19 Nisan 2024, Cuma
Haber Giriş: 19.11.2021 04:30 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:17

Hayatla ‘edebi’ bir hesaplaşma

50 yılı aşan yazarlık hayatına sayısız eser ve ödüller sığdıran Selim İleri, hastalığına birebir tanıklık eden Burcu Aktaş’la birlikte kaleme aldığı Düşüşten Sonra’da yine en iyi bildiği şeyi yapıyor ve hayatı yazıyla sorguluyor
Hayatla ‘edebi’ bir hesaplaşma
Hülya Çelik
Edebiyatımızın büyük isimlerinden Selim İleri, bir süredir bizleri çok üzen bir rahatsızlık yaşıyor. Kitabın ilk satırlarında “Birkaç saat sonra olacaklar bana işaret vermedi,” diyen Burcu Aktaş, beyne pıhtı attığı gece Selim İleri’nin yanında olan ve hastaneye gidiş sürecine birebir tanıklık eden isim. İki ay süren hastane sürecinin ardından o iki ayı ve sonrasını, anlık bir olayla değişen hayatını yazıyla, edebiyatla dile getirme fikri doğuyor. Kitabın doğuş hikâyesini şöyle anlatıyor, “düşüş” anının tek tanığı Burcu Aktaş: “5 Mart 2021’de ikimizin de hayatını değiştiren o geceyi ve iki ay süren hastane sürecini yaşadıktan sonra Selim Bey evine döndü. Döndüğünde artık hiçbir şey aynı değildi. Onca hesaplaşma, sağlık sorunu, değişen hayat biçimi… Düşüşten Sonra, Selim Bey’in fikriydi. En iyi bildiği şeye, edebiyata, yazıya yol almak Selim İleri için içgüdüsel bir şey. Hayatını edebiyattan hiç ayırmayan bir büyük yazar olarak bu fikri beni hiç şaşırtmadı. Benim de dahil olduğum bir şey yapmayı önerdiğinde, kıymeti hiçbir şeyle ölçülemeyecek, duygusal yükü ağır anların beni beklediğini biliyordum. Bu anlar ve Selim Bey’in anlattıkları her şeyden önce benim için ‘insan olmaya, olduğun gibi yaşayabilmeye’ dair düşündürttükleriyle paha biçilemez. Dolayısıyla bana göre Düşüşten Sonra, çok sevilmiş bir yazarın edebî kazısı ve hayatla edebî hesaplaşması olmanın çok ötesinde bir kitap.” 

Bir iç dökümü

Düşüşten Sonra için söyleşi, anı ya da anlatı denebilir elbette ama kitaba en yakışanı “iç dökümü”… Sayfalar boyu süren bir sohbet, Selim İleri’nin sohbetin arasına sayıklamalar gibi giren satırları, bir anda değişen 72 yıllık hayatın dökümü sanki. Hastalık öncesini sorgulayışı; pişmanlıkları, kıskançlıkları, radyoculuk ve sinema günleri, çocukluk anıları, dostları, kırdıkları ve kırıldıkları, hepsi akıp gidiyor. Oğuz Atay, Sevgi Soysal, Leyla Erbil, Attila İlhan, Sait Faik… Ve hastane sonrası tümden değişen hayatını sık sık “Yaşadım, öleceğim. Hayatın anlamı ne? Hayat ne?” diye sorguluyor Selim İleri. Son romanını yırtıp attığından, artık yazamadığından, kitap görmek bile istemediğinden ve zaman zaman edebiyata olan inancını kaybettiğinden bahsediyor. “İçi soğumuş, sanatsal tarafı küllenmiş bir romancı”, toplumun iyileşeceğine dair inancını yitirmiş bir Selim İleri var karşımızda. Oysa biz hâlâ onun yazdıklarıyla koruyoruz azıcık kalan aklımızı…  Edebiyat dolu uzun bir yaşamın tüm yanlarıyla açık seçik ortaya saçıldığı Düşüşten Sonra’nın yazarı olmaktan öte Selim İleri’nin hayatını değiştiren anın tanığı ve iç dökümlerinin en yakın eşlikçisi olan Burcu Aktaş, “Selim İleri’nin bu kitapta anlattıklarının, yaptığı şeyin edebiyatımızda sık rastlanan bir şey olmadığının da kitabın bir diğer yazarı olarak değil okuru olarak altını çizmek isterim,” diyor. “Kitabın edebiyatımıza sunduklarının yorumunu elbette okurlar, eleştirmenler yapacaktır ama Düşüşten Sonra benim aklımda hep, önünde koskoca bir belirsizlik olan iki dostun birbirine, kitaplara sığınışı olarak kalacak.”

Kitaptan...

Ne olacak bundan sonrası endişesi vardı. Bir daha yazamayacağım. Yazmaktan başka ne biliyorum… Kitap okuyamayacağım. Şu anda kitap okumakta zorlanıyorum.” “Bence duyarlı sanatçılar, sanatın hangi alanında olursa olsun, bir yerden sonra hep ölümle yüz yüze yaşıyorlar.” Bu hatıralar… Bu hatıraların içindeki insanların dörtte üçü ölmüş. Ama dörtte biri yaşıyor. Onlara ulaşabilirim. Garip bir şey. O yaşanmışlıklar olmayacak onu idrak ediyorsun. Onlar yaşanmış. Yaşanmış olduğunu bilmene rağmen, yaşanmamış gibi. Duygularını biliyorsun ama elle tutabileceğin bir şey kalmamış yaşanmışlıktan.” “Ölümü istemiyor insan. Düzeleceğini düşünüyor. Hayat ölüme koşullu…” “Düşünmeden pişmanlıklar gelip tokat attılar. Biri bitiyor, biri başlıyor. Hâlâ da öyle. Tam uykuya dalarken veya uyanınca, televizyona bakarken… Ama değiştiremiyor insan hiçbir şeyi.”
  • Düşüşten Sonra / Selim İleri, Burcu Aktaş / Everest Yayınları / Anlatı / 245 Sayfa