ardından bölgeye erişimi neredeyse tamamen sona eren petrol sektörü için Rusya yeni bir umuttu.
1990’larda Rusya’ya giden eski bir BP yöneticisi “Dünya değişiyordu, mesele bu değişim sürecinde nasıl pozisyon alacağımızdı” diyor.
“Kendi oligarklarımız”
BP istediği sondaj ve üretim alanını sağlamakta zorlanınca 1996’da bir akaryakıt istasyonu zinciri kurdu; ardından 1997’de oligark Vladimir Potanin’e ait Rus petrol üreticisi Sidanco’nun yüzde 10 hissesini 517 milyon dolar karşılığında aldı.
Servetinin büyük bölümünü 1990’larda Rus doğal kaynaklarının özelleştirilmesiyle elde eden ve oligark olarak anılan birçok kişi gibi Potanin de Sidanco’yu kontrolüne alırken tartışmalı hisse senedi kredileri planından yararlanmıştı. Plan uyarınca siyasi bağlantılara sahip iş insanları devlete ait şirketlerin hisselerini en düşük fiyattan satın alabilmişti.
Eski BP yöneticisi “O zamanlar Rusya’daki büyük doğal kaynak alanında var olmak için oligarklarla çalışmanız, kendi oligarkınızı seçmeniz gerekiyordu” diyor.
İki yıl sonra anlaşma bozulmaya başlamıştı. Uzak bir Sibirya kentindeki tanınmayan bir mahkeme Sidanco’nun en kârlı petrol ve doğalgaz varlığının iflasını açıkladı; bunun üzerine şirket bir diğer oligark Mikhail Fridman’ın kontrolündeki Tyumen Oil Company’ye (TNK) satıldı.
Bahis yükselttiler
Browne’un anılarına göre o zamana kadar BP başlangıçtaki yatırımından 200 milyon doları aşkın para kaybetmişti. Ama bırakıp gitmek yerine 2002 yılında yüzde 15 hisse daha alarak BP’nin payını büyüttü. 2003 yılında Browne ve Fridman nihayet yeni bir yüzde 50/50 ortak girişim kurmak için anlaştı. BP’nin yapacağı 8 milyar dolarlık yatırım karşılığında TNK ve Sidanco’ya ait varlıklar ile BP’nin akaryakıt istasyonları birleşecekti.
Anlaşma o zaman için Rusya tarihinin en büyük yabancı yatırımıydı ve Rusya ile Batı arasındaki ticari ilişkilerin yeniden düzenlenmesindeki en önemli adım oldu.
2000 yılında Putin devlet başkanı seçilmişti; İngiltere Başbakanı Tony Blair de İngilizlerin Moskova’daki nüfuzunu ve erişimini artırmaya meraklıydı. Browne’a göre Putin o günlerde diktatör özentisi değil, “eski olan her şeyi süpürüp temizleyecek büyük reformcu” olarak görülüyordu.
Rusya lideri Haziran 2003’te İngiltere’ye gitti; İngiliz süvarileri Buckingham Sarayı’na kadar kendisine eşlik etti ve 41 pare top atışıyla karşılandı. Nadir İngilizce konuşmalarından birini yaparak İngiltere ile Rusya’nın birlikte çalışması gerektiğini söyledi. Üç gün sonra Putin ve Blair’in huzurunda TNK-BP anlaşması imzalandı.
Sadece BP mi?
BP yalnız değildi. ExxonMobil 2003 yılında Rusya’nın uzak doğu bölgesindeki büyük bir petrol sahasında ilk kuyusunu açtı ve 2006’da ihracata başladı. Shell, Japon Mitsui ve Mitsubishi ve sonrasında Gazprom’un yer aldığı 20 milyar dolarlık ortak girişim, 2004 yılında Rusya ile üretimden pay almak için anlaşma yaptı ve 2008’de petrol ihracatına başladı.
BP içinse TNK ile ortaklık kazançlı fakat karmaşık ilerliyordu. BP bu işletmeyi Rusya’daki bağlı şirketi gibi görürken Fridman ve diğer iki hissedar oligark, Viktor Vekselberg ve Leonard Blavatnik daha fazla kontrol istiyordu.
O günlerde girişimin başında bulunan BP yöneticisi Bob Dudley “sürekli taciz” şikayetiyle ülkeden ayrıldı. Dudley kendi emniyetinden öyle kaygı duyuyordu ki sağ salim uçağa binene kadar yola çıkacağı gizli tutulmuştu.
2011’de Dudley liderliğindeki BP ile Rosneft arasında Kuzey Kutup Bölgesi için yapılan bir sondaj ve hisse swap anlaşmasının ardından sorunlar yeniden alevlendi. Petrol devi Rosneft’in o günkü başkanı ve bugünkü CEO’su, Putin’in en yakın müttefiklerinden İgor Seçin’di.
Putin’in Rosneft planları
TNK-BP’nin oligarklarına göre BP ile Rosneft arasındaki anlaşma kendi haklarını ihlal ediyordu; uluslararası mahkemeler aracılığıyla bu anlaşma bloke edildi. BP’nin Moskova ofisleri özel kuvvetlerin baskınına uğradı ve Exxon Rosneft’in Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki ortağı olup BP’nin yerini almak için hemen hamle yaptı.
Eski bir BP yöneticisine göre TNK-BP ortak girişiminin Rusların kontrolünde değil 50/50 şeklinde yapılanmasından hiçbir zaman hoşlanmayan Putin’in “petrol varlıklarını biriktirmek için” araç olarak Rosneft’i kullanacağı günden güne belirginleşiyordu.
Putin’le birçok kez bir araya gelmiş olan sektörden bir isim “Petrol ve gaz her zaman Putin’in kartviziti olmuştur; ne zaman bir yere gitse önce petrol ve gaz konusunu konuşmak ister” diyor.
Putin 2013’te istediğini aldı. BP karmaşık bir anlaşma sonunda TNK-BP’deki yüzde 50 hissesi karşılığında 12 milyar dolar nakit ve Rosneft’in yüzde 18.5 hissesini aldı.
Dudley anlaşmayı “BP için Rusya’da tarihi gün” diyerek kutladı. Birçok analist son derece düşmanca bir ortamdan kârlı bir çözümle kaçıldığında hemfikirdi; yine de kimileri BP’nin tamamen ülkeden ayrılmayıp devlet destekli bir şirkette güçsüz bir küçük ortak olarak kalmayı seçmesini yadırgadı.
2003’ten bu yana BP nakit ödemenin yanı sıra kâr payı olarak kabaca 19 milyar dolar kazanmıştı.
2013-2022 yılları arasında BP’nin Rosneft’teki öz sermaye hissesi 5 milyar dolar kâr payı daha getirdi ve hem petrol üretimini artırdı hem de BP’nin her yıl daha fazla kâr açıklamasını sağladı. Ancak Batı’nın Rusya ile ilişkileri bozulmaya başladıkça ve kısa süre önce BP düşük emisyonlu bir geleceğe yönelmek için strateji değiştirince Rosneft ile ilişkiler sorunlu bir hal aldı.
Exxon CEO’suna “dostluk nişanı”
Rusya 2014’te Kırım’ı ilhak edince Rosneft ABD ve AB yaptırımlarının hedefi oldu. Amaç şirketin daha fazla büyümesini önlemekti. Bunun üzerine çoğu Batılı petrol şirketinin Rusya’ya yönelik hevesi kırıldı.
Exxon bile birçok planını askıya aldı. Halbuki şirket CEO’su Rex Tillerson’a prestijli “dostluk nişanı” bizzat Putin tarafından verilmişti.
Ancak BP 2019 yılında Dudley yerine Bernard Looney’in CEO’luğa gelmesinin ardından bile yatırımının arkasında durdu ve 2030’a kadar BP’nin petrol üretimini yüzde 40 azaltmak için yeni bir strateji başlattı. Geçen aya kadar iki isim de Rosneft’in yönetim kurulunda yer alıyordu.
Şubat başında ABD olası bir Rus işgaline dair uyarıda bulunduğunda Looney FT’ye Rosneft ile ilişkilerin bozulma ihtimalinden kaygı duymadığını söylemişti:
Browne TNK-BP anlaşması öncesi ve sonrasında düzenli olarak Blair ile bir araya geliyordu fakat Looney İngiltere hükümetinin Rusya konusunda yardım için kendisine başvurmadığını söyledi. Kaynaklara göre aslında BP Rosneft’teki hisselerinden çıkmayı hiçbir zaman ciddi bir şekilde düşünmemişti. Looney CEO olunca hemen Rosneft yönetim kuruluna katılmamıştı ama bunun sebebi Rosneft’in yıllık genel kurul toplantısını beklemek zorunda olmasıydı. BP konu hakkında yorum yapmadı.
24 Şubat Perşembe günü Rus tankları Ukrayna sınırını geçince ise her şey değişti.
©️ The Financial Times Limited